Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak,
Yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!
Bu sözlerden oluşan Andımız'dan doğan tartışmalarının pedagojik ve eğitim içerikli olmadığı gelinen noktada anlaşıldı. Konunun, Ak Parti ve MHP'nin kurumsal asabiyelerini yani kurumsal parti varlıklarını ve kimliklerini birbirlerinden ayrıştırarak koruma ve sürdürme çabasıyla ilişkili olduğu ve ideolojik bir içeriğinin olduğu anlaşılmaktadır. Aynı zamanda iki parti arasındaki oy geçişkenliği ile 31 Mart yerel seçimleri öncesi siyasal paylaşımın da tartışmanın boyutlarının parçası olduğu anlaşılmaktadır. MHP açısından göz önünde bulundurulması gereken diğer bir husus İyi Parti'dir. Seçimlerde alınan sonuçlar ve kullanılan söylem, analiz edildiğinde, İyi Parti MHP tabanını hedeflemektedir. İyi Parti'nin Andımız tartışması etrafında sergilediği tavır MHP milliyetçiliğini daha da geriye çekmek zorunda bırakmaktadır. MHP siyasal elitlerinin bu baskıyı hissetmemeleri düşünülemez. Bu bağlamda Ak Parti ve MHP, liderleri Devlet Bahçeli ve Recep Tayyip Erdoğan üzerinden hem milliyetçiliğin hem de İslam anlayışının farklı tonlarını üretmektedirler. Cumhur İttifakı, hem ittifak yapmanın hem de rekabet etmenin imkan ve sınırlarını önümüzdeki süreçte test edecektir.
Andımız tartışmalarının yapıldığı zaman diliminde Türkiye'nin uluslararası ilişkiler bağlamına kısaca atıfta bulunalım. ABD Obama ve özellikle Trump yönetiminde küresel hegemon olmanın getirdiği ekonomik maliyetleri yüklenme hususunda çok istekli değil. Maliyetler Avrupa birliğine ve özellikle Almanya'ya; Suudi Arabistan ile Körfez Ülkeleri gibi diğer müttefiklere farklı yollardan ödetilmek istenmektedir. Diğer bir ifadeyle ABD küresel hakim güç olmaktan kademeli bir şekilde çekilmektedir.
ABD'nin, özellikle Çin ile girdiği küresel hegemonya rekabetinde 30 yıl içerisinde köklü değişikliklerin olması muhtemeldir. Rusya, Avrupa Birliği ve Hindistan ise bu rekabeti yakından takip etmektedir. Coğrafi olarak düşünüldüğünde Türkiye'nin de içinde bulunduğu Ortadoğu ve Balkanlar ile Afrika dışındaki bölgeler, siyasal güç bakımından ölçek sorunlarında bir yol almışlardır. Avrupa bunu Avrupa birliği projesiyle, ABD zaten devletler birliği formuyla, Çin, Rusya ve Hindistan hem coğrafi büyüklükleri hem de aralarında oluşturdukları siyasal birliklerle ulus devlet üstü bir siyasal ölçek oluşturabilmiş durumdadırlar.
Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye ise en sonuncusu askeri darbe olmak üzere çeşitli badireleri atlattıktan sonra görece otonom bir dış politika yürütebilme imkanı elde etmiştir. Ülkenin beka sorunu bakımından en önemli konusu olan FETÖ ve PKK terör sorunlarında hatırı sayılır bir mesafe kat edilmiştir. İHA ve SİHA'ların sağladığı imkanların da katkısıyla alan hakimiyeti sağlanmış, Türk ordusu terörü sınır dışı operasyonlarla yönetebilir kapasiteye kavuşmuştur. Türkiye konu ve sorun bazlı olarak farklı devletlerle ve siyasi birliklerle ortak hareket edebilmektedir.
Son tahlilde şu durum tespitinin de akılda tutulması faydalıdır: Türkiye hali hazırda Avrupa Birliği ile mukayese edildiğinde Balkanlar ve Ortadoğu'da siyasal güç temerküz etmiş bir ülke olarak güvenlik ihtiyaçlarını tatmin edici bir siyasal birliğin parçası değildir. Böylesi bir çerçevede Cumhur İttifakı'nı mümkün ve gerekli kılan uluslararası konjonktür aynen yerinde durmaktadır.
O zaman Andımız tartışması niçin başladı? Sonrasında MHP ile Ak Parti arasında yerel seçimlerde olabilecek muhtemel ortaklık liderlerin karşılıklı açıklamalarıyla niçin ortadan kalktı?
Andımız tartışmalarının yapıldığı noktada MHP ve Ak Parti'nin ayrışma noktaları da sayılacak olursa konu daha iyi anlaşılabilir: Af, Rahip Brunson'ın Türk mahkemeleri tarafından şartlı tahliye edilmesi, erken emeklilikte yaşa takılanlara imkan verilmesi ve yerel seçimlerde ittifakın çerçevesi ve bu çerçevede belediyelerin paylaşımıdır. Bu tartışma konuları meselenin yerel siyaset boyutunu, parti kimliklerini ve dolayısıyla tabanı tarihsel sürekliliklere de atıfta bulunarak dinamik tanımlamalar ve yorumlarla koruma çabasını açık bir şekilde göstermektedir. İyi Parti'yle beraber düşünüldüğünde kendi oy tabanını ve kimliğini koruma çabası MHP için çok daha can alıcı bir meseledir.
AK Parti açısından konunun Kürt vatandaşlardan oy alabilme isteğinin de olduğu düşünülebilir. Fakat bu, şu anda Ak Parti için belirleyici bir husus olarak öne çıkmamaktadır.
Uluslararası bağlam göz önüne alındığında Cumhur ittifakını var eden şartlar aynıyla ve fazlasıyla devam etmektedir. Cumhur ittifakının devamı için tarafların ihtimamı önemlidir.
Ülkenin menfaatleri düşünüldüğünde Cumhur İttifakı ihtiyacı, kısa vadede azalmayacak artacaktır.
Ak Parti ve MHP rekabet ederek ittifak yapmanın zorluklarını ve biricikliğini tecrübe edeceklerdir.
Umulur ki siyasi elitlerin ihtimamı, ileri görüşlülüğü ve gayretleriyle başarıyla sürdürülür.
Ne mutlu Türkiye'nin müreffeh yarınlarını inşa edebilenlere!