Filistinliler arasında Azzam lakabı çok yaygındır. Mısır'da doğmuş olsa da belki bu ailelerden birisi de Arap Birliği'nin kurucu ve ilk genel sekreteri Abdurrahman Azzam Paşa ve ailesi olmalıdır. 8 Mart 1894'te Mısır'ın önemli yerleşim merkezlerinden Cîze'nin Şûbek köyünde doğmuştur. 2 Haziran 1976 tarihinde gittiği Fransa'nın Cannes şehrinde vefat etmiştir. Uzun yıllar Londra'da yaşayan ve merhum Ziya ül Hak ile ilgili olarak İngilizce dilinde bir biyografik çalışma kaleme alan Avrupa İslam Konseyi Genel Sekreteri Salim Azzam da onun yeğenidir. Bir zamanlar amcası Abdurrahman Azzam Paşa gibi Türkiye'ye sık uğrayanlar arasında yer almıştır. Sudan'da veya Türkiye'de bir araya geldiğimizde sohbetlerinden birisinde amcasının bir özelliğini anlattı. Sık sık geldiği Türkiye'de selatin camilerine uğrar ve cemaati temaşa edermiş. Nedenini de şöyle dile getirirmiş: Selatin camilerinde genç nesillerin oranı ve sayısı artmadıkça, oralar dolmadıkça Kudüs'ün fethi müyesser olmayacaktır. Kudüs'ün yeniden geri alınmasının süresini cemaate bakarak tahmin etmeye çalışırmış.
Abdurrahman Azzam Paşa'nın yerinde duramayan adeta zamanı dürmek ve üstüne çıkmak ve kısaltmak isteyen ilginç bir hali vardır. 1942 yılına kadar başkumandanlığını bizzat yürüttüğü el-Ceyşü'l-murâbıt (Kudüs'ün nöbetçi ordusu) adlı bu ordu kısa bir süre sonra İngiliz entrikaları sonucu ilga edilmiştir (1944). Aynı yıl Mısır Dışişleri bakan yardımcılığına getirilen Azzâm 22 Mart 1945 tarihinde Arap Birliği'nin kuruluşunda önemli rol oynadı ve birliğin ilk genel sekreteri unvanını aldı. Bu sahadaki çalışmalarıyla göz doldururken başta Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Roosevelt olmak üzere pek çok devlet başkanı ve devlet erkânı ile görüşmeler yaptı. I. Dünya Savaşı'nda ve sonrasında cephede savaşarak savunduğu Libya'yı II. Dünya Savaşı'ndan sonra da büyük devletlere kaptırmamaya, himaye etmeye çalışarak parçalanmasına engel oldu ve istiklâline kavuşuncaya kadar devletlerarası düzeyde onu müdafaa etti.
1931 yılında Kudüs'te toplanan Kudüs Konferansı'ndan itibaren Emced Zehavi, Muhammed Gazali (es Saka) gibi birçok benzerlerine mutabık olarak Abdurrahman Azzâm Paşa da Şii/Sünni kaynaşmasına hizmet etmeye çalışmıştır. Katılımcılar arasında yer alan ve devrimci çizgiden gelen İranlı Nevvab Safevi ile Irak'tan havza çevrelerinden Kaşifu'l Gıta gibi Şii temsilcilerin bulunduğu bir ortamda yaptığı konuşma büyük yankı uyandırmıştır.
Abdurrahman Azzâm, Cemal Abdünnâsır ve Mısır ordusunun bazı kumandanları ile ihtilâfa düşünce Arap Birliği genel sekreterliğini bırakmıştır (9 Eylül 1952). Bu istifa Arap âleminde büyük üzüntü ile karşılandı. Daha sonra Suudi Arabistan'ın Birleşmiş Milletler temsilciliğinde siyasî müsteşarlık görevini yürüttü. Bu alanda Riyad yönetimi Iraklı Mahmut Savvaf gibi onun da hizmetlerinden yararlanılmıştır.
