Mustafa Özcan

Açılım tohumları ve Salahaddin’in mirası!

19'uncu ve 20'nci yüzyıl Müslümanlar açısından bir açılım dönemi ve yüzyılıdır. Bu tıkanmışlığın dayattığı bir sonuçtur. Artık değişen ve gelişen şartlar karşısında her biri bir aslan bile olsa kimse tek başına bir varlık gösterememekte ve kifayet etmemektedir. Mevcut gelenek yeterli addedilmemektedir. Bunun sonucu olarak Muhammed Abduh fikren ve edebi cihetle Endülüs'e ve kadim tarihe açılma gereği hisseder. İbni Haldun okur okutur keza Maliki ulemasından usulcü Şatibi gibilerini keşfeder daralmayı onlarla aşmaya çalışır. Onlar üzerinden bir açılım getirmek ister. Bunu yaparken Mutezile mezhebine de açılır. Tefsiri Amme Cüzünde modernizme köprü yaptığı Mutezile anlayışını seslendirir. Mucizatı tevil eder. İkinci Abdülhamit Han vehham yani vehimli olarak nitelendirilse de Osmanlı'nın toprak kaybetmesi ve daralması karşısında İttihad-ı İslam meselesine ihtiyatlı bir ilgi duyar. Statükoyu kaybetme kaygısı taşır. 'Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olma' endişesiyle karşı karşıyadır. Çaresizlik tahtında ittihad-ı İslam yanlısı olur. Getirileri kadar statükodan götürüleri olacağını da hesaba kadar. Zıt kutuplarda olanlar bile açılım peşindedir. Bunun için bazen İkinci Abdülhamit Han'ın yolları, istemediği halde Cemaleddin Afgani ile kesişir. Bir rivayette onu Irak'ta Şiilerle temaslarda köprübaşı yapmak ister ve danışmanı olarak tavzif eder. İkinci Abdülhamit Han'dan nefret etmekle birlikte Namık Kemal de ateşli bir ittihad-ı İslam taraftarıdır. Bunun zeminini yoklar. Tarih üzerinden ittihad-ı İslam'a bir açılım yapar. Unutulmuş değerleri hatırlatır ve tarihi abideleri eşeler, ele alır. Kahramanlar geçidi ile veya unutulan kahramanları hatırlatarak genç kuşaklara yeni bir kahramanlık destanı, ruhu aşılamak ister. Bunun için Moğollara karşı yalın kılıç harekete geçen Celaleddin Harzemşah, Kudüs fatihi Salahaddin Eyyübi'yi kalemiyle diriltir. Unutulan öncü kuşağı yeniden göz önüne getirir. Böylece tarih zemininde İslam dünyasını kucaklar. Ufukları genişletmeden daralmadan kurtulmanın yolu yoktur. Dolayısıyla 19'uncu yüzyılda bütün zıtlar daralmanın aşılması için tarihi ve coğrafi olarak açılmaya iman ederler.

Bu açılım tohumları inşallah meyvesini 21'inci yüzyılda vermek üzeredir. Müslümanlar bunun meyvelerini önümüzdeki dönemde tadacak, devşireceklerdir. Zira siyasi süreçler de İmam Rabbani veya Bediüzzaman'ın tabiriyle telahuku efkar (fikirlerin birbirine bağlanması) geçerlidir. Tuğlalar gibi nesiller birbirini inşa edecektir. 21'inci yüzyıl, çar naçar yeni bir Selahaddin Eyyübi dönemine tanıklık edecektir. Kimilerine göre İslam dünyasını 6 yıllık fırtınalı bir inşa süreci beklemektedir.

Selahaddin Eyyübi kahramanınız olmakla birlikte güçlü ve zayıf yönlerini tanımalıyız. Bu konuda hayallerimize değil gerçeğe sadakat göstermeliyiz. Merhum Kadir Mısıroğlu Salahaddin Eyyübi'ye açık tenkitler yönelttiği için camia içinde pek sevilmezdi ya da en azından bu düşünceleri ihtiyatla karşılanırdı.Selahaddin Eyyübi 24 yıl hüküm sürdü ve bunun 17 yılı Mısır'da 7 yılı da Şam'da geçti. Daha doğrusu iki parçalı tek dönemde 24 yıl hüküm sürdü.

Kudüs'ün fethine Nureddin Zengi hazırlık yapıyordu. Ecel tez yetişti ve bu muradına eremedi. Na murat oldu! Geride hanımı ve oğlu İsmali'i bıraktı. Selahaddin Eyyübi Şam'a geldikten sonra eski velinimeti olan Nureddin Zengi'nin dul eşi ile evlendi ve oğlu İsmail ise devre dışı kaldı. Genç yaşta da vefat etti. Kadir Mısıroğlu'nun eleştirdiği hususlar bunlardı.

