Hasan el Benna'nın Dava ve Davetçinin Anıları adlı eserinde okumuştum. Birbirine sırt dönmenin ve yabancılaşmanın 'halika' yani ustura gibi milletleri tıraş eden biçen bir hastalık olduğuna temas ediyordu. Halika olarak ifade edilen kavramda bu huyun veya alışkanlığın sakalı değil canları tıraş edeceği haber verilmektedir. Hadis diliyle bu vasıf, 'dau'l ümem' yani milletlere bulaşan bir bulaşıcı hastalık olarak tarif edilmektedir. Belki bu milletleri dolaşan ve gezen illet ve hastalıktan çok az bir millet muaf kalabilir ve kurtulabilir. Hadis Sünen-i Tirmizi tarafından tahriç edilmiş ve Zübeyr bin Avvam tarafından rivayet ediliyor. Şöyle ki: Sizden önceki Milletler hastalığı (dau'l ümem) size de sirayet edecek ve bulaşacaktır. Çekememezlik, kin halikadır yani yok edicidir. Tıraşlayıcıdır. Saçları tıraş etmez bilakis dini ve imanı tıraş eder. Nefsim yedi kudretinde olan Allah'a kasem ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Sizi buna kavuşturacak bir amel tavsiye edeyim mi, aranızda selamı yayın. Bu anlamda Müslüman barış ve esenlik adamıdır. Hayatını iyiliğe adar. Hazreti İbrahim milleti 'hünefa' varisi olarak şirkten ve kötülüklerden yüz çevirmiştir.
Burada yayılmak anlamında 'debbe' fiili kullanılmıştır ki dabbe aynı kökendendir ve yeryüzünde dolaşan dört ayaklı hayvanlara denilir. Sizden önceki milletlerin ahlakı size de fark ettirmeden ve karınca yürüyüşü gibi gizli bir biçimde yayılır. Bu iki hasletten oluşur. İlki hasettir yani kıskançlıktır ki, gizli kapaklıdır. Bunun açığa çıkmış hali ise bağza yani düşmanlıktır. Bunlar hastalık olarak nitelendirilmiştir ki kalp hastalığıdır. Kalbe bulaşır ve diğer organları da etkisi altına alır ve harekete geçirir. Humma nasıl vücudu tümüyle harekete geçirirse manevi anlamda haset de öyledir. Önce kalbi harekete geçirir o da diğer organları etkiler. Ümmet de bir vücudun azaları gibidir. Hadisler de buna temas eder. "Mü'minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman, diğer uzuvlar da bu sebeple uykusuzluğa ve ateşli hastalığa tutulurlar."
(Buhârî, Edeb 27; Müslim, Birr 66)
Haset ile düşmanca duygular her ikisi de halikadır yani muhabbeti keser, biçer, öldürür. Birincisi olan haset ikincisine yani düşmanlığa götürür. Manevi virüs olarak bulaşıcıdır. Bu nedenle muharrik unsur olduğundan haset başta söylenmiştir. 'Halika' yani biçen bu hastalık saçı veya sakalı biçmez kalpte olan imanı ve meyvelerini biçer.
Bu meseli tarihten bir benzetme ile anlatabiliriz. Şöyle ki, İnebahtı muharebesi sonrasıdır. Sokullu Mehmet Paşa, gönderilen Venedik elçisine, İnebahtı Deniz Muharebesiyle ilgili olarak şöyle çıkışır "Biz Kıbrıs'ı almakla sizin kolunuzu kestik, siz İnebahtı'da bizi yenmekle, sakalımızı tıraş ettiniz. Kesilen kolun yerine yenisi gelmez, fakat kesilen sakalın yerine daha gürü çıkar." diye cevap vermiştir.
Haset ve düşmanlık ustura gibidir. Lakin bu manevi usturadır ve dini kökten tıraş eder.
Zübeyr Bin Avvam'ın dışında Ebu Hureyre de benzeri bir hadis nakleder. Bu hadis şöyledir: Ümmetime milletlerin hastalığı bulaşacaktır. Sahabeler bu milletler hastalığının ne olduğunu sorarlar. Bunun üzerine Hazreti Peygamber şöyle buyurur: Nankörlük (eşer), azgınlık, şımarıklık (batar) ,mal toplamak, yığmak (tekasür), dünya için kin gütmek ve düşmanlık (teşahun), kıskançlık ve kin ütmedir. Başkalarının elindeki nimetin zevalinden hoşlanmaktır. Bu da haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da nifak alametlerindendir. Nifak ehli kavgada sınır gözetmez. Oyun ve kural dışına çıkar.
Peygamberimiz bu ve benzeri hadislerde dünya için çekişmemeyi tavsiye etmektedir. Dünya sevgisi günahların, kusurların temelidir. Bu temel üzerine Müslümanlar iman binalarını çıkarlar ya da yıkarlar. Fitneler ve kaos ortamları bu manevi afetlerden doğar ve kötülüklerin kaynağıdır.
Allah'a ve Peygamber'ine itaat edin ve aranızda çekişmeyin. Yoksa gücünüz (rüzgarınız) dağılır, gider. Sabredin. Allah sabredenlerle beraberdir (Enfâl Suresi / 46 ).
Mustafa Özcan