20 yıldan beri dünyada baş döndürücü gelişmeler yaşanıyor. Dip dalgalar yüzeye vurmaya başladı. Bush'larla birlikte ABD çirkin yüzünü iyice gösterdi. ABD'yi saygı duyulan değil korku duyulan bir ülke yapmak istediler. Halbuki ağızları farklı söylüyordu: Zihinleri ve gönülleri kazanmak! Daha doğrusu kontrol etmek! Halbuki nefretleri ağızlarından akıyordu ve bu da karşı nefreti doğurdu. Bölge ve dünya Amerikan muhabbetini kustu. ABD dünyanın geri kalanına yabancılaştı. İnsan topluluklarını cezbeden fırsatlar ülkesi olma vasfını kaybetti. Yumuşak güç yerine haşin güç faslına geçince Batı'da da tepkilere neden oldu.
Obama idaresinde yer alan İran asıllı Trita Parsi'nin aktardığına göre Chas Freeman, "Yaklaşık 50 yıl sürdüğü ortaya çıkan Amerikan Yüzyılı olan Pax Americana sona ermekle kalmadı," diyor ve ekliyor "aynı zamanda 500 yıllık Avrupa-Atlantik küresel egemenliği de sona erdi." Esef edecek hal yok. Ektiğini biçiyor!
Batı'nın gerilediğinin temel üç gösterisi şudur. Suudi Arabistan-İran yakınlaşması. Bu adeta Berlin Duvarı'nın yeniden yıkılmasıdır. İkincisi İsrail'de Netanyahu aleyhtarı gösteriler. Bu ülkedeki milli birlik ve beraberliğin harcı bozulmuştur. Yahudileri birbirine bağlayan harç tutmaz hale geldi. Onlar da milletler hastalığına (dau'l ümem) yani tefrikaya tutuldular. Üçüncüsü ise Trump taraftarlarının gösterilerle sisteme meydan okumaları. ABD'de süren Trump çatlağıdır.
Gelecek yüzyıl önce Suriye sonra da Kudüs üzerinden şekillenecektir. Arap rejimleri önce İsrail sonra Suriye rejimine dönerek değersizliklerini göstermiş oldular. Ahlak ve hamiyetten yoksun olduklarını ispatladılar. Zaten öyle idi. Potansiyel olaylarla ayyuka çıktı.
Newsweek dergisi ilginç bir konuya el atmış. (The End of the American Century Begins in the Middle East BY TOM O'CONNOR ON 05/03/23 AT 5:00 AM EDT). Amerikan yüzyılı ile Batı'nın üstünlüğünün çöküşüne tanık oluyoruz. Amerikan üstünlüğü 50 yıllık bir devreyi, süreyi kapsıyordu. Batı'nın üstünlüğü ise 500 yıllık bir dilimi ifade ediyordu. Dergi Amerikan yüzyılının Ortadoğu üzerinden perdelerini indirmekte olduğunu haber veriyor. Eski bir tabir şöyle der: El cezaüi min cinsi'l amel/ İşin cezası türündendir. Bu da şu demek: 1949 yılında Hüsnü Zaim darbesinden beri ABD bölgede darbeleri desteklemiş ve bu suretle istikrarsızlığı beslemiştir. Batı düşmanı ve İsrail düşmanı diye İslami kesimlere göz açtırmamıştır. Miles Copeland'ın kaleme aldığı Devletler Oyunu ve benzeri kitaplarda Nasır'ın nasıl tarafsız müttefik olduğunu ya da ABD tarafından devşirildiğini ortaya koymaktadır. Halit Abdunnasır babasının bürosunda baba Bush ile Saddam Hüseyin'in buluşmasına tanık olmuştur. Kısaca Ortadoğu'da darbeler geçidi yaşanmıştır. Bu ABD'yi tatmin etmemiş ve 11 Eylül sonrasında darbeleri askeri müdahale ve işgallere dönüştürmüştür. Böylece altın yumurtlayan tavuğu kesmiştir. Milyonlarca Müslümanı değişik bahanelerle katletmiştir. Kimi kayıtlara göre öldürdüğü Müslümanların sayısı kabaca milyonları bulmuştur. Bu yönde İngilizlerin varisi sayılır. İngilizler de Hindistan Babür İmparatorluğunu yıkarken 1857 tarihinde 10 milyon Müslüman ve Hintliyi kesmiştir. Ardından da Müslümanları manevi olarak öldürmüş ve burasının yönetimini Hindulara devretmiştir. El ele Müslüman düşmanlığını birlikte yürütmeye başlamışlardır. ABD de Irak işgalinden sonra aynısını yapmış bu defa Saddam'ı devirdikten sonra Sünnilerden aldığı iktidarı onlara tarihi zeminden yeminli düşman ve hasım olan İran yanlısı milislere ve Şiilere devretmiştir. Şiiler ifadesi burada tam olarak gerçeği yansıtmaz. Bilakis açıktan düşman olarak tanımladığı İran ve yandaşlarına bırakmıştır. Böylece unutulan İrangate bu defa skandal vasfı kazanmadan veya bu adla anılmadan daha büyük çapta hayata geçmiştir. Gerçek ve işin özü budur. Öbür anlatılanlar tafsilat ve dolgudan ibarettir. Çağın Moğolları olan Amerikalıların süngüsü 20 yılda düşmüştür. Hem İngiltere hem de ardılı olan ABD dost ve düşman kisvesinde aracı milletler kullanmıştır. İngilizler Hinduları Amerikalılar ise Şiileri kullanmıştır.
İktidar dümenine vedaları yine Müslümanların eliyle olacaktır. Bu dönüşüm beşerin gücüyle değil Allah'ın inayetiyle gerçekleşecektir. Eskilerin tabiriyle söylemek gerekirse "Takdir-i Hüda kuvve-i bâzû ile dönmez, Bir şem'a ki Mevla yaka, üflemekle sönmez!" Allah yeryüzünün varislerini sürekli olarak değiştirmektedir.
Birinci Dünya Savaşı sonrasında Anglikan Kilisesi Müslümanlara taciz edici sorular sorar. Aslında hakları tükürükle boğulmaktır lakin birileri bunu cevap olarak satırlara da döker. Sonra Müslümanlar güçlerinin en dip noktasında yine William Boykin gibi Amerikalı generaller veya şaklabanlarla karşılaşır ve ' Bizim Allah'ımız sizinkinden büyük. Siz puta tapıyorsunuz biz ise gerçek Allah'a' tapıyoruz' demiştir. Halbuki teslis ile biri üçleyen kendileridir. Müslümanlar ise halis tevhide inanırlar.
Nesweek, Amerikan ve Batı imparatorluğunun yıkılmasının Ortadoğu'dan başladığını ifade ediyor. Yıkılan Batı hegemonyası yerine Müslümanlar geçecek ve Kur'an-ı Kerim'in Zebur ve diğer kitaplara da vurgu yaparak haber verdiği gibi yeryüzünün son varisi Müslümanlar olacaktır. Bu sayede yeryüzü kaybettiği adaletle yeniden buluşacak ve tanışacaktır.
Ortadoğu'nun en acı çeken bölgesi Filistin ile Suriye'dir. Yeni dünya düzeni bu bölgelerin şekillenmesiyle yeniden start alacaktır.
Yeter ki liderini bulsun.
Allah bir şeyi murat ederse esbabını halk eder.
Mustafa Özcan