Doğumunun 400. Yıldönümünde: Blaise Pascal (19 Haziran 1623- 19 Ağustos 1662)
Kısa hayatında o kadar çok yeniliğe imza attı ki bilim tarihinin en büyüklerinden sayıldı. Doğumundan bu yana geçen 400 yıla rağmen hala güncelliğini koruyan mantıkçı ve olağanüstü matematikçiydi.
Fransız matematikçi ve filozofudur. 30 yıl savaşlarının kargaşalı döneminde Clermont'ta dünyaya gelmiştir. Babası kraliyet danışmanıydı. Bu sosyal konumu, aileye maddi sorunlardan uzak bir hayat sağlıyordu.
Blaise, üç yaşındayken annesini kaybetti ve yetişmesini ablası üstlendi. 1631 yılında babası yüksek makamını devretti ve ailesi ile birlikte, bütün zamanını bilimsel meraklarına ve çocuklarını yetiştirmeye harcayabilmek için Paris'e taşındı. Titizlikle hazırlanmış olan ders planı; eski diller ve gramer ağırlıklıydı. 12 yaşına kadar Latince ve Yunancayı öğrenmiş bulunuyordu. Pascal da babası gibi dindardı.
Genç Pascal, bundan birkaç yıl sonra daha da şaşırtıcı olan başka bir öncülük yaptı. Haftalarca süren bir çalışmanın sonucunda sayı silindirleri ve sayaçlardan oluşan karmaşık bir sistemin yardımıyla sekiz haneli sayılara kadar toplama işlemi yapmayı mümkün kılan bir alet tasarladı ve gerçekleştirdi. Bu alet, elbette ilk karmaşık hesap makinesiydi.
Yeni, ama bu defa bir fizik problemi ilgisini çektiğinde Pascal 24 yaşındaydı. İtalyan fizikçi Torricelli (1608-1647) atmosferin varlığını keşfettiğini düşünüyordu. Ama henüz ikna edici bir delil bulamamıştı. Pascal hırsla bu hava kılıfının varlığını deneysel yollarla inandırıcı bir şekilde ispatlamaya çalıştı. Eğer Torricelli haklıysa, ki Pascal buna inanıyordu, o zaman üstteki hava tabakasının ağırlığı azalacağından, yükseklerdeki hava basıncının düşmesi gerekiyordu. Toricelli barometresiyle, dağ tepelerinde deneyler yaparak bunu gösterdi. Aristo'dan bu yana tabiatın boşluk kabul etmediğine inanılırdı. İlk olarak Pascal, uzayın bütünüyle boş olduğunu ve dünyanın bir hava çemberiyle çevrili olduğunu kanıtladı.
Daha sonraki deneylerinde fiziksel "iletişen tüpler yasası"nı "hidrostatik paradoksu"nu ve bir "hidrolik basınç ilkesi"ni geliştirmiştir. Yine yazı-tura oyununu matematik yönünden inceleyerek, ihtimal hesapları teorisini ortaya çıkarmıştır.
İnanca dönüyor
Pascal, daha sonraları giderek ilahiyat ve felsefe konularına yöneldi, dünyayı hor görmeye başladı. 1654 yılında faytonunun atları ürkünce ağır bir kaza geçirdi ve ölümün eşiğinden döndü. Bu olaydan sonra büsbütün dine sığındı.
Chateaubriand, Pascal için şöyle diyor:
"Bir adam vardı, on iki yaşında çizgiler ve dairelerle bir matematik inşa etti; on altı yaşında eski çağlardan beri koniler üzerine yazılan eserlerin en iyisini yazdı; on dokuz yaşındayken tümüyle kafada kalan bir bilimi makine haline soktu; yirmi üç yaşında havanın basıncını göstererek eski fiziğin en büyük yanılgılarından birini ortadan kaldırdı. Öteki insanların henüz adam olmaya başladıkları bu yaşta, insani bilgiler dairesini baştan sona dolaşarak, onların hiçliğini gördü ve bütün düşüncelerini dine doğru çevirdi."
