Kazanabilmelerinin matematiksel olarak da "olanaksız" olduğunu seçim öncesinden biliyorlarmış ama sandıklara sahip çıkabilselermiş kazanacaklarmış.
İnanın şaka yapmıyorum, böyle lakırdılar ediyorlar.
İçlerinden biri de gündüz gözüyle şunu söyledi: "Kendi aramızda konuştuğumuzda Erdoğan'ın kesin kazanacağını biz de söylüyorduk, üstelik oylarımız çalındı..."
Woody Allen'in "yemekler berbattı, üstelik çok da azdı" esprisine ne çok benziyor!
Gitgide "ayaklı şaka" halini aldılar.
İşin gücün olmayacak bunları bol bol konuşturup, nefsini körelteceksin.
***
"Artık Tayyip dönemi bitti; bunu o da görüyor" diyerek girdikleri seçimden hezimetle çıkınca bir kısmı, "Aslında biz kazandık, seçimin kaybedeni AKP'dir..." dedi.
Bir kısmı da tıpkı o FETÖ firarisi gibi "Erdoğan seçimle gitmez" dedi.
Lakin sözlerinin arkasını getirmediler.
Halbuki 15 Temmuz öncesi "Erdoğan seçimle gitmez" diyenler nasıl gideceğini de yazıp çizerlerdi.
"AK Parti yüzde 40'ı geçerse Erdoğan demokrasi dışı yollarla mutlaka düşürülmeli" demekle kalmaz, "iç savaşın kanlı cehenneminden geçmeden olmaz" diyerek açıkça "iç savaş" çağrısı yaparlardı.
İç savaşı netameli bulanlar da "27 Mayıs tarzı bir darbe olabilir" şeklinde ezikçe darbe siparişi verirlerdi.
Şimdi bu kadar açık sözlü değiller.
E tabii güvendikleri FETÖ'nün inlerine kar yağdı.
***
Onca seçim yenilgisine rağmen muhalif takımın hâlâ sadra şifa tek "özeleştiri" cümlesi yok.
Zira özgüvenleri yok!
Buna mukabil AK Parti'ye yönelttikleri eleştirilerin toplamından bin kat daha yakıcı olanını, AK Partililer kendi partilerine yöneltecek kadar "özgüven" sahibi.
Erdoğan'a muhabbetleri sayesinde yerden yere vurdukları AK Partililere tahammül ediyorlar.
Seçimin hemen ardından böyle yazmıştım...
Sessiz yığınların çığlığını / feryadını Erdoğan duymakta hiç gecikmedi.
"Tevazu" uyarısıyla start verdi. "Millete yanlış yapan hiç kimsenin AK Parti'de yeri olamaz" ifadesiyle de ölçüyü koydu.
Tevazu ve samimiyet...
"Yapmadıklarınızı neden söyler durursunuz" der Kitab-ı Mubîn. Söylediğini halinle kanıtlayamazsan samimi olamazsın.
Samimiyetten uzak tevazu da riyadan başka şey değildir...
Neyin nasıl yapılacağını da 94'e bakarsan görürsün: Geceli gündüzlü çalışmayı, farkındalık yaratmayı, mütevazılığı, samimiyeti, halkın gözünün içine içtenlikle bakmayı, gönüller yapmayı, adamlığı...
Akmayan sular böyle aktı, o kirli hava, o çöp dağları böyle temizlendi, o sarsılmaz muhabbet tee o zamandan oluştu.
Liderin kazandığı muhabbetin sürgit mirasyedisi olamazsın, unutma!
Sen şanına şan katasın diye canlarımız 15 Temmuz'da can vermedi. Malına mal katasın diye 24 Haziran seçimlerinin ardından onca fakir fukara şükür secdesine kapanmadı. Sen ikbal devşiresin diye Siyonistlerin bacağını koparttıkları o Filistinli delikanlı Gazze'de kumsala çizdiği Erdoğan posteri önünde öyle mağrur durmadı.
Unutma!