Mustafa Özcan

Eğreti adamlar, sağlam duruşlar

Bazen nedense kendimizde insanlar hakkında son sözü söyleme yetkisini buluyoruz. Aldatıcı bir durum. Son söz Allah'a mahsus kalmalı. Çünkü kullarını en iyi bilen O'dur. Onun bilgisi kesin bizim bilgimiz ise zanni ve cüz'idir. Ebu'l Hasan en Nedvi Mısır ile Türkiye'yi karşılaştırdığı bir değerlendirmesinde şöyle bir ifade kullanır: Türkiye'de Kemal, Mısır'da Cemal diye göründü. Mustafa Kemal ile Nasır arasında bu tarz bir kıyaslama ve benzetme yapar. Onları aynı karede görür. Yanılmış da sayılmaz. Aynı çeşmeden su içmişlerdir. Cemal Abdunnasır'ın Kahire'deki Yahudi mahallesinde büyüdüğü tevatür olmuş bilgilerdendir. Bu bilgi kat'i olmakla birlikte delaleti kat'i değildir. 1967 yılında Muhammed Mütevelli Şaravi, Nasır İsrail karşısında yenildiğinde şükür secdesine varır. Adeta onun bu tavrı Kemalistleri rahatsız eden Kadir Mısıroğlu'nun Yunanla muharebe ile ilgili sözlerini hatırlatır. Sonrasında Nasır Şeyh Şaravi'nin rüyasına girer ve bunun üzerine gider kabrinde ziyaret eder. Şükür secdesinden dolayı pişmandır. Nasır'ın bilinmeyen bazı iyilikleri vardır. Sözgelimi Ezher'i taşradan gelen talebelere açmış ve fakir fukara ile buluşturmuştur. Onun dışında Fransa'ya rağmen Cezayir devrimini sahiplenmiş ve devrimin öncülerini Kahire'de ağırlamıştır. Belki bizim bilmediğimiz başka yönleri ve iyilikleri de olabilir. Bununla birlikte dostumuz Cemal Sultan onun yönetim biçiminin Kölemen/Memlüklü rejimini andırdığını yani askeri ve otoriter hatta totaliter bir rejim olduğuna parmak basmaktadır. İslam'a birçok hizmeti geçen Baybars da Muzaffer Kutz'un hilafına öyledir.

Şeyh Şaravi'nin geri adım atması İsmail Kara'nın Şeyh Efendinin Rüyasındaki Türkiye kitabında anlattığı Hayri Baba kıssasına uygundur. İnkilaplara ve sahibine Tedmiriye veya Kahriye bedduası çekecekken gördüğü bir rüya üzerine bundan vazgeçer. Çünkü ilahi plan geçiş devresini onun üzerinden kurgulamıştır. Beddua kader planına muvafık değildir.

Oldum olası kararsız kaldığım ve son kanaate varamadığım şahsiyetlerden birisi de Yaser Arafat'tır. Daha iyi bir dünyada daha iyi bir insan olabilirdi. Bu nedenle insanlar biraz da şartlarıyla birlikte değerlendirilmelidir. Bazen bunu yapmaya ideolojik takıntılarımız mani oluyor. Muhammed Mütevelli Şaravi'nin mezarında af dilediği Nasır olayındaki gibi uzun yıllar Paris Camii Rektörü olan Şeyh Abbas Bin Hüseyin de Arafat hayranıdır. Önce Ahmet Şukayri ardından da Filistin mücadelesinin sembol ismi haline gelen Arafat'a hayran kalmıştır. Cemiyeti Ulema'nın Liderlerinden İbrahimi'nin dışarıya ulak olarak seçtiği isimlerden birisidir. Hasan el Benna'nın temsilcilerinden Şeyh Said Ramazan, Şeyh Fadil Vertelani gibi dava diplomatıdır.

Gel zaman git zaman Paris Camii'ne rektör olur. Burada uzun yıllar hizmet eder. Bir dönem bir iki yıllığına Muhammed el Hadi el Haseni de onun yardımcısı olur. 3 Mayıs 1989 tarihinde Arafat'ın kollarında son nefesini verir. Öteden beri Arafat ile buluşmak arzusundadır. Bu arzusunu dindiremez. Paris, İmam Beşir İbrahimi'nin ifadesiyle bir Yahudi sömürgesidir. Bu nedenle de Arafat Paris'e hiç buyur edilmez. İstisnai münasebetlerden birinde Paris, Arafat'a olan ziyaret yasağını kaldırır. Bu münasebetle Filistinliler büyük bir tören tertip ederler, düzenlerler. Bu törene Şeyh Abbas da davetlidir. Minnetle icabet eder. Törende iken Arafat ile kucaklaşır ve o sırada bir kalp sektesi arız olur ve bu suretle Hakkın rahmetine kavuşur.

Cezayir'in Fransa tarafından sömürgeleştirilmesi ile Filistin'in İsrail tarafından sömürgeleştirilmesi birbirlerine benzerlik arz eder. Fransız yerleşimciler burasını Fransa toprağı sayarlar ve tahliye etmeye yanaşmazlar, direnirler. Sonunda Kasım 1962 tarihinde Cezayir devrimi muradına erer. Onun izinde bir gün sıra Filistin'e de gelecektir.

Mizaç ve ideolojik anlamda Arafat ile kimyalarımızın pek barışık olduğu söylenemez lakin İsrail ve Rudolph William Louis Giuliani gibi İsrail dostları gölgesine bile tahammül edemezlerdi.

Hukuk aleminde olduğu gibi siyaset ve diyanet aleminde de hafifletici nedenler göz önüne alınır ve vardır. Bunlardan birisi Hazreti Peygamberin amcası Ebu Talip'in yeğenini himaye etmesi nedeniyle azabının tahfif edilmesidir.

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.