İnsanlar giderek daha çok unutur oldu. Artık hep kafamız karışık ve yoğun düşünceler, bir yerden bir yere koşuşturma içindeyiz. Yapmamız gereken o kadar çok şey var ki ve zaman da çabucak geçiveriyor.
Günümüz stresli bir çağ, stres arttıkça unutkanlık ve hafıza zayıflığı elbette daha problem haline geliyor.
Ayrıca zihnimize hücum eden bilgi, uyarı, haber, her türlü sesli ve görüntülü sahneler yine unutkanlığımızı artırıyor.
Geçim sorunları, her çeşit dertlerimiz, trafik karmaşası, ailevi huzursuzluklar, yeşilin azalması ve çarpık kentleşme de hafızayı zayıflatıyor.
Bu yüzden unutkanlık günümüzde büyük sorunlardan biri durumuna geldi. Özellikle büyük şehirlerde yaşayanlarda önemli bir problem halindedir. Üstelik unutma sadece yaşlıların derdi de değil.
Unutma nimeti
Aslında normalde unutma bir nimettir. Çünkü insanlar yeni bilgilerin öğrenilmesi için unutmaya da ihtiyaç duyarlar. Bu tür unutma zihinde ek bilgilere yer açar ve yeni şeyler öğrenebiliriz.
Ayrıca unutmak, çekinildiği kadar kötü bir kavram olmayıp, mutluluk verme potansiyeline de sahiptir. Çünkü geçmiş acılarımıza, sevdiklerimizi kaybetmenin verdiği üzüntüye, çekişme ve tartışmalarımıza kadar hiçbir şeyi unutmadığımızı düşündüğümüzde yaşamanın çok da kolay olmayacağı bellidir.
Unutma Alzheimer'den farklı
Unutkanlık ve hafıza (bellek) fonksiyonlarında azalma yaşlılarda oldukça sıktır. Yaşlıların % 25 ilâ 50'si unutmadan şikâyetçi olurlar. Bu yüzden unutkanlığı hemen demansa (bunama) bağlamak doğru değildir
Yaşlı bireydeki unutkanlığın normal yaşlanma sürecine mi bağlı yoksa demansın öncü belirtisi mi olduğuna karar vermek hekim için bazı zorluklar taşır.
Unutkanlığı olan yaşlı bir kişi, günlük hayatında yeni şeyler öğrenebiliyorsa, unutkanlık gündelik yaşamını etkilemiyorsa, ilerleyici değilse, unutkanlığı muhtemelen Alzheimer hastalığına bağlı değildir. Mesela anahtarlarını nereye koyduğunu ve randevularını unutan her kişide hastalık yoktur. Sağlıklı yaşlılarda unutkanlık günlük hayatı etkilemez ve ilerleyici değildir. Alzheimer hastalığında yeni hafıza oluşturmakta problem vardır ve hastalar yakın bellekte bozukluklar gösterir.
Unutkanlığın demansa ait bir bulgu olabilmesi için bilinç bozukluğu olmayan bir kişide diğer kognitif alanlardan (öğrenme, hafıza, oryantasyon, dil fonksiyonları ve kişilik) en az birinde bozulmanın unutkanlığa eşlik etmesi gerekmektedir. Yoksa ilerleyen yaşla birlikte ortaya çıkan hafıza değişiklikleri yaşlanmanın bir özelliğidir. Yeni bilgilerin öğrenilmesi ve isimlerin hatırlanması zorlaşır, bazen de özellikle isimler bir türlü hatırlanamayabilir. (dilimin ucunda sendromu)
Burada önemli nokta, ismi hatırlanamayan kişiye ait özelliklerin yaşlı tarafından net olarak bilinmesi ve hatırlanabilmesinin yanında daha sonraki zamanda bu isimlerin tekrar hatırlanıp daha sonra tekrar unutulabilmesidir.
Unutkanlık için neler yapabiliriz?
Ancak sağlıklı düşünebilmek ve yeni şeyler öğrenebilmek için unutma faydalı ise de aşırıya kaçmaması gerekir. Bunun için de yapılabilecek olanları sıralamak istiyorum.
