Türkiye'nin eğitimde dönüşüm yapabilmesi için, okul yöneticisi ve öğretmenlerin mesleki gelişimlerinin okul temelli yürütüleceği ve yerel aktörlerin okul gelişiminde aktif rol alacağı okul odaklı bir gelişim modeline yönelmesi artık bir zorunluluktur. Her dönüşüm talebinin bir dirençle karşılaşması son derece doğaldır ve bu dönüşüm talebi de muhtemel dirençlerle karşılaşacaktır. Önemli olan bu direnç noktalarının önceden tahmin edilip önlemlerinin alınabilmesidir. Okul Gelişim Modeline yönelik direnç noktaları şunlar olabilir:
En temel direncin düşünsel düzlemde yaşanacağı öngörülebilir. Türkiye'nin yönetim kültürü büyük ölçüde merkezidir. Bu durum insanlarda, meselelerin Ankara'dan halledilebileceği algısının oluşmasına sebep olmuştur ve eğitimsel dönüşümün uygulama aşamasında tüm işlerin Bakanlık'tan yapılması beklentisi ile sorumluluk alınmaması yönünde önemli bir bir direnç noktası oluşabilir.
Bununla birlikte yerelde farklı direnç noktaları da oluşabilir. Okul temelli yaklaşım var olan duruma dair tutum, davranış ve alışkanlıkların değişimi üzerinden bir dönüşüm talep ettiğinden dolayı yereldeki aktörlerden önemli dirençler gelecektir. Bu dirençlerin üstlenilen yeni sorumluluklar üzerinden gelişeceği düşünülürse, özellikle okul yöneticileri ve öğretmenlerde bu dönüşüme karşı dirençler oluşabilir. Bu dirençlerin iyi yönetilmesi gerekir.
OKUL YÖNETİCİLERİNDE OLUŞMASI MUHTEMEL DİRENÇLER
Dönüşümün sağlanmasında en önemli sorumluluk okul yöneticilerinde olacaktır. Bu durum da en önemli direncin okul yöneticilerinde yaşanacağı öngörüsünü doğurabilir. Çünkü okul yöneticileri tüm çalışanlarına özellikle öğretmenlere projeyi anlatmak ve onlardan gelebilecek dirençleri ikna ve liderlikle aşmak durumunda kalacaktır. İkinci olarak uygulama nedeniyle okul yöneticilerinin iş yoğunluğu ve bürokratik işleri artacaktır. Bu ise var olan fazla bürokratik yükün daha da artması anlamına gelir. Üçüncü olarak okul yönetiminin yapılacak çalışmalara lojistik destek vermesi gerekecektir. Bu da okulun belli kısımlarının yeniden tasarlanması, belli malzemelerin tedariki veya belli organizasyonlar düzenlenmesi olabilir. Dördüncü olarak okulların hali hazırda devam eden başka projeleri vardır. Okul müdürü onların başarısızlığa uğrayabileceğini düşüneceğinden direnç gösterebilir.
Eğer okul yönetiminde yaşanması muhtemel dirençler aşılamazsa yani okul müdürleri "eğitim liderine" dönüştürülemez ise dönüşüm süreçleri sahiplenilemeyeceğinden sorumluluklar alınamayacak ve dönüşüm akamete uğrayabilecektir. Okul yöneticileri şu olumsuz somut dirençlerle dönüşümün zorlaşmasına sebep olabilir:
Okul müdürleri etkili farkındalık çalışmaları yapmayabilirler. Bu konuyla ilgili çalışmalara zaman ayırmayabilirler. Sürekli başka işlere yönelebilirler.
Bu dönüşümün de "Bakanlığın gelip geçici projelerinden bir tanesi" olduğunu söyleyerek değerini düşürebilirler.
Yapılan çalışmalara kayıtsız kalabilirler.
Projeyi bir koordinatör veya müdür yardımcısına devrederek önemsizleştirebilirler.