Önce Melik Abdülaziz, sonra da Melik Faysal'ın müsteşarı olarak uzun yıllar Suudi Arabistan'da kaldı ve bu ülkede önemli hizmetler ifa etti. Mısırlı tanınmış âlimlerden Abdülvehhâb Azzâm'ın amcası olan Abdurrahman Azzâm, güçlü şahsiyeti, askerî, idarî ve siyasî dehasıyla tanınmış, İslâm ülkeleri arasındaki birçok önemli anlaşmazlığı çözmedeki başarısı sebebiyle de "Şeyhü'l-Arab" diye anılmıştır. (https://islamansiklopedisi.org.tr/azzam-abdurrahman) Bu lakap bana Osmanlıların safında İngilizlere karşı mücadele eden ve 'Şeyhu'l Hind' lakabıyla anılan Mahmut el Hasan'ı ve yapıcı çabalarını hatırlatmıştır. İkisi de gayretli dava adamları arasında yer almışlardır. Tarihin yıldızları arasına geçmişlerdir.
Azzam Paşa İngilizce, Fransızca ve Türkçeyi iyi bilmektedir. Yankılar uyandıran pek çok yazısı arasında el-ʿArab dergisinde yayımlanan "Geleceğin Milleti Araplar" (el-ʿArab ümmetü'l-müstaḳbel) adlı ünlü makalesi de yer almaktadır ve bilahare Araplar arasında iştihar etmiş ve pek çok gazete ve dergi tarafından iktibas edilmiştir.
Selahaddin Eyyübi de çadırları dolanıyor!
Abdurrahman Azzam Paşa'dan yüzyıllar evvel safların denetlenmesi işini bizzat Kudüs fatihi Selahaddin Eyyübi deruhte etmiş ve üstlenmiştir. Bir youtube kaydında Mısırlı tabirci Tamir İbrahim savaş ortamında Selahaddin Eyyübi'nin çadırları dolaştığını ve denetlediğini ve çadırlarda ibadet ehlini gördükçe 'Kudüs'ü kurtaracak nesil zuhur ediyor' dediğini aktarıyor. Kendisini eğlenceye kaptıran gayretsiz kimselerin bulunduğu çadırları dolaştıkça da 'fethi bunlar geciktirecek' şeklinde ah-vah edermiş. Dertlenirmiş. Nesiller olgu seviyesinde olmadıkça beklenen zafer gelmez. Arapça bir deyimde ifade edildiği gibi ancak 'meali'yel umur' yüce değerlerle bezenmiş ve inanmış nesiller beklenen hedefleri gerçekleştirirler. 'Sefasifi'l umur' denilen değersiz işlerle ilgilenenler veya kendilerini eğlenceye kaptıranlar hayal kırıklığı üretirler. İdealleri ve milletlerini yüzüstü ve yarı yolda bırakırlar. (https://www. youtube. com/ watch?v= ffHKmFaYT9Y) Fetih hep aynı kapıya çıkıyor. Cami kapısına… Batı'da yaşayan Suriye kökenli fikir ve edebiyat adamı Adonis, Suriye'de olduğu gibi cami çıkışlı bir devrimi benimsemeyeceğini ve sahiplenmeyeceğini söylemiştir. Çünkü karşı kampın adamıdır.
Dünya düzenini adalet üzerine Müslümanlar kuracak!
İsrail'in ve ona arka çıkan dünya düzeninin yalpaladığını ve tökezlediğini görebiliyoruz. Baba Bush sürekli yeni dünya düzeninden bahsederdi. Onun bahsettiği düzen eskidi ve eski dünya düzeni haline geldi. İsrail de kutsal topraklar üzerindeki son çırpınışlarını yaşıyor. İster Zülkarneyn isterse beklenen halife denilsin yıkılmakta olan dünya düzenini Müslümanlar adalet esası üzerine ikame edecek ve yenileyeceklerdir. Cezayirli yazarlardan Ebu Cerre Sultani 'Mirasu'n nübüvve kıyemun ve ahlak' başlıklı yazısında Doğu ve Batı'da eskiyen düzeni adalet üzerinden Müslümanların yeniden kuracağını ifade etmektedir. Zülkarneyn'in izinden giden atideki yeni nesiller mustazaf kitleleri dip dalgadan çekip alacak ve onları yeryüzünün efendileri yapacak bir döneme imza atacaktır. Müslümanlar yeniden semanın öğrencileri olduklarında yeryüzünün muallimleri haline geleceklerdir. Böylece özlenen nizam-ı alem yeniden tesis edilecektir. Ayak sesleri duyulmaya başlamıştır.
Bediüzzaman'ın ifadesiyle "Bize parlak bir istikbal ecnebilere ise müşevveş bir mazi düşüyor...'
Mustafa Özcan