Timsah gözyaşları
İran, Rusya ve İsrail gibi dış mihraklar ve onlara ilaveten içerideki azınlık unsurları yeni Suriye yönetiminin altını oymak ve tepetaklak etmek istiyorlar. Eski rejimin kalıntıları geniş bir zeminde hareket ediyorlar. Rejimin yıkılmasıyla birlikte kalıntılar Ceble olarak da anılan dağlık bölgeye çekildiler. Burası bir nevi Suriye'nin yeni Alamut Kalesi! Alamut'tan Kandil'e, oradan da Ceble'ye görünmez bir hat uzanıyor! Silahlarını teslim etmeyerek uygun bir zamanı kolladılar. Yeni rejimin yumuşak davranmasından da cesaret aldılar. Halbuki bu tür kalkışmalar rejimin yapısını pekiştiriyor. Halkı ile kenetleniyor.
Sıfır saatinde yani 6 Mart 2025 tarihinde, kalkışma planını fiiliyata geçirdiler. İftar vakti Suriye'nin sahil bölgesindeki şehirlere sızarak ve inerek kolluk güçlerini hazırlıksız yakaladılar. Teşekkül halinde olan yeni rejime bağlı ordunun mensuplarından bazılarını baskınlarla tenkil ettiler, öldürdüler. Sonra sivilleri öldürdükleri de ortaya çıktı. Ayrıca ülkeyi birbirine bağlayan yollarda ve dağlık bölgede İdlip plakalı araçlara da ateş açıyorlar. Belli ki yeni Suriye'de sekter veya mezhebi zeminde bir çekişme ve çatışma üretmek istiyorlar. Silahlarını teslim etmemekte direnen Dürziler ile birlikte Nuseyri/Alevi tabir edilen kesimler ile SDG veya PYD unsurları koordineli hareket ediyor ve yeni yönetimin otoritesini tanımıyor ve otoritesini Suriye geneline yaymasına engel olmak istiyorlar. Palazlanmadan yeni rejimin icabına bakmak istiyorlar. İslam nefretinden beslenen herkes de onlara müzahir oluyor.
Eski rejimin gölgesinde Mahir Esat komutası altında çalışan ve İran rejimi ile koordineli hareket eden Gıyas Della sözüm ona askeri konseyin başı olarak takdim edilmiştir. Çeşitli kaynaklar bir de Bağdat'taki operasyon merkezinden bahsediyorlar. Operasyon merkezinin İran büyükelçiliği olduğunu ifade ediyorlar.
Bununla birlikte kalkışma ters tepti. Lakin fitne büyüdü. 'Aleviler öldürülüyor' yaygarası koparıldı. Türkiye'de de bunun akislerini görüyoruz. Esatçı kesimler şimdi Alevi katliamından bahsediyorlar. Bu timsah gözyaşlarından başka bir şey değil. 14 yıldan beri Esat halkını doğrarken ve varil bombalarıyla evlerini barklarını üzerlerine yıkarken ve canlarını alırken neredeydiler? Bu yaygaracılar da devrik Esat rejiminin suç ortakları. Tarih önünde ve yargı önünde hesap vermeleri beklenir.
8 Aralık 2024 tarihinde Düşmanlığı Caydırma harekatı çerçevesin de hezimete uğrayan eski rejim güçleri ve yandaşları tarihi geri sarmak istediler. Toparlanmak ve eski rejimi restore etmek istediler. En azından bölgelerini veya bazı parçalarını geri almak ve kontrol etmek istiyorlar. 6 Mart 2025 tarihinde gerçekleşen kalkışmanın hedefi ve merkez üssü Ceble bölgesi idi. Öncelikli olarak burada tutunmak istiyorlardı. İsyan Ceble'ye ilaveten Lazkiye, Banyas, Tartus, Kardaha (Kirdaha) hattına yayılmıştı. Önceden dağa çıkan ve mevzilenen kalıntılar ansızın ve koordineli bir şekilde şehirlere indiler. İftar vaktinde güvenlik güçlerini gafil avlamışlardı. Karşı darbe karşı hamle ile bertaraf edildi ve çökertildi. Şimdi plağı tersine çevirdiler ve Alevi katliamından bahsediyorlar. Bunun üzerine başta PYD ile Esat rejiminin eski ortak ve gediklilerinden Rami Abdurrahman'ın başında bulunduğu-gerçekte tek başına çalışan- Suriye İnsan Hakları Gözlemevi müsademeler sırasında birçok Alevi/Nuseyri unsurun etkisiz hale getirildiğini hatta siviller arasında da katliam yaşandığını ileri sürmüştür.
Burada iki yanlış birden yapılıyor. Bu yanlışlardan ilki kayıpların abartılı sayısıdır. Kimileri çatışmalarda 700 hatta üzerinde insanın öldüğünü duyuruyor. İkinci yanlış ise hesaplamanın kalkışma değil sekterizm algısı üzerinden yapılmasıdır. Ölenler veya öldürülenler Alevi kimliği ile anılmaktadır. Alevi kimlik taşıdıkları için öldürüldükleri varsayılıyor. Alevi oldukları için değil isyan mahallinde oldukları ve eski rejimi temsilen çatışmaya girdikleri için öldürülmüşlerdir. Alevi oldukları için mi öldürüldüler yoksa kalkışma yaptıkları için mi? Besbelli ki Murat Yetkin gibi isimler Alevi vurgusuyla olayı saptırıyorlar ve meseleyi kalkışma zemininden mezhep çekişmesi zeminine çekmek istiyorlar. Bu şekilde meşru müdahaleyi gayri meşru hale getirmek istiyorlar. Bu avazlar Suriye halkının ve birlik berberliğinin düşmanlarıdır. Özgür Özel de üzerine vazifeymiş başka işi yokmuş gibi MİT Başkanı İbrahim Kalın'ı arayarak Alevi kitle üzerine titizlenilmesi gerektiğini telkin ediyor. Kalkışmacıların hamlesi başarılı olsaydı yine de arayacak mıydı? O zamanda şamata yapacaktı! İsyancılar kazanırsa iyi kaybederse kötü! Ölçüleri bu! Bu gelişmeler karşısında Ahmet Şara ulusal çapta bir soruşturma komisyonu kurulduğunu ve verecekleri raporun ışığında gereğinin yapılacağını duyurmuştur.
Olayların ışığında İbni Teymiye'nin tarihe not kabilinden ifadelerini hatırlamakta yarar var. Mihhacu's Sünne adlı eserinde veya sair eserlerinde tarih boyunca Şiilerin Yahudilerin bineği olduğunu vurgulamıştır. Nuseyrilerle ilgili de şunu söylemiştir: Gücü ve iktidarı ele geçirdiklerinde Sünni kanı dökerler. Bu yönüyle tarih bir kez daha tekerrür etti.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.