Sizi yıllardır takip etmekte ve anlamaya çalışmaktayım. Sizin 'insan'a bakışınızın temelinde bir ırk veya kavmin üstünlüğü, yüceliği zannı bulunuyor. Bu yolda, dünyada hiç de yalnız sayılmazsınız.
Ama, bir yanlış anlama olmaması için hemen belirteyim ki, en azından sizin kadar ve sizin mensup olduğunuz kavimdenimdir. Ama, bu bana ne gurur verir, ne eseflenme; ne de üstünlük veya düşkünlük hissi.. Çünkü, kendimi yaratılış itibariyle diğer insanlardan üstün veya düşkün ve farklı değil, aynı maddî hamurdan yaratılmış bir insan olarak görürüm. Ben kendimi, 'Millet-i İslâm'ın, 'Millet-i İbrahîm'in bir mensubu olarak görüyor ve öyle yaşamak istiyorum.
Benim aslî doğrularımın kaynağı İslâm inanç sistemidir. Bu inanç sistemi, bana, tek yaratıcı olan Allah'ın,'bütün insanları' doğuştan ve birbirinden üstün veya düşkün olmayan, eşit ve hür ve de en güzel şekilde halkettiği'ni (Tîn S., 5. âyet) öğretiyor; 'Allah katında en üstününüz, ona karşı gelmekten en çok sakınanızdır..' meâlindeki ölçüyü veriyor, (Hucûrât S., 13. âyette..) Hz. Peygamber (S) de, 'Ey insanlar hepiniz Benî Âdem'siniz, Âdem ise topraktandır..' diyor. Böylece de hiçbir ırk, kavim veya cinsin diğerinden üstün olamıyacağını ve hattâHz. Peygamber(S)'i de bir 'abd' olarak, amma yüklendiği 'ilahî vahy ve risalet' gereği farklı olduğunu öğretiyor.
***
Devlet Bey! Siz ve başkaları, ilahî kaynağı esas almayan ölçüler içinde siyaset yapabilirsiniz, ama dayatmacı yöntemlerle, asla!
1933'lerde, o zamanki lider tiplerinin, Josef Stalin, Adolf Hitler ve Benito Mussolini gibi lider tiplerinin kendi ideolojilerine uygun 'kurşun asker'lerden oluşan bir tek tip toplumoluşturmak ideallerine paralel olarak bizim toplumumuza da dayatılmış olan ve insanı devletin kulu-kölesi yapmayı hedefleyen faşist bir resmî ideolojinin dayatmaları hepimize 80 sene zorla tekrarlatıldı ve 5 sene önce kaldırılabildi. Şimdi o 'toplum mühendisliği'zorbalığının hortlatılmak istendiği görülüyor..
Ama, o 'And'ın, o resmî dayatmalara göre şekillenmiş kafalarca, hukuk adına tekrar dayatılmak istenmesi karşısında direnenleri hedef alan 'tweet'lerinizi okudum ve birbirimizden çok farklı yerlerde olduğumuzu bir daha gördüm, eseflenerek..
İslam inancının sosyal hayattan vicdanların derinine sürgün edilmeye çalışıldığı o diktatorial dönemde meydana gelen boşluğun doldurulması için, bizim toplumumuza bir resmî ideoloji, yeni bir 'millet' anlayışı dayatmıştı. Şimdi siz o dayatmacılığı savunuyor ve 'Neresi rahatsız ediyor?' diyorsunuz. Benim en temel insanî değerlerime dinamit koyuyor ve bir 'siyasî lider'e 'tapınmacı' yaklaşımlar da içeriyor.
Şu veya bu kavimden olmakla mutluluk duymak, o kavimden olmayanları aşağılamayı içeriyor. Bu, benim inancıma göre 'haram'dır.
***
Devlet Bey!
Biz Müslümanların tarihine baktığımızda bu temel ilahî-insanî ölçülerden çoğu zaman sapmalar olduğunu biliniyor. Kimileri arabları yüceltmiştir, kimileri persleri, veya kimileri türkleri, kürdleri, peştunları, ya da başkalarını.. Ama, geçmişin veya bugünün yanlışları ölçü olamaz. Bunların hepsi de İslam'ın aslî ölçüleri açısından kesinlikle 'merdud'dur, reddedilmiştir.
Çünkü, Müslümanım diyenlerin aslî ölçüsü, cihanşümul bir bakış açısını gerekli kılar. Müslümanları, emperial- şeytanî güçlerin dayattıkları coğrafî veya ideolojik sınırlar belirleyemez. O birlik ruhunu nice Müslümanlar yüreklerinde hâlâ da ve hasretle yaşatıyorlar. Yani, bir hayalden, bir ütopyadan söz etmiyorum. Evet, her ırk, renk, kavim ve cinsten bir milletiz biz, İslâm Milleti!.
***
Bu sözlerim de belki sizi rahatsız edecektir. Ama, ne siz toplum fertlerine bir şeyi zorla dayatabilirsiniz, ne de ben ya da başkası.
'Allah'a kul olduk Qalûbelâ'da, /Bu yolda verilmiş ikrarımız var../ Üçgünlük ömür için fâni dünyada,/ Kul kul olmamak kararımız var..'
***
Bu ilahî insanlık vâdisinde buluşmak ümidiyle..
Ve-s'selâm...
Selahaddin E. Çakırgil- Star