Yûsuf Ziyâ Kavakçı, 'fakir'in de hocalarındandır. Çünkü, İstanbul Hukuk'ta okuduğum yıllarda, merhûm Muhammed Hamidullah'ın 1971-72'lerde, İstanbul Edebiyat Fakültesi'ndeki derslerine katılırdım ve Hamidullah Hoca'nın bazan arabca, bazan fransızca, bazan İngilizce verdiği derslerini 'simultane' denilen usûlle, yâni ânında Salih Tuğ ve Yûsuf Ziyâ Kavakçı hocalar tercüme ederlerdi.
O derslerdeki âşinalığımız daha sonra biraz daha gelişti. Sonra, Hoca Erzurum Uni'ye geçti. Emekli olduktan sonra da Amerika'da, Texas'daki bir mescidde dünyanın çeşitli yerlerinden gelen Müslümanların eğitimine emek harcadı.
****
1999 Genel Seçimleri'nde Merve Kavakçı isimli, İslamî tesettürlü bir hanımın, Fazilet Partisi m.vekili adayı olduğu medyaya yansıyınca, onun, Yûsuf Ziyâ hocanın kerimesi olduğu anlaşıldı.. Ve Merve Hanım'ın konularına hâkimiyetini, arabca ve ingilizcesinin de türkçesi kadar akıcı ve İslamî bilgisinin de oldukça yüksek seviyede olduğunu görenler, 'Aferin Yûsuf Ziya hoca'ya.. Kızını güzel yetiştirmiş..' diyorlardı.
Merve Kavakçı hanım, m.vekili seçilip Meclis'e tesettürlü olarak girdiğinde, bütün kemalist-laik m.vekillerinin nasıl, bir cinnet krizine girdikleri unutulacak cinsten değildir. Başbakan Ecevit, kürsüye fırlıyor, 'Burası devlete meydan okuma yeri değildir.. Birileri bu hanıma haddini bildirsin!..' diye yırtınıyor ve Merve Hanım'ın m.vekilliğinin başlaması için okuması anayasa gereği şart olan yemin metnini protestocu vekiller okutturmuyorlar ve bu zorbalık, linç çılgınlığına dönüşüyordu. Hattâ öyle ki, Merve Hanım, çocuklarını götürdüğü ilkokulun yüzlerce çocuğuna bile 'yuhh'lattırılıyor ve o utanç sahneleri tv. ekranlarından bütün ülkeye ve dünyaya yansıtılıyordu.
****
Dahası, C. Başkanı S. Demirel'in de, 'bir ajan provokatör' olarak suçladığı Merve Hanım, bir Bakanlar Kurulu kararıyla, TC vatandaşlığından da atılıyor ve bu karar, hemen Danıştay tarafından da 'onanıyor'du!
O günlerde, F. G. isimli bir cemaat lideri ise, 'İslamî tesettür'ü , 'füruat'tan sayarak, şerurlar güruhunun değirmenine su taşıyordu.
***
İşte bu badirelerden geçmiş olan Yûsuf Ziyâ Hoca'yla, yıllar sonra, Ekim-2017 başında, Aband'da tertiplenen bir konferans sırasında tekrar buluştuk. Artık iyice yaşlanmıştı ve 80'ini aşmış bir insan olarak bastonla ve zorlanarak yürüyordu.
Hoca, son olarak F. G. ile ilgili yazdığı bir yazıyla gündeme geldi.Yazısında özetle, F. G. için, "… Türkiye'ye köyüne dönmelidir. (…) Açık bir beyan ile, 'Hata ettik, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının iyiliğini aldık, suiistimal ettik, yanlış yaptık, tevbe, hem de tevbe-i nâsuh ile tevbe ediyorum' demelidir. 'Peşiman oldum, nadim oldum, bir dahi işlememeğe azm u cezm eyledim' diye yüksek sesle'alâ mele'in-nas, ahd vermelidir"(…)' diyordu..
***
Fesubhanallah!.
Yûsaf Ziyâ Hoca, F. G.'in, 'Ben Amerika'yı, bu büyük Amerikan milletine saygısızlık olmaması için terketmem..' dediğinden bile habersizdi galiba.. Ve onca hıyanet ve katl'lere yol açmış birisi peşimân olunca serbest kalacaksa, bütün darbecilerde aynı pişmanlıktan faydalanmayacaklarmıdır? İslâm adâletine göre bunun izahı var mı?
Hoca'nın bu yazısı, iki kızını da, şimdi Malezya'da TC Büyükelçisi olan Merve Kavakçı'yı da, AK Parti Gn. Başk Yard. Ravzâ Kavakçı'yı da rahatsız edecek muhtevâdaydı. Nitekim, Ravzâ K. Kavakçı, yaptığı açıklamada, "Babam Prof. Yusuf Ziya Kavakçı tarafından yazılan ve 18 Nisan 2018 tarihinde Akit gazetesinde yayınlanan (…) yazı, başta 15 Temmuz şehidlerimizin aileleri ve yakınları ile 15 Temmuz gazilerimiz ve hain darbe girişimine karşı kahramanca direnen insanlarımız olmak üzere, kamuoyu vicdanını yaralamış ve (…) ailemizi de derinden üzmüştür. (…)Bir evlat olarak dile getirmek çok zor olsa da, Babamın 80 yaşını aştığı şu zamanlarda, (…) muhtemel sağlık kaynaklı meseleler çerçevesinde ortaya çıkan bu son derece üzücü durumdan dolayı ailemiz adına kamuoyundan özür diliyor, dualarınızı bekliyoruz." ifadesini kullanıyordu.
Sanırım bu son cümle her şeyi izah ediyor. Yûsuf Ziyâ Hoca'ya şifâlar diliyorum.
Selahaddin E. Çakırgil - Star