Küresel damat Jared Kushner, Manama Çalıştayıyla alakalı olarak yaptığı değerlendirmede Filistinlilerin çalıştayı boykot ederek başarısız kıldıklarını ifade etmiş. Anlaşılan Kushner onların arkasından yapılan, çevrilen bir dolapta, çalıştayda başarı arıyordu! Heyhat! Kısaca Filistinlilerin barış girişimini sabote ettiklerini düşünüyor. Misafir eve kapısından girer. Penceresinden atlamaya çalışan hırsız sayılır. Jared Kushner kendi şartlarında Filistinlileri bir barışa zorlamak istiyor. Esasen açılış konuşmasında Arapların barış planını reddeden kendisi olmuş ve 2002 yılında Beyrut'ta Arap zirvesi sırasında yapılan barış teklifini geçersiz saymıştır. Buna rağmen yine de ölü barışı kabul etmemelerinden dolayı Filistinlileri suçlamaktadır. Filistinliler arasında Trump veya Kushner'in barış girişimine karşı söz, oy ve eylem birliği olması hesaplarını altüst etmiştir. Bu yüzden çalıştay sonrası ballı sözlerle Filistinlilerin ve özellikle Mahmut Abbas'ın günlünü çelme, alma ihtiyacı hissediyorlar. Kushner asrın pazarlığının onlarsız tamamlanamayacağını ve 50 milyar dolarlık fonun 28 milyar dolarının Batı Şeria'ya tahsis edildiğini hatırlatmıştır. Bir taraftan Kudüs ve Batı Şeria'nın altını oyuyorlar diğer taraftan da yatırımlardan bahsediyorlar! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Kushner, 'Yüzyılın Anlaşması' adını verdiği İsrail-Filistin planını piyasaya sürmeye başlarken, "Trump, Abbas'a bayılıyor, onunla doğru zamanda muhatap olmak istiyor" demiştir.
Burada kim barış istiyor, kim karşı çıkıyor?
Burada Yahudiler işgalin ve yok etmenin adını barış koyuyorlar. Günümüzde faiz, kumar ve içkinin başka adlar altında işlenmesi gibi. Keza George Orwell'in 1984 romanında kavramları altüst ederek kullanması örneğinde olduğu gibi. Yahudiler entrikaya barış diyorlar. İsrail'in 71 yıllık serüvenine baktığımızda karşımıza birçok ölü anlaşma veya barış anlaşması çıkıyor. Bunlardan ilki Camp David Barış Antlaşmasıdır. Bu anlaşma Mısır'ın kimyasını bozmuştur ve cephesini değiştirmesine vesile olmuştur. Kısaca bu anlaşma ile Mısır İsrail'in hizmetine girmiştir. Bundan dolayı kimileri Mısır'a 'Mısraili*' diyor. İsrail'in ihtiyacına binaen bu anlaşma yürürlükte kalmıştır. Onun dışındaki anlaşmalar ya kısmen tek yanlı biçimde tadil edilmiş ya da tamamen rafa kaldırılmıştır. Sözgelimi, 1993 yılında Arafat ile Rabin arasında varılan Oslo Anlaşması 1995 yılında Rabin'in öldürülmesiyle birlikte önce askıya alınmış sonrasında rafa kaldırılmıştır. Bu anlaşmaya göre 1999 yılında taraflar arasında Kudüs'ün nihai statüsü belirlenecekti. 1996 yılında Netanyahu'nun iktidara gelmesiyle birlikte hem Oslo Anlaşması fiiliyatta rafa kaldırılmış hem de Hafız Esat ile Rabin arasında Golan Tepelerine ilişkin ön mutabakat, anlaşma da yok sayılmıştır. Buna 'Rabin'in emaneti' denilmekte idi.
