Bugün, 27 Mayıs 1960 Askeri Darbesi'nin 58. Yıldönümü.. 'Fakir', o günlerde 15-16 yaşında, o büyük fitnenin merkezinde Ankara'da, bir yatılı okuldaydım. Güya, kardeş kavgasını önlemek ve millî birliği bilmem ne ilkeleri temelinde yeniden sağlamak için, 'kurtarılmış' idik.
O alçakça bir darbeydi; milletin ordusunu ve silahını milletin tepesine bir zorba olarak oturtmak hıyaneti ve 'hastalıklı yeniçeriliğin' hortlamasıydı.
O darbe sonunda, millete 10 yıl boyunca, geçmiş yarım asır boyunca emsali görülmemiş büyük hizmetler sunan, milletin sevdiği ve seçtiği Adnan Menderes ile iki Bakan'ı (Hariciye Vekili Fatin Rüşdî Zorlu ve Maliye Vekili Hasan Polatkan) Yassıada'da ve güyâ millet adına yargılanıp, en alçakça usûllerle öldürülmüşler ve cenazeleri bile ailelerine verilmemiş, kemikleri 30 yıl sonra azad edilmişti.
***
Adnan Menderes 'Yüksek Adâlet Divanı' adını taşıyan öyle bir uyduruk bir mahkemede yargılanmıştı ki, yargılama usûlüne hukukî açıdan yapılan itirazlar karşısında, -o sözde- mahkemenin başkanı (Sâlim Başol), 'Ne yapalım, sizi buraya tıkan kuvvet böyle istiyor..' diyebiliyordu.
28 Şubat 1997 Askerî Darbesi ile Erbakan Hükûmeti'nin henüz 11'inci ayında düşürülmesi sırasında Gen. Kur. Başkanı olan Em. Org. İ. Hakkı Karadayı'ya, 'Meclis- Darbeleri Araştırma Komisyonu'nda Kayseri AK Parti m.vekili Yaşar Karayel sorar: 'Siz 27 Mayıs Darbesi sırasında darbecilerin safında yer alan genç bir subaydınız.. O darbenin yapılması için sizce haklı bir gerekçe var mıydı?'
Cevabı, 'Sadece, ezânı arabça okutması bile darbe için tek başına yeterli bir sebepti..'şeklinde olur. Hıncı görüyor musunuz.
***
Milletin inancıyla, ibadetiyle bile oynamaya kalkışmışlar; Müslümanların temel hayat kitabı olan Kur'an-ı Kerîm'in okunamaması ve bütün İslamî geçmişimizle bağların koparılması için 'harf inkilabı' yapmışlar, bütün bir tarihimizle irtibatımızı kesmişlerdi.
Evet, 600 küsur yıllık, sonsuza kadar yaşayacağı sanıldığından 'devlet-i ebed-müddet' diye anılan Osmanlı Devleti, tarih sahnesinden silindikten sonra, onun enkazı üzerine emperial güç odaklarınca dayatılan kurallara göre oluşturulan yığınla rejimlerin herbirisinin başına oturtulan yeni yönetici kişi ve kadrolar, Müslüman halkların, İslam Milleti halinde bir daha bir araya gelememesi için her türlü şeytanî planı sahnelemişlerdi, her türlü firavunluğu sergilemişlerdi.
***
Adnan Menderes, halkın zincirlerini gevşetmek istediği için, milletin ordusunu kendi alçaklıklarına âlet edenlerce öldürülmüştü.
O darbeyi, başarısız kalan başka darbe teşebbüsleri bir yana, 12 Mart 1971'de bir başka darbe, 12 Eylûl 1980'de bir diğer darbe, ve 28 Şubat 1997'de bir diğeri.. Kezâ, 27 Nisan 2007 gecesi, Genelkurmay'ca yayımlanan bir askerî muhtıra yayınlandı, ama Tayyip Erdoğan kayasına çarpıp kırıldı. Bu kez de 15 Temmuz 2016'daki alçak darbe hıyaneti de tezgâhlandı; ama o da millet tarafından yenilgiye uğratıldı.
Bu hıyanetler de hep 'milletin, resmî ideoloji kurtarılması' adına yapılıyordu.
***
Bunları bugün niye mi hatırlıyoruz?
Bugün 28-30 yaşın altında olanlar, o kanlı ve korkunç geçmişi, tekrarlanması imkânsız bir masal zannediyorlar ve de, geçmişten devraldığını düşünmedikleri birçok yanlış ve noksanları, halkın rey ve iradesiyle 16 yıldır iktidarda olan ve canla- başla çalışan Tayyib Erdoğan yönetimine atfediyorlar. Haydi, onlar neyse.. Ya, kocaman kocaman adamlar, sanki o dünler yaşanmamış gibi, davranmazlar mı?
'Hâfızâ'y-ı beşer nisyân (unutkanlık)ile malûldür' diye boşuna denilmemiş...
Selahaddin E. Çakırgil - Star