Sürece çok olumlu katkı veren öğretmenlere yönelik farkındalık göstermeyerek onları takdir etmeyebilir onların motivasyonlarını kırabilirler.
Proje için gereken lojistik destekleri sağlama hususunda tembel davranıp sürekli mazeretler üretebilirler.
Okul yöneticilerinin bu dirençleri göstermelerinde haklı gerekçe olarak gösterebilecekleri en temel nokta hali hazırda eğitimin kalitesi ile ilgili olmayan "angarya" niteliğindeki işlerinin ve bürokratik iş yüklerinin çok fazla olması olacaktır. Bu nedenle okul yöneticilerinin dirençlerinin kırılabilmesi için okul yönetimi işlerinde ciddi bir sadeleşmeye geçilmesi gerekir.
Okul yöneticileri Okul Gelişim Modelinin yerel sahipleridir. Başarı için onların farkındalıklarının yüksek olması, proje hakkında ayrıntılı bilgilendirilmesi, öğretmenlerden veya ailelerden gelecek dirençleri nasıl yöneteceklerine dair eğitimler alması gerekir. Okul yöneticilerinin liderlik kapasitelerinin arttırılması başarıyı getirecektir.
ÖĞRETMENLERDE OLUŞMASI MUHTEMEL DİRENÇLER
Okul yöneticilerinde görebileceğimiz dirençlerin bir kısmı öğretmenlerde de oluşabilir.
Son 20 yıldaki arkası getirilmeyen sık değişikliklerden dolayı öğretmenler "tükenmişlik" belirtileri gösterebilirler.
Kıdemli öğretmenlerde oturmuş alışkanlıklardan ve hayat beklentilerinden kaynaklı doğal karşılanabilecek bir direnç oluşabilir.
Öğretmenlerde, "bu proje de daha tamamlanmadan rafa kaldırılacak" gibi klişe dirençler gelişebilir.
Öğretmenlerde yeterince farkındalık oluşturulmaz ve ihtiyaç duydukları eğitim verilmez ise yapılabilirlikten kaynaklı dirençler gelişebilir.
Sorumluluklar sadece formel, kağıt üzerinde yapılmış uygulamalarla geçiştirilebilir.
Okullarda farklı statülerde bulunan öğretmenler (ücretli, sözleşmeli ve kadrolu) farklı tavırlar sergileyebilir. Sorumlulukları birbirlerinin üzerlerine atabilir. Bu durum örtük bir çatışmaya sebep olabilir.
İş yükünün adil dağıtılamamasından dolayı bazı öğretmenlerin iş yükleri artabilir.
Öğretmenler, bürokratik yüklerinin artırılması yönünde geliştirecekleri eleştirilerde haklı sayılmalıdırlar. Çünkü onların temel görevi sınıf içi uygulamaların geliştirilmesi ile öğretimin iyileştirilmesi olmalıdır. Yeni yapılanmada öğretmenlerde eğitimin kalitesinin arttırılması dışındaki yüklerin tasfiyesi öncelikli bir konu olmalıdır. Sistem tasarımının sade, bürokrasinin az olması, öğretmenin sürekli öğrenci gelişimine odaklaması önemli bir noktadır.
***
Oluşması muhtemel bu dirençler bürokratik sadeleştirmeler yapıldıktan sonra, farkındalık çalışmaları, okul gelişim modelinin etraflıca anlatılmasıyla, tecrübe paylaşımı toplantılarıyla, okul müdürlerine ve öğretmenlere ihtiyaç duydukları eğitimlerin verilmesiyle rahatlıkla aşılabilir.
Okul Gelişim Modelinin özünde, yönetici ve öğretmenlere duyulan güven yatmaktadır. Farklı aktörlerden (İl-İlçe Milli Eğitim müdürleri, ara yöneticiler veya okul yöneticilerinden) kaynaklanan nedenlerle okulda kaygı ve korku iklimi yaygınlaşırsa projenin başarı şansı çok düşecektir.