Kısaca Rabin'in yaptığını Netanyahu bozmuştur. Peki! Şimdi hangi barıştan söz ediyorlar? 1994 yılında da yine Rabin ile Kral Hüseyin arasında Vadi Araba anlaşması teati edilmiştir. İsrail bunu da kademeli olarak rafa kaldırmaktadır. Her ne kadar Ürdün ile İsrail arasında barış anlaşmasının temeli devam ediyorsa da 1967 ve sonrasında Ürdün'ün Kudüs'teki kutsal mekanlara nezaret etme hakkı sulandırılıyor. Dini mekanlara ilişkin yürürlükteki statükonun değişmemesi kuralı giderek aşındırılıyor. Yüzyılın Pazarlığı ve Kudüs'ün İsrail'in egemenliği altına alınması çabaları çerçevesinde Ürdün'ün buradaki manevi pozisyonu daralıyor ve sulandırılıyor. Ürdün'ün buradaki pozisyonu Osmanlıların Kırım ile Bosna'dan çekilmelerinden sonra da bu diyar ve ülkelerdeki Müslüman ahalinin manevi hamisi olarak kalması meselesini andırır. Osmanlı sonrasında da yöre halkı Osmanlı hilafetinin manevi gölgesi, gözetimi altında bulunacaktı.
Lakin İsrail bunu sadece zaman kazanmak için yapmıştır. Fırsatını bulduğunda ikili ve çok yönlü anlaşmaları aşındırmaktadır.
İsrail yönetimleri Prens Abdullah Planı olarak tarihe geçen 2002 yılında Beyrut'ta Arap zirvesinde kabul edilen barış planını da savsaklamıştır. Peki, neden böyle?
Hem barışı istiyor görünüyorlar hem de gerçekte barışı baltalıyorlar. Tersinden bakıldığında da barışı kabul eden Arapları veya Filistinlileri barış düşmanı olarak yaftalıyorlar. Neden? Bunun cevabı Yahudi karakterinde gizlidir. Kur'an bunu faş etmektedir. Kur'an-ı Kerim onların karakterine ışık tutar. Nitekim, Bakara Suresinde ilgili ayetler özellikle 90 ile 100 arasındaki ayetler onların karakterlerini şaşmaz bir şekilde ortaya koyar. Her ne zaman bir sözleşmede ve ahitte bulunduklarında onlardan bir grup bunu bozar (Bakara: 99/100). Buradaki 'eve küllema' ifadesi,kalıbı tekrarı ifade eder. Bu da tarih boyunca bu karakterden kurtulamayacaklarını gösterir. Yani her anlaşmayı içlerinden bir topluluk bozar veya bozma girişiminde bulunur. Kur'an'da onların kundakçı sıfatıyla hep savaş ateşini yakmaya yeltendikleri de belirtilir. Cenab-ı Hak ise bu ateşlerden büyük kısmını söndürür.
Nitekim, Oslo Barışı, Hafız Esat ile ön anlaşma gibi anlaşmalar Rabin tarafından teati edilmiş ama halefleri tarafından bozulmuştur. 'Nebezehu ferikun minhum / İçlerinden bir grup anlaşmayı bozar' ibaresi bozucu grup olarak Netanyahu ile Şoran'u karşımıza çıkarmaktadır. Bazıları bağlamının dışında Kur'an'ın güncellenmesinden bahsediyor. Halbuki, yorum olarak zaten Kur'an kendi kendini güncellemektedir. Yeter ki gören göz olsun, 12 boya ayrıldıklarından (esbat) beri de aralarında çekişme dinmez. Onların, hepsi birden sizinle savaşmazlar, ancak müstahkem yerlerde, yahut da surların ardında çarpışırlar; onların aralarındaki çekişme çetindir, onları bir topluluk sanırsın ama gönülleri dağınıktır, ayrı ayrıdır; bu da akıl etmez bir topluluk olmalarındandır (59/14).
Son günlerde de Etiyopya Yahudileri yani Falaşalar ile diğer Yahudiler arasında renk ayrımından dolayı büyük bir gerilim, kapışma yaşanmaktadır. Öncelikli olarak kendi aralarında soy sop ayrımını aşamamış, birliğini temin edememiş Yahudilerin Hitler'i günah keçisi yapmaları iç sorunlarını külleme çabası olsa gerek. Elbette Hitler'in günahı kendine.
Başa dönecek olursak; İsrail komşularıyla barış yapabilir mi? Yatışmaz yapısı gereği İsrail başkalarıyla geçinemez ve kalıcı barış tesis edemez. Kitap ve tarih bize böyle söylüyor.
* Mısraili, Mısır ile İsrail'in bileşkesinden oluşan bir tamlama.