Akıl yetmez
Pascal, sadece akılla hakikate ulaşılamayacağına, muhakkak vahyin de olması gerektiğine inanıyordu. Diyordu ki:
"Akıl, tabiatı bir yere kadar bilse bile, yine de şüphe ile kesin bilgi arasında bocalar durur. Nitekim insanoğlunun bilebileceği her şeyi görüp kavramış olan büyük bilge kişiler, sonunda bir şey bilmediklerini anlayarak başladıkları noktaya dönmüş olurlar. Demek ki akıl, yalnız kendi araçlarıyla tam doğruya varamaz. Çünkü doğruluk, yalnız gerçekte doğrudan doğruya bulduğumuz şeyler ile matematiğin kanıtlamış olduklarından ibaret değildir. Gönül (kalp) bunlarla yetinemez, bunların dışında kalan bir şeyi de arayıp özler; gönül günahtan kurtulmak, mutluluğa erişmek de ister. Bunu sağlayacak olan, gönlün kendi bilgisidir, aklın bilgisi buna erişemez."
Pascal, bir ara Descartes ile tanışır, onu pek sevmez, onu biraz "kararsız ve yararsız" bulur.
Zaten o Descartes gibi aklı ilahlaştırmamıştı. "Aklın verdiği bilgiden kuşkulanmak gerek." diyordu. "Zira bugün doğru saydığımız bir husus, yarın doğru olmayabilir. Bunun sebebi, düşüncenin yetkin olmamasıdır ve Descartes'in doğruculuk inancından bir bilim kurulamaz."
Pascal'ın filozof diye anılmasına sebep olan şey, hiç felsefe yazmamasına rağmen felsefe aleyhine yazdığı eserlerdir. Ona göre bilimi fazla derinleştirmek doğru değildir. "Bütün felsefe bir saatlik zahmete değmez. Felsefe ile alay etmek, gerçek bir surette felsefe yapmak demektir." diyordu.
Tanrı anlayışı
Descartes, iradenin amacını boş bırakmıştı. Pascal ise madde ve ruhun, yani düşüncenin üstünde aşkın doğaüstü âlemini, yüce bir âlem olan yarlık (charity) âlemini bulur ki, bu insana dolaysız olarak Allah tarafından ilham olunur. Bu doğaüstü kuvvet Allah'tır. Bununla birlikte ona göre, Allah da algılanamaz. "Tabiat, Allah'ı hem gösterir, hem saklar. Biz Allah'ın varoluşundan hem kuşkulanmakta, hem de O'na inanmakta haklıyız. Tanrı, varsa, O'nu bizim aklımız alamaz. Zira O'nun ne parçaları, ne de sınırı vardır. Bu itibarla O'nun ne varlığını, ne de yokluğunu ispatlayabiliriz."
Pascal'a göre inanç, biraz da irade ve aşkın eseridir. "Allah'ı, akıl değil kalp hisseder. İmanın esası şudur: Allah, kalpte hissedilir, akılda değil."
Pascal'a göre insan
*İnsan, son derece gizemli bir yaratıktır. Sefaletten, acizlikten ve kendini büyük görmekten oluşan bu garip yaratık evrende bir kamış gibi zayıf ve kırılgandır. Kolayca hastalanabilir, kolayca yok edilebilir ama kendisinden çok daha güçlü görünen her şeyden çok daha güçlüdür de. Çünkü insan düşünür, kırılgan ve zayıf olduğunu da bilir.
*İnsana bu sebeple bu açmazdan kurtulması için yol gösterir çünkü insan hem sonsuz küçük hem de sonsuz büyüktür.
*Pascal büyük bir üzüntü içinde insanın kaderini şöyle sorgular: "İnsan ne acayip bir hilkat garibesi! Tabiatın sinesinde ne büyük canavar ne karmaşa yüklü ne çelişki dolu ve ne de harika! Dermansız, biçare bir solucandır insan. Fakat her şey hakkında hüküm verir. Hem hakikat ambarı hem de şüphe ve hata birikintisidir. Kâinatın hem en şerefli yaratığı hem de süprüntüsüdür."
Pascal'dan seçmeler
Pascal'ın Düşünceler adıyla dilimize kazandırılan eserinden bazı parçalar:
"Din insanın fıtratını hakkıyla anladığından dolayı hürmete layıktır."
Gerçek iyiliği ve hayrı vaad ettiği için de, cezbedici..."
"Kuvvetsiz hak acizdir, haksız kuvvet ise zorbalıktır."