Her idealist portrelerde bazı realist yönler bulunabilir. Vezirlerin şerrinden Selahaddin Eyyübi'ye sığınan son Fatimi Halifesi el Müizzu Lidinillah genç yaşına rağmen hastadır ve kargaşa ortamında vefat eder. Kimileri onu 'desise ve entrikalarla' Salahaddin Eyyübi'nin öldürdüğüne inanır. Nureddin Zengi'nin oğlu İsmail de Şam'da aynı şekilde vefat eder. Kimileri gamdan kimileri de Salahaddin Eyyübi'nin 'entrika'larıyla öldüğünü düşünür. Bununla birlikte bu değerlendirmeler delilden yoksundur ve genelde hayal ürünüdür. Bununla birlikte her ideal devrin kendisine göre realiteleri vardır.

Selahaddin Eyyübi hicri 589 yılında Safer ayının 27'sinde vefat eder. Selahaddin Eyyübi'nin kaderi 27'nci günle düğümlenmiştir. Halep'i yönetimine katmasından üç yıl sonra 27 Receb 583 tarihinde İsra ve Miraç kandiline denk gelen bir biçimde Kudüs'ü fetheder.

Selahaddin Eyyübi 27 Recep tarihinde Kudüs'ü fethettiği gibi 27 Safer gününde de Hakkın rahmetine kavuşur. Bu münasebetle Suriyeli Müslüman Kardeşler yazarlarından Zuheyir Salim kısa bir değini yazısı kaleme alır. Eleştirmekten kendini alamaz. Kendisinden sonra siyasi mirasını veya devletini oğulları arasında pay etmesinin yanlışlığına değinir ve bunun sağlamasını sonuçları üzerinden yapar. Cengiz Han da ölümünden sonra topraklarını oğulları arasında pay etmiştir ve bu açıdan imparatorluğu kısa ömürlü olmuştur. Keza Selahaddin Eyyübi de kendisinden sonra memalikini oğulları arasında pay etmiştir. Kardeşi Adil'e Mısır'ı tevdi etmiştir. Oğullarından Gazi'ye Halep'i ve üçüncüsüne Şam'ı dördüncüsüne ise Hama'yı bırakmıştır. Oğulları kendisinden sonra saltanat uğruna kanlı bıçaklı hale gelmişler ve bazıları saltanatını korumak ya da kardeşine üstün gelmek için Sultan Kamil örneğinde olduğu gibi Haçlılarla işbirliğinden kaçınmamıştır. Şiiler bu meseleyi çok afişe etseler ve Selahaddin Eyyübi'yi haçlı işbirlikçisi' olarak yaftalasalar da bu bir beşeri zaaftır. Bu zaaflarıyla birlikte Eyyübiler Zuheyir Salim'in 'İslam'ın şövalyeleri' adını verdiği Memlüklülerin doğuşuna hizmet etmişlerdir. Selahaddin Eyyübi'nin mirası liyakat yerine sadakate dayalı yakınları kayırmasından dolayı çok kısa ömürlü olmuştur, Bu onun faziletlerini anmamıza engel değildir. Beşer zafiyet ile maluldür. Hazreti Ebubekir'in Peygamberimizin vefatından sonra Peygamberin (S.A.V.) ölmediğinde direten Hazreti Ömer gibilerine söylediği gibi 'kim Hazreti Muhammed'e inanıyorsa, şüphesiz ki o ölmüştür. Hayyun la yemut değildir. Ölmeyen tek diri Allah'tır.' Selahaddin Eyyübi de bir beşer olarak zafiyetleriyle maluldü. Kim beşer hatasız diyorsa yine yanılmaktadır.

Selahaddin Eyyübi'nin devleti Türk unsurları da barındırmakla birlikte zamanla Araplaşan Kürt devleti idi ama Kürtçü bir devlet değildi. Olsaydı zaten Kudüs'ü fethedemezdi, etse bile bu bir örtülü işgal sayılırdı. Haçlılar nasıl Kudüs önlerinde bir bloklar savaşı yapmışlarsa onların karşısında Selahaddin Eyyübi de bloklar savaşı yapmıştır. Mısır'da Kölemen devleti de Türklerle Çerkezler arasında el değiştirmiştir ve Yavuz Sultan Selim devleti ele geçiren Çerkezleri gerileterek Mısır'ı Osmanlı topraklarına katmıştır. Mehmet Ali Paşa ile birlikte de Çerkezlerin yerini Arnavutlar almıştır. Genel çerçevede bu devletler kavimleriyle, kavmi asabiyetleriyle anılsalar da geniş yelpazesiyle İslam'ı temsil etmektedirler.

Evet! 27 Safer günü (1441) yani 26 Ekim 2019 Cumartesi günü vefat yıl dönümüydü. Hicri hesaplamaya göre aramızdan ayrılalı 852 sene olmuş. Makamı cennet olsun.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.