Sözlüklerde vesvese şöyle tarif edilmektedir:
"Nefsin gönüle getirdiği boş, faydasız ve huzursuzluk verici şeyler, vehim, kuruntu, şüphe, işkil." (Misalli Büyük Türkçe Sözlük)
"Şüphe. Tereddüt. Kuruntu. Aslı olmayan ihtimaller."
"İnsanın kalbine gelen kötü düşünceler. Vesvese kalbe, şeytan ve insanın kendi nefsi tarafından verilir."
Vesvesenin psikiyatrideki karşılığı –bazı yönlerden farklı ise de- obsesyondur. Obsesyon; irade dışı gelen, kişiyi tedirgin eden, benliğe yabancı, şuurlu gayretle kovulamayan, tekrarlayan düşüncelere verilen addır.
Meselâ abdest alırken, namaz kılarken inatla gelen küfürlü sözler bu şekildedir.
Vesveseli olan kişi, çoğu zaman dıştan fark edilmez. Ancak vesveseli kendisiyle adeta savaş halindedir, huzursuzdur. Kimseye de derdini anlatamaz. Acıklı durumunu anlayanlar vesveseli kişiye, "bırak bu saçma sapan düşünceleri" der. Zaten vesveseli kişi de bu düşüncelerin saçmalık olduğunu, mantıksızlığını bilir. Fakat elinde değildir, kovmakla gitmezler.
Aslında vesvese az miktarda olursa zararlı değildir, aksine kişi için faydalı da olabilir. Bu kişiler titizdirler. Kapıyı, pencereyi, elektrikleri, doğalgazı kontrol ederler. Özellikle biraz vesveseli olan biri muhasebecilik gibi mesleklerde başarılı olur. Fakat sınır aşıldı mı durum felâket haline gelir.
*
23 yaşındaki erkek hastamız çok sıkıntılı idi. Namaz kılarken, özellikle secdede aklına olmadık fikirler geliyordu. "Aslında tapındığın yoksa? Boşuna namaz kılıyorsan?" veya "Niçin yaratıldık?" şeklinde mantıksız düşünceler kafasına saplanıyordu. Aslında bu düşüncelerin saçma ve mantıksız olduğunu hastamız biliyordu. Ancak kendini inandıramıyor, "Acaba dinsiz mi oldum?" diye üzüntüsünden ağlıyordu.
Genç çok mutsuzdu. Dinine bağlı biri olduğu halde, "isyankâr biri miyim?" diye moral bozukluğu içindeydi. Yaşama sevinci kalmamıştı.
Kendisine vesveseli olduğunu hatırlattım. Zihnine gelen bu düşünceler vesvese idi ve kendi düşünceleri değildi. Kafasına takılan parazit fikirlerdi. Olayı böyle değerlendirmeliydi. Bu düşünceleri önemsememesi, ciddiye almaması ve aldırış etmemesi, 'vesvesedendir' deyip geçmesi gerekirdi. Namazı bu vesveseler olsa da makbuldür.
Bu genç, daha delikanlı yaşında Allah'a bağlı ve ibadet ehli olunca aklına böyle düşünceler geliyordu. Bunlar kuruntu idi. Mantıksız ve irade dışı idi.
Evet, bir kimsenin kalbine gelen Allah'ı ve ahireti inkâr, küfre müteallik sözler gibi fikirler de vesvesedir. İşin garip yanı vesvese, imanı kuvvetli kişilerde olur. İmansızlar bu şekilde vesveseye tutulmazlar.
Kendisine dinimizde vesvesenin günah veya haram olmadığını belirttim. Peygamber Efendimiz şu hadislerinde bunu açıkça bildiriyor:
"Vesvese imanın ta kendisidir."
"Namazda vesvese dinden ve sarih imandandır."
"Diliyle söylenmedikçe, kalbiyle tasdik edilmedikçe Allahü Teâlâ ümmetimin içinde olan vesveseleri affeder."
Öyle ya içinden, sokakta geçen birine vurmak geçen kişi mahkemece işleme tabi tutulur mu? Aynı şekilde zihinden geçen düşüncelerden mesul olmayız.
Ancak imanlı bir kişide vesvese olabileceğini, imansızda ve namazsızda vesvese olmayacağını bu gence söyledim. Dinen de kişi buna uygun davranmadıkça mesul olmaz. Bu vesveseler onun dinsiz olduğunu değil aksine sağlam imanlı olduğunu gösterir. Kısacası üzülmek yerine sevinmeliydi. Çünkü meyveli ağacın taşlanacağı gibi imanı kuvvetli olanlara vesvese gelebileceğini belirttim.
"Acaba kafayı yer miyim? Deliririm diye korkuyorum." dedi. "Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değil. Delirmen, kafayı yemen mümkün değil" diye cevap verdim.
Bu bakış açısı yanında uygun ilaçlar ve bazı terapi usulleri ile üstesinden gelebileceğini de ekledim.