"İnsanın ulviliği şehvetinde bile mevcuttur. İnsanoğlu, şehvetten böylesine kayda değer bir sistem husule getirmeyi ve onu gerçek bir sevgi ve merhamet imgesi kılmayı başarmıştır."
"İnsanın en önemli iki hastalığı, onu Allah'tan uzaklaştıran gurur ile onu dünyaya bağlayan şehvettir. Filozofların tüm yapıp ettikleri, sürüp giden bu hastalıkların en azından birini korumaktır. Eğer onlar size Allah inancı vermişlerse, bunun bile hedefi yalnızca gururunuzu okşamaktır. Zira size insanın Tanrı'ya benzediğini söyler ve sizin de Tanrı'nınkine benzer bir tabiatınız olduğunu düşündürürler. İnsanın Allah'a benzediği gibi bir iddianın ne kadar boş, abes ve anlamsız olduğunu gören filozoflar ise tıpkı hayvanlarınki gibi fıtrata sahip olduğunuzu anlatarak sizi bir başka uçuruma atarlar ve insana hayrı ve iyiyi hayvanlarda ziyadesiyle bulunan şehvette aramaya teşvik ederler."
"İnançsızlara muhatap olurken, onlara merhamet ederek başlayın işe. Zira içinde bulundukları durum onları yeterince mutsuz kılıyor."
"Her şeyi aklın eline bırakmaya kalkarsak, dinimizin esrarlı ve olağanüstü hiçbir tarafı da kalmayacaktır."
"Öte yandan aklın prensiplerini ihlal etmeye kalkışırsak, o zaman da dinimiz saçma ve gülünç olacaktır."
"Gerçek din insanın yüceliğini ve acizliğini, nefsine itimadı ve nefsini hakir görmeyi, aşkı ve nefreti öğretmek zorundadır."
"Gerçek hayrı ve gerçek iyiyi arayıp bulamamak; sonunda yorgun ve bitkin düşmek iyidir ta ki kollarını Kurtarıcı'ya uzatabilsin."
"İnsan öleceğini bilir, oysa Evren hiçbir şeyin farkında değildir."
Vefatı
Pascal, kronik bir hastalığın pençesine düşmüştü ve acı ile kıvranmadan bir gün bile geçirmiyordu. Bu halde bile Rabbine dua ediyordu:
"Sen nazik ve incitmezsin."
"Lütfet ki, sadece senin aşkından lezzet alayım. Mutluluğu yalnız seninle olmakta bileyim. Acılarım beni sana yakın eylesin. Dünyevi hazların kaybına razı olanlardan eyle beni."
Henüz 39 yaşındayken öldü. Ölümünden sonra, elbisesinin içerisine dikilmiş vaziyette bulunan ve devamlı taşıdığı muskada şunlar yazıyordu:
"Filozofların ve bilginlerin bulduğu Tanrı'yı değil, peygamberlerin bildirdiği Allah'ı istiyorum."
Prof. Dr. Sefa Saygılı
KAYNAKLAR
(1) Benim Adım Newton. Einst Sehwork. Kabalcı Yayınevi, 1996.
(2) Filozoflar Ansiklopedisi. Cemil Sena. Remzi Kitabevi, 1976.
(3) Düşünceler. Blaise Pascal. Çeviren: Metin Karabaşoğlu. Kaknüs Yayınları, 1996.
(4) Tarih Boyunca İlim ve Din. A. Adnan Adıvar. Remzi Kitabevi, 1994.
(5) İlim - Din İlişkileri - Sahaları - Sınırları. Necip Taylan. Çağrı Yayınları, 1979.
(6) Doğumunun 44. Yıldönümünde Blaise Pascal. Zeynel Kıran. Cumhuriyet Kitap, Sayı: 1739.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Gıdaları yavaş yemeli ve iyi çiğnemeli (13.06.2023)
- Niçin aşırı yeriz? (30.05.2023)
- Psikanaliz'in İflası (18.05.2023)
- Yıllar geçse de tartışılan lider: Adolf Hitler (1889 - 1945) (02.05.2023)
- Bayramlar ve ruh sağlığımız (21.04.2023)
- Engelli psikolojisi (13.04.2023)
- Dilin gelişimi evrim teorisini çürütmektedir (03.04.2023)
- Mirza Gulam Ahmed Kadıyani (31.03.2023)