İkinci tanker savaşı kapıda mı?
Dünya petrol sevkiyatının veya seyri seferinin yüzde 20'si Hürmüz Boğazı üzerinden sağlanıyor. İran ise Amerikan menşeli ambargolarla petrol sevkiyatından mahrum edilmesi halinde kendisinin de misilleme olarak Hürmüz Boğazı'nı kapatacağını ve petrol sevkiyatı yapan tankerlere göz açtırmayacağını ifade etmektedir. Kimse bizim petrol satışımızı engelleyemez demektedir. Bunun üzerine de Hürmüz Boğazı ve Basra Körfezi'nin suları her geçen gün daha fazla ısınmaktadır. Gerilim Hürmüz Boğazı sınırlarını da aşmaktadır. Hürmüz'ün çıkışında yer alan Fuceyra Limanı'ndaki 4 tanker de saldırıya maruz kaldı. Kimileri bu saldırının Umman tarafından BAE'ye gizli bir misilleme olarak tertiplendiğini söylese de kazın ayağı öyle değil. İran'ın bir gözdağı eylemi olduğu aşikar. Buradan verilen mesaj şu: Sadece Hürmüz değil aynı zamanda Hürmüz'ü aşan bölgedeki limanlar da güvende değil ve buradan da dünyaya akan petrol engellenebilir. Yemen'de de İran'ın müttefiki Husiler var ve dolayısıyla Mendep Boğazı da çok güvende değil. Yani İran bir şekilde su yollarına tahakküm ediyor. Eylemleriyle, ya ambargoyu kaldırırsınız ya da güvenli geçişe izin vermem demeye getiriyor.
Bu olaylar zinciri bize 1987 yılındaki tankerler bunalımını hatırlatıyor. İran o dönemde tanker avcılığına çıkmış ABD ise yabancı bandıralı gemilere kılavuzluk ediyor ve caydırıcılık anlamında bayrağını asıyordu. 1987 krizi de aynı Temmuz ayına denk gelmişti. Şimdi yeni bir tanker kriziyle karşı karşıyayız. Onun ötesinde meselenin deniz boyutuna ilaveten kara boyutu da var. İran ABD'ye ait insansız bir hava aracını düşürdüğünü ilan etti. ABD de buna karşılık verdiğini savunsa bile İran belgelerle Amerikan iddiasının temelsiz olduğunu ispat etti. 1980 yılında Carter'in vazettiği doktrine göre Hürmüz'ün seyri sefer trafiğine kapatılması ABD'nin kırmızı çizgisidir ve dahi müdahale nedenidir.
YENİ GÜÇ DENGESİ
Hürmüz Boğazı'nın iki tarafındaki sularda bir kez daha bu iflah olmaz çekişme ve sürtüşme söz konusu. Peki, o günlerden bugüne bir şey değişti mi? Kitabında tanker savaşlarını anlatan Dr. Martin Navias, iki tarafın da o günlere oranla güçlerini pekiştirdiğini ve genişlettiği görüşünde. Navias'a göre, İran ticari ve askeri gemilere hasar verecek hızlı botlar, denizaltılar ve mayınları edinme ve kullanmada hiç bu kadar etkin olmamıştı. Üstelik mücadele denizle sınırlı da değil. İran'ın boğazda ABD'nin sofistike insansız hava aracını vurması da, gökyüzündeki bir başka mücadelenin fitilini ateşledi.
PEKİ! ABD VE İRAN KAPIŞIR MI?
Eğer tanker krizi tırmanırsa, bazı gemilere Amerikan bayrakları çekilerek ABD liderliğinde yeni bir konvoy refakat operasyonu düzenlenebilir. Zira 24 Temmuz 1987'deki konvoy ilk görevini gerçekleştirmiş, ABD savaş gemileri eşliğinde Kuveyt'e ait bir tanker İran'ın mayınını vurmuştu. ABD bölgeye daha fazla askeri güç ve gemi gönderdi. Bundan iki ay sonra Amerikan helikopterleri gece boyunca mayın döşediklerini gördükleri bir İran gemisine saldırdı. Takip eden aylarda bir Amerikan fırkateyni ve daha fazla tanker vuruldu. ABD İran Devrim Muhafızları'nın üslerine ve İran savaş gemilerine saldırarak daha güçlü bir cevap verdi.
ABD'nin güdümlü savaş gemisi USS Vincennes'in savaş uçağı sandığı İran'a ait Airbus A300 yolcu uçağını vurması bir dönüm noktası oldu. Uçaktaki 290 yolcu ve mürettebatın tamamı hayatını kaybetti ve ardından Humeyni zehir kupa içtiğini ilan etti ve 8 yıl süren savaşı bitirdi.
