25-26 Haziran tarihleri arasında Bahreyn'in başkenti Manama'da yapılması kararlaştırılan ekonomik çalıştayın vakti gelip çattı. Filistin ile İsrail olarak temel tarafların katılmadığı bir ortamda başlayan toplantıda üçüncü taraflar Filistin'in geleceği ve Asrın Pazarlığı olarak bilinen planın pazarlanması için maddi teşvikler paketi gündeme getirecekler. Bu teşviklere motivasyon veya promosyonlar demek de mümkün. Öngörülen 50 milyar dolarlık bir yatırım paketi bölge ülkelerine tevzi edilecek öncelikli olarak Batı Şeria'nın kalkınması için kullanılacak. Daha doğrusu Amerikalılar zengin Araplardan toplayacak ve rüşvet kabilinden ve sus payı olarak Batı Şeria ile birlikte bölge ülkelerine siyasi tavizler karşılığı dağıtılacaklar. İsrail, Mısır gibi ülkeler de bu rüşvet paketinden pay alçaklar.
Filistinliler hep birlikte baştan beri bu toplantıyı boykot etme kararı aldılar. Her Amerikan yönetimi Filistin meselesine el atıyor, şansını deniyor ve asrın sorununu veya krizini çözmeye çalışıyor ama nafile, muvaffak olamıyor. Bunun nedeni meseleye tek gözle yani İsrail'in gözüyle bakmalarıdır. Adalet gözetilemeyince yapılan toplantılar sonuç sağlayamıyor. Hep tökezledi. Filistinlilerden taviz alarak İsrail'i tatmin etmeye matuf bütün gerişimler suya düştü, boşa çıktı. Bu süreçte İsrail hep azgınlaştı ve Filistinliler ise hep örselendi ama sonuç değişmedi. Filistinlilerin temel taleplerinden vazgeçecekleri tezi ve beklentisi boşa çıktı. Filistinliler ne kadar yumuşatılırsa yumuşatılsın aradaki mesafede daralmadı ve muvasala, kavuşma imkanı sağlanamadı.
Öyle ise temel yaklaşımı değiştirmek gerekiyor. Nedir bu yaklaşım? Filistinlilerin asgari de olsa taleplerini dikkate alan ve adalete önem veren, gözeten yaklaşımdır. Belki isteseler de adaleti temin edemezler ama bu yönde hiç gayret de sarf etmiyorlar. Bu nedenle Filistin sorunu bütün Amerikan idarelerini eskitmiştir. Trump yönetimini de eskiteceğinden şüphe yoktur. Ekonomik teşvikler rejimi ve bu rejim üzerinden Filistinlileri tavlama imkanı kalmamıştır. Zira denildiği gibi 'el mücerrep la yücerreb' yani denenmiş denenmez. Burada ise denenmiş sürekli deneniyor ve kısır döngü veya girdap etrafında dolanıp duruyorlar. Bu oyalama kampanyaları sonucunda İsrail sırasını savacak ve devresi sona erecek sıra Filistin'e gelecektir. Dolayısıyla doğru bir başlangıç adalet üzerinden yapılabilir. İsrail ve patronu ABD ise buna yanaşmak istemiyor. Manama'da düzenlenen toplantının konusu esasında 1998 yılından beri Filistinlilerin gündeminde yer alıyor. Yani Bill Clinton döneminden beri temcit pilavı gibi sürekli ısıtılıyor. İran'la yapılan nükleer anlaşmayı bozarak 'ben de varım' diyen Trump Filistin meselesi üzerinden de tarih sahnesine çıkmak istiyor. Bunun için de Arapların parasıyla Filistin sorununu çözmek istiyor. Manama Çalıştayı'ndan çok önce ABD, QIZ projesiyle devreye girmişti. Ölü bir proje olarak kaldı. Nitelikli Sanayi Bölgeleri (Qualified Industrial Zones – QIZs), ilk kez 1998 yılında Amerika Birleşik Devletleri tarafından, Orta Doğu barış sürecinin desteklenmesi amacıyla ve bu bölgedeki istihdam sorununa bir çözüm olmak üzere tek taraflı geliştirilen bir modeldir.
Mesele ekonomik iyileştirmenin çök ötesinde. Filistinliler onurlarını istiyorlar, adalet bekliyorlar. Bunlar olmadan ekonomik iyileştirmelere pek iltifat etmeyeceklerdir. Manama Çalıştayı'na davet edilen iş adamlarından Münip el Mısri tek cümle ile bu toplantının anakronik yani amaca hizmet etmeyecek bir toplantı olduğunu ortaya koymaktadır: Sorun ekonomik sorun değil siyasi bir sorundur. Bir saptırma söz konusudur. Onurumuz var, liderlerimiz var. Liderlerimiz ABD nezih bir arabulucu olmadığı için toplantıyı boykot ediyorlar.
ABD yönetimi de bu plandan sonuç alma konusunda kötümser. Nitekim Dışişleri Bakanı Mike Pompeo yekten bunu ifadeden kaçınmamıştır. ABD medyası Pompeo'nun New York merkezli Yahudi sivil toplum kuruluşu "Büyük Amerikan Yahudi Örgütleri Başkanları Konferansı"nın kapalı bir toplantısında, ABD yönetiminin "Yüzyılın Anlaşması" diye nitelendirdiği İsrail-Filistin barış planına ilişkin değerlendirmelerini aktardı ve Pompeo'nun 'anlaşmanın yeterli ilgiyi göremeyip reddedilmesini beklediği' ifadelerine yer verdi.
Trump'ın Ortadoğu Özel Temsilcisi Jason Greenblatt da esasen Asrın pazarlığı ifadesini doğru bulmadıklarını ve kendileri tarafından kullanılmadığını ifade etmiştir. Kaynaklar 2017 yılında bu ifadeyi ilk kullanan kişinin Trump ile toplantıdan çıkan Sisi olduğuna işaret ediyorlar. Trump asrın krizinden bahsetmişse de pazarlığından bahsetmemiştir. Bu suretle Amerikan Yönetiminin ayakları suya değiyor. Kaypaklıktan önce adaleti öğrenecekler ve muhataplarını küçümsemeyecekler. O zaman sonuç alabilirler demiyorum, sadece doğru bir başlangıç yapabilirler.
ABD'nin tevazua İsrail'in de adalete ihtiyacı var.