*Uykumuzu iyi almalıyız: Sadece hatırlamak değil, unutmak da beynin önemli fonksiyonlarından biridir. Hatırlamak yeteneği kadar, unutma kapasitesi de hepimiz için gerekli ve vazgeçilmezdir. İstenmeyen hatıraları etkisiz kılmak, mevcut bir acıyı kesip atmak, hüznü fazla uzatmamak "unutma yeteneğimiz" ile bağlantılıdır. Unutma, ihtiyaç duymadığımız depolanmış bilgiyi silme yanında işe yarar bilgilerin geri çağrılmasını da kolaylaştırır ve bu işin anahtarı da "iyi bir gece uykusu" gerektirir. Kısacası iyi uyku, beyin ve hafıza için büyük önem taşır.
*Hafızamızı suçlamayalım: Hafızamız başarısız olduğunda, bir şeyi unuttuğumuzu anladığımızda, 'Sorun değil, bir dahaki sefere hatırlayacağım' diyelim. Çünkü hafızda stres oluşturmak, işleri daha kötüleştirir. Gereken bir şeyi hatırladığımızda ise kendimizi tebrik edelim, 'Hafızam harika' diyelim.
*Ezberler yapalım: Şiir, ilahi, dua gibi ezberler yaparsak, tabi bunu zevkli bir faaliyet olarak yaparsak hafızamız da güçlenecektir.
*Beslenmeye dikkat: İngiltere'de yapılan bir araştırma, sürekli fast food besin yiyenlerin sadece her türlü damarlarının değil, hafıza yani belleklerinin de tehlikede olduğunu gösteriyor.
Öğünlerinin önemli bir bölümünü kızarmış patates ve şekerli içeceklerden oluşturanlarda sadece bellek problemleri değil; şizofreni, depresyon gibi psikolojik sorunlarla karşılaşma riskleri de yükseliyor.
Bunun pek çok sebebi var. En önemlileri ise şunlar: Fast food besinleri çok fazla tüketenlerde beyne yararlı B vitaminleri, magnezyum, çinko, kalsiyum gibi mineraller ve Omega-3 yağ asitleri yeteri kadar kazanılamıyor.
Fast food beslenenlerde kan şekeri yükselmeleri, hipoglisemi krizleri, kolesterol ve trigliserit sorunlarının daha sık görülmesinin de önemli bir faktör olduğunun altı çiziliyor. Kısacası fast food sadece kalpten, cinsellikten değil, beyinden de vuruyor! Bu yüzden sağlıklı ve dengeli beslenmenin önemi bir kere daha karşımıza çıkıyor.
*Zihinsel aktiviteyi artırmak gerekir: Her gün yeni şeyler öğrenmek, yeni kelimeleri dağarcığımıza katmak, bulmaca ve sudoku çözmek, kitap okumak, dini yeni bilgiler edinmek gibi aktiviteler önemlidir.
*Fiziksel aktiviteleri artırmalıyız: Yürüyüş yapmak çok önemli bir egzersiz metodudur. Günde 7.500, daha da uygunu 10 bin adım atmak oldukça faydalıdır.
*Stresi azaltmalıyız: Dertlerimizi azaltmak, moralimizi yüksek tutmak, gezmek, tatil yapmak, seyahate çıkmak, ailemizle ve sevdiklerimizle daha çok vakit geçirmek ile bunu sağlayabiliriz.
*Hayata olumlu bakmalıyız. Karamsarlıktan ve negatif düşünmekten uzak durulmalıdır. Karşılaştığımız üzücü olayları 'vardır bir hayır' diyelim.
*Sosyalleşelim: Dost ve arkadaşlarla daha çok bir arada olmanın, zamanı mutlu geçirmenin başta Alzheimer olmak üzere birçok psikolojik hastalığı önleyici etkisi vardır.
*Alkollü içkilerden ve sigaradan uzak durulmalıdır.
Sefa Saygılı