Şimdi de benzeri gelişmeler var. Bunlardan birisi ABD'nin Suudi Arabistan'a 500 ek asker sevk etmesi ve Kralın bu kararı onaylaması. Son sıralarda İran ambargo meselesinden dolayı gözü pek davransa da ABD'de el altından bu ülkeyi hırpalıyor. Bu alanlardan birisi de Irak'ın kuzeyinde İran Devrim Muhafızları ile Şii milislerin İnsansız uçaklar tarafından vurulması. Bu bize Suriye'de Rus paralı askerlerin aynı yöntemle kırılmasını hatırlattı. Suriye'nin Deyrizor şehri yakınlarında Şubat 2018 tarihinde bir Amerikan hava taarruzunda ölenler arasında, Wagner adlı özel güvenlik yapılarına mensup Rus paralı askerlerin de bulunduğu iddia edilmişti. Bunlar Amerikan menşeli Black Water tarzı paramiliter güçlerin karşı ağırlığını oluşturuyor. ABD'nin Rus Wagner'larını yanlışlıkla vurduğu öne sürülmüştü. Rus Savunma Bakanlığı, orada ölenler arasında Rus askerlerin olmadığını açıklamıştı. Çeşitli kaynaklara göre, orada ölen Rus paralı asker sayısı 109 ile 200 arasında olduğu iddia edildi. Bu olayı ortaya çıkaran Rus gazeteci Maxim Borodin ise evinin balkonundan şüpheli bir şekilde düşerek öldü.
Demek ki taraflar arasında bir nevi bir örtülü savaş var. Bu savaş tırmanabilir ve topyekun bir savaş biçimini alabilir mi? Zarif'e göre savaşı başlatmak kolay da durdurmak zor ve bu nedenle ABD akıllı davranmak zorundadır. Eller tetikte olsa da savaş kaçınılmaz değil. Hamaney'in 'müzakere yok, savaş yok' şeklindeki tutumuna mukabil Ruhani ambargoların işletilmemesi karşılığında müzakere yolunun açık olduğunu söylüyor. Belki de bu tanker gerilimi müzakere sürecini veya sayfasını açabilir.
BLAIR'DEN BOLTON'A: DEĞİŞEN ROLLER
4 Temmuz tarihinde (2019) Panama bandıralı bir İran tankerinin Cebelitarık'ta İngiliz donanması tarafından durdurulması, alıkonulması üzerine İngiltere ile İran arasında gerilim tırmanmış ve İran bu eylemi korsanca bir hareket saymıştır. İngiltere'nin gerekçesi tankerin AB'nin Suriye'ye konulan ambargoyu delmesidir. Bunun üzerine İran da misilleme tarzından İngiliz petrol tankeri gemisi Stena Impero'ya alıkoymuş ve mürettebatını sorguya çekmiştir.
Bu İngiltere ile İran arasında krizi tırmandırmıştır. Cevat Zarif İngiltere'nin tırmandırma politikasını Bolton'un bu yöndeki çabalarına bağlamaktadır. Irak'a yönelik savaşın ve işgalin mimarlarından olan John Bolton Cevad Zarif'e göre bu defa da İran ile bir savaşı kurguluyor. Seçimlere bir yıl kala Trump'a yaptıramadığını pekala İngilizlere yaptırabilir. Bir savaşın patlak vermesi halinde bu İngiltere ile İran arasında kalmaz ABD'nin de katılacağı bir savaşa dönüşebilir. Sonuç itibarıyla bunlar faraziyelerdir. Bununla birlikte Zarif Bolton'un İngiltere'yi bir bataklığa sürüklemek istediğini ileri sürmektedir.
Daha önce Irak'a müdahalenin mimarı olan Tony Blair yerinde bugün İran faslında Bolton'un öne çıktığı görülüyor. En azından Zarif'e göre Tony Blair'in yerini günümüzde Bolton almış görünüyor. İran bıçak sırtı politika izliyor son anda bir manevra da yapabilir. Tarzına aykırı olmaz.
The Guardian gazetesi de İngiltere'nin Bolton'un arkasında sürüklenmemesi gerektiğine dair Zarif'i teyit eden Simon Tisdall'ın bir analizine yer vermiştir. Tony Blair ABD'yi savaşa sürüklemiş Bolton da İngiltere'yi savaşa sürüklemenin hesabını yapıyor.
Körfez'de numaralı savaşlara alıştık bakalım tanker savaşlarının da ikincisi yaşanacak mı? (https://www.theguardian.com/world/2019/jul/20/britain-lured-into-deadly-trap-on-iran-by-trump-hawk-john-bolton).
Mustafa Özcan
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Tanıdığım üç Şevket (18.07.2019)
- Tevfik Fikret’ten Merkel’e… (15.07.2019)
- Ulusalcıların Suriye ezberi ya da Türk seçeneği ile İran seçeneği (13.07.2019)
- İsrail barış yapabilir mi? (08.07.2019)
- Vehhabilikten hedonizme Suudi Arabistan (05.07.2019)
- Napolyon Hafter, Türkiye’ye savaş ilan etti! (30.06.2019)
- İhanetin aslı ve faslı! (28.06.2019)
- Manama Çalıştayı (25.06.2019)