Hem hattatlıkda, hem neyzenlikde benzeri bulunmaz bir san'atkâr: Mehmed Emin Yazıcı
Hat san'atı'nın büyük isimleri - 32
Okuyucularımız, haftalar evvel tanıttığımız Kādıasker Mustafa İzzet Efendi (1801–1876) bahsini şöyle bağladığımızı bilmem hatırlarlar mı? "Mustafa İzzet Efendi'nin san'atdaki büyüklüğünü şu cümleyle ifâde edebiliriz: Hattatlar içinde onun ayârında mûsıkîşinâs yoktur; mûsıkîşinâslar içinde de onun mertebesinde hattat yoktur". Bu cümleyi yazarken Emin Yazıcı'yı unutmuş değildik. Onun da, başarısı îtibâriyle Mustafa İzzet Efendi'den farkı bulunmamakla beraber, Emin Efendi'nin yaşadığı yıllar kendisinin velûd olmasına mânî teşkil etmişdir.
Hırka-i Şerîf Câmii hatîbi Eyüb Sabri Efendi'nin oğlu ve Ömer Vasfi Efendi'nin de kardeşi olan Mehmed Emin, 14 Mart 1883 günü İstanbul'un Tophâne semtinde doğdu. Ağabeyi gibi o da önce Fevziye Rüşdiyesi'nde Çukurcumalı Kadri Efendi'den yazı meşk etdi. Daha sonraki yıllarda Ömer Vasfi, salı günleri Sâmi Efendi'ye hat dersine giderken, kardeşini de yanında götürmeğe başladı. İşte bu ziyâretlerinde genç Emin, arasıra yazılarını Sâmi Efendi'ye gösterir, bâzı hat târîfleriyle ondan istifâde ederdi. Usûlüne göre, ağabeyi gibi yazı meşketmiş değildir; fakat Yaradan'ın lutfu olan istîdâdıyle kısa zamanda, mûsıkî gibi, hat san'atında da ilerlemişdir. Ney üflemekde Aziz Dede (1835-1905) tarafından yetişdirilen Emin Efendi, mevcûd Mevlevî âyinlerini ve Mîrâciye'yi gençliğinden îtibâren notayla tesbît cihetine giderek dînî mûsıkîmize büyük hizmetlerde bulunmuşdur.
Câmi derslerine ve Hukuk Mektebi'ne devâmı sırasında Posta-Telgraf İdâresi Mektûbî Kalemi'ne giren Mehmed Emin, 1914'de Erkân-ı Harbiye-i Umûmiye Dâiresi hattatlığına tâyîn olundu; böylece ilerde soyadı olarak seçeceği "yazıcı"lığı kendisine meslek edindi. Bu arada, fırsat buldukça ağabeyinin celî yazılarını tashîh ederek celî sülüsdeki mahâretini artırdı; dînî ve lâdînî mûsıkîde mevkî sâhibi oldu, Galata Mevlevîhânesi'nin neyzenbaşılığına getirildi. Ömrünün bundