Mustafa Özcan

Evanjelikler ittifakı

Pakistan asıllı ünlü düşünür ve eylem adamı Tarık Ali, 1968 kuşağının önde gelen tanınmış isim ve simalarından birisidir. 1968, Soğuk Savaş'ın doruk noktasıdır ve gençlerin de 'bizim de bir sözümüz var' dediği bir vasatı anlatır. Tarık Ali, 1968 kuşağından birisi olarak birçok dönüm noktası atlatmıştır. Bunlara dair tanıklığını da yazmıştır. 11 Eylül dönemi için de tanıklığını kaleme almış ve 'Fundamentalizmler Çatışması' başlığını yeğlemiştir. Kaide ile birlikte Bush ve onun temsil ettiği Neoconlar akımını madalyonun iki yüzü olarak tanımlamıştır. Yeni Muhafazakarlık siyasi bir akımdır. Bununla birlikte bu akımı temsil eden Yahudi ve Hıristiyan unsurlar gizli bir gündem etrafında buluşmuşlardır. Soğuk Savaş sonrası ABD namına dünyaya nizamat vermek istemişlerdir. Kaide gibi akımlar üzerinden durumdan vazife çıkarmak ve bu zemini kullanarak ve alet ederek ABD'nin küresel patronluğunu pekiştirmek istemişlerdir. Tarık Ali'nin yakıştırması bir yere kadar isabetli görünmektedir.

Baba Bush'u bir kenara bırakacak olursak Reagan'dan itibaren Beyaz Saray'a yerleşen cumhuriyetçi liderlerin genellikle Evanjelik akıma mensup oldukları söylenebilir. Bu hususta en açık olan ve en safdillerinden biri Reagan'dır. Yerli yersiz bu meseleyi kaşımış, kurcalamıştır. Kendisini bu meseleye kaptırmış ve kıyamet öncesi son nesil olduklarını varsayımıyla hareket etmiştir. Siyasi gelişmeleri Evanjelizm gözlüğüyle okumuştur. Reagan'ın yaklaşımları ve safdil tutumları bir kitap konusu da olmuştur. Nitekim, GraceHallsell, ' Tanrıyı Kıyamete Zorlamak' adıyla konu etrafında bir kitap kaleme almıştır. Kitabın başlığı bile bu akımın önde gelenlerinin saflık derecesini ve düzeyini ortaya koymaktadır. Esasen Siyonizm'de de böyle bir damar vardır. Süleyman Tapınağı'nı inşa etme faaliyetleri Evanjelist bir dürtünün ve eğilimin habercisi ve dışa vurumudur. Bu şekilde Mesih'in zuhurunu gözlemekte, ona zemin hazırlayacaklarını düşünmektedirler. Yahudiler dini telakkiyi tadil ederek onu tarihi hale getirmişlerdir. Tarihi gerçeklik dini gerçekliğin önünü kesmiş veya geçmiştir. Yahudiler Vaadedilmiş Topraklara Davud soylu Mesih'in izinden gideceklerdi. Musa'nın Mısır'dan çıkması gibi onlar da diasporadan ve Avrupa'dan çıkacak ve atalar yurdu Filistin'e yerleşeceklerdi. Lakin evdeki hesap çarşıya uymamıştır. Avrupa'daki siyasi ve sosyal çalkantılar, gelişmeler Vaadedilmiş Topraklara göçü öne aldırmış ve Mesih öncesine geçirmiştir. Böylece öngörü bozulmuştur.

Arabayı atın önüne koymuşlardır. Diğer Evanjelik akımlar da bu hususta Yahudileri izlemişlerdir. Sözgelimi Şiilikte Vaadedilmiş Topraklara dönüş olmasa bile muattal şer'i hukuk ve devlet Mehdi ile birlikte işlemeye başlayacak ve kurulacaktır. Humeyni binlerce yıl daha Mehdi'nin gelmeyebileceğini nazarı dikkate alarak pratik bir formül geliştirmiş ve Mehdi'nin görevlerini intizar veya geçiş devresinde veliyi fakihin omzuna, uhdesine tevdi etmiş ve kaydırmıştır. O da en azndan dindar Siyonistler gibi aktüel gelişmelerden etkilenerek revizyona gitmiştir. Yahudiler Avrupa'daki gelişmelerden etkilenmişlerdir. Velayet-i fakihçi anlayış ise bölgedeki gelişmelerden etkilenerek yeni bir doktrin üretmiş veya bu yöndeki iptidai anlayışları geliştirmiştir.

