17 Haziran günlü ve 'Siyaset, entrika ve cinayet mekanizması mıdır?' başlıklı yazının girişinde değindiğim, 'Suruç'taki kanlı hesaplaşma' konusuna tekrar eğilelim. Çünkü, o kısa değinide yazdıklarım üzerine birçok hatırlatma veya eleştiriler aldım, özellikle de o yöreden..
İyiniyetli eleştiriler için teşekkürler.. Ancak, o hadisede mutlaka bir tarafı tutmam gerekiyormuş gibi bir yazı bekleyen de var.
O yazıda, asıl önemli noktaya dikkat çekilmeye çalışılıyordu.
Hadise, bir siyasî parti ekibinin bir ticarî işyerini ziyaret etmek istemesine verilen tepkiyle başlıyordu. Bu siyasî partinin şu veya bu olması önemli değil.. Seçim atmosferinde, her siyasî kişi veya grubun, vatandaşlara kendi görüşlerini anlatmaları tabiîdir.
Ama dükkan sahibi olan tarafın açıklamasından anlaşılıyor ki, o kişi, 'eskiden HDP'li olduğunu, ama artık siyaset defterini kapattığını' söylemiş ve gelen ekibe de, dükkanını terk etmelerini istemiş..
Karşı taraf ise çok ağır pis küfürler sarf edildiğini söylüyor. Ve, sopalar ve silah devreye girmiş ve m. vekili olan kişinin kardeşi vurulmuş ve ölmüş.. Bunun üzerine, karşı taraf da silahları çekmiş.. Ki, o siyasî ekipte yer alanların silahlı olmaları da, bölgenin hassasiyeti gözönüne alındığında normal..
Ve olan olmuş.. Yaralananlar hastaneye kaldırılmış.. Sonra, gözü dönmüş, hışımlı bir grup da hastaneyi basmış ve dükkan sahibi aileden iki kardeş ve sonra da babaları orada öldürülmüş..
Doğru, gözü dönmüş bir vahşilik..
Ama bu gibi durumlarda, ülkenin her bir tarafında hastane baskınları olmuyor mu Allah aşkına..
***
(Bana, filanların yazısını oku.. AK Parti'nin savunuculuğunu yapma..) diye öğütte bulunanlar bilsinler ki, bu arada, AK Parti'den bir m.vekili adayının, kardeşi öldürülen (kendi partisinden) m.vekilini suçlayan açıklamasını da okudum. Bütün tarafların da kendilerini temize çıkarmak için kurgulanmış senaryo dili kullandıkları görülüyordu.
PKK'nın uzantılarının diliyle yazıldığı açık olan bir sosyal medya paylaşımında, kendileri gibi düşünmeyenlerin, 'kendileri için hedef olduğunu' açıklayan bildirileri normal karşılayanlar bile var.
Ayrıca, o çatışmanın kamera kayıtlarını izleyen İçişleri Bakanı'nın sözlerini de dinledim, TRT'den..
Dükkan sahibi, 'Ben PKK'lıyım siz bu dükkana nasıl girersiniz. Artık sizin işini bitti" diye sürekli konuşuyor ve galiz küfürler de ediyormuş.. Ve o sırada arbede başlamış, ve…
***
Evet, asıl görülmesi gereken nokta, cephaneliği havaya uçuran kıvılcımdır.
Asıl mesele o iken, bunu görmek istemeyip, sonraki gelişmeler içinde daha fazla kayıp veren tarafın mazlumiyetine ağırlık veren ifadeler, ya da filanların tefeci oldukları veya o bölgede devlet adına terör rüzgarı estirdiklerine dair açıklamalar, konuyu herkesin kendi istediği şekilde yorumlamak istemesinin ilginç bir sonucudur.
Ki, 'fakir' şahsen, devlet zulmünün nice örneklerini yaşamış birisi olarak, bir cinayet karşısında eğilimlerine göre hüküm vermeye kalkışmaz.
Evet, asıl mesele, cephaneliği havaya uçuran ilk kıvılcımı kimin tutuşturduğunu anlamak..
***
Seçim kampanyasının yığınla eleştirilecek tarafları vardır, her taraf için..
Asıl hüküm ise.. Kur'an'da, Ra'd Sûresi'nde, 'Bir halk kendi halini değiştirmedikçe Allah onların halini değiştirmez..' buyrulur. Resul-i Ekrem (S) de, 'Nasılsanız, öyle idare edilirsiniz' buyurmuştur.
Sosyal değişimin değişmez ölçüleri budur. Herkes, iradesini günlük hırs ve muhabbetlerinden sıyrılarak kendi aslî değerlerine göre ortaya koymalıdır. Geleceğin beşer planındaki anahtarı elimizde..