Böylece dinler tarihinde ilginç bir dönem ve dönüm noktası ortaya çıkmıştır. Hepsi de kıyametçi bir anlayışı benimsemiştir. Kuralları bir kenara bırakarak Mesihçi ve Mehdici bir anlayışı öne çıkarmıştır. Buna Evanjelizmler dönemi denebilir. Bu bir anlamda dini revizyonizm dönemi de çağrıştırıyor. Evanjelist anlayış muhkem değil müteşabih alana dayanmaktadır. Şiilik Humeyni ile birlikte revizyonizme gitmiştir. İntizar doktrini velayet-i fakih ile tadil edilmiştir. Böylece Şiilik yeniden çalkalanmış ve hareket ve akım haline gelmiştir. Keza Yahudilere de Davud soylu bir Mesih bekleme dönemi uzun gelmiştir. Peki! Mesih gelmeden kurdukları devletler bölgeye ve kendilerine huzur getirmiş midir? Konumuzun bir parçası da buna açıklık getirmektir. Ne Hıristiyan Evanjelistler ne Siyonistler ne de veliyi fakihci Şiiler ne de IŞİD'cı Evanjelistler (Dabık meselesini mihver alarak) ülkelerine ve bölgelerine huzur getirebilmişlerdir. Aksine huzuru yok etmişler ve istikrarı çalkalamışlardır. Ülkelerini ve bölgelerini kan revan içinde bırakmışlardır.

Dinlerde öne çıkan Evanjelizm dalgası müteşabih alanı esas almaktadır. Bu Yahudilik açısından ikinci ve yeni Musa olan Musa Bin Meymun'un fıkhını ve belirlediği kuralları ötelemek, ikinci plana atmak ve kıyametçi anlayışı, yaklaşımı benimsemek ve öne çıkarmaktır. Kuralları ya da fıkhı değil kıyametçi yaklaşımı öne çıkarmaktır. Hem Mesih'i ve Mehdi''yi beklemiyorlar hem de kıyametçi anlayışı öne çıkarıyorlar! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu! Peki! Bu nasıl oluyor? Grace Hallsell'in dediği ve yazdığı gibi Tanrıyı Kıyamete Zorlayarak. İstim arkadan gelir veya Mesih ile Mehdi arkadan gelir mantığına kapılarak, teslim olarak. Kısaca Evanjelizm revizyonist bir harekettir ve dinin muhkem ve fıkhi kurallarını göz ardı ederek her türlü yoruma açık olan kıyametçiliği teşvik etmektedir. Bediüzzaman bu hususta şöyle bir kayıt düşüyor: Eğer çabuk kıyamet kopmazsa ve beşer bütün bütün yoldan çıkmazsa, o vazifeleri onun cemiyeti ve seyyidler cemaati yapacağını rahmet-i İlahiyeden bekliyoruz. Şii ve Hristiyan hatta kimi Selefi temelden gelen Evanjelikler ise kıyamet öncesi sürecini hızlandırmak için Allah'ı kıyamete zorlamak istiyorlar. Kendiliğinden gelişen, tabii seyrinde ilerleyen olayları zorlayarak kıyamet öncesi süreci hızlandırmak istiyorlar. Evanjelikler inancı eyleme dönüştürüyorlar.

Durumdan da vazife çıkartarak dünyayı ateşe veriyorlar.

Bu itibarla Evanjelik hareketler, akımlar ve kurucuları vebaldedir. Kuraldışı muharriklerle harekete geçmişlerdir. Kurtarıcılığa heveslenmişlerdir bu itibarla da yeni çağ ideologu veya Siyonizm 'peygamberi' olan Theodor Herzl veya Humeyni ile Amerikalı proteston vaizler arasında pek bir fark yoktur. Hepsi Mesih, Mehdi hazırlayıcısı ve savaş kışkırtıcısı olmuştur. Dünyayı ateşe vermişlerdir. Müteşabih alanda zanla faaliyet gösteren Evanjelikler manevi değerlere değil de siyasi değerlere önem vermişlerdir. Değere değil şahsa veya millete önem verdiklerinden adalet, hakkaniyet ilkesini hiçe saymış ve gözetmemişlerdir. Onlara göre öteki taraftaki ne kadar iyi olursa olsun doğuştan kötüdür! İsraillilerin Filistinlilere bakışı böyle değil midir? Oysa ki doğru veya yanlış kalıpları adama göre yön değiştirmez. İyi taraftaki adam da doğrudan ve yanlıştan sorumludur. Bush ise Yahudiler gibi söylüyor. Allah bizim tarafımızdadır. Bunu ancak yakin makamında peygamberler söyleyebilir.

İsrail sağa kaydıkça İsrail ile diaspora arasında makas da açılıyor. Diaspora giderek hissen ve duygusal olarak İsrail'den kopuyor. 11 günlük çatışmalar boyunca dünya Yahudileri İsrail'i tam olarak desteklemekten kaçındı. Zira İsrail'in dayandığı değerlerle küresel değerler arasında açı veya makas giderek açılıyor. Bunun farkında olan Amerikalı liberal Yahudiler, üniversite gençliği İsrail'in savaşlarına kulak asmıyor. Bu da İsrail'i kara kara düşündürüyor. İsrail'de 1967 yılından beri sol nasıl eriyorsa Batı ülkelerinde de sol eğilimli Yahudilerin de İsrail'e olan destekleri daralıyor ve geriliyor. Bu daralan destek tabanı yerine İsrail yeni insan kayrakları üretmek, bulmak istiyor. Bunun için Netanyahu'nun Washington eski Büyükelçisi Ron Dermer Ortodoks olmayan liberal Yahudiler yerine Amerikalı Hıristiyan Evanjeliklerin ikame edilmesini ve geçirilmesini salık veriyor. Evanjelikler ittifakına hazırlanıyorlar. Bu zekice tasarlanmış pratik bir çözüm. Azalan destek tabanını potansiyel müttefiklerle doldurmak, güçlendirmek. Nitekim Protestanlık içinde bir akım olan Evanjeliklerin ABD genelindeki oranı yüzde 25 civarında olduğu tahmin ediliyor. Dört Amerikalıdan birisi Evanjelik. Geriye kalıyor bunlarla uyum meselesi. İsrail sağına göre sorun değil. Bununla birlikte Amerikalı Yahudilerinin ekserisi Demokrat Partiyi destekliyor ve kafatasçı Cumhuriyetçilere mesafeli duruyor. Sağın da sağında olan Evanjelikler ise liberal Yahudilerle kan uyuşmazlığına sahip. Bu durumda kimi Yahudiler, 'Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmayalım, dindaşlarımızı ve Yahudi milletinin bir parçasını İsrail'e küstürmeyelim' diyorlar.

Evanjeliklerle ittifak fikrini Netanyahu da benimsiyor. Bununla birlikte bu tezin mimarı Ron Dermer post Siyonist olmakla suçlanıyor. Onu savunanlar ise kendisini 'akıllı Siyonist' olarak nitelendiriyor. İsrail de bu meselenin tartışmasıyla çalkalanıyor. Amerikalı sol Yahudiler gibi İsrail solu da bu fikre yaban ve mesafeli duruyor.

İsrail'in insan kaynakları sınırlı. Bunun bir kısmını da kaybettiğinde yerine ne ikame edecek? İsrail'in işi zor zira politikalarının haklılığını kendi dindaşlarına bile anlatamıyor. Bu nedenle de hazır kıta destekçilere ihtiyacı var. Bu da Trump'ı destekleyen muhakemeden yoksun histerik Evanjelik kitlelerdir. Bunun da bazı Yahudiler arasında infial doğurması ve onları İsrail'e yabancılaştırması gibi riskleri var. Taşıma suyla değirmen döndürmek zor. İngiltere'nin sömürgecilik döneminden beri bir uygulaması vardır. Vekil, aracı milletler veya taşeron milletler kullanmıştır. Fiji ve Malezya, Kenya ve Güney Afrika gibi ülkelerde insan açığını Hindistanlı göçmenlerle kapatmıştır. İsrail de azalan destek tabanını başka unsurlarla takviye etmek kapatmak istiyor. Lakin evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Bu gibi tercihler İsrail'in kimliğini de aşındırabilir. Yahudileri İsrail'e yabancılaştırabilir. İşte İsrail bugün bıçak sırtında yürüyor. Bu nedenle de meseleye The Guardian gazetesinden sonra ilk temas edenlerden birisi olan Thomas Friedman da mesafeli yaklaşıyor. İsrail gücünün sınırlarına erişmiş gözüküyor. Doluya koysa almıyor boşa koysa dolmuyor. Debelenip duruyor. Ayıklasın pirincin taşını! Aşınan İsrail her an ortadan çatlamaya müsait. Bu zamana ayarlı bir mesele yani sadece zaman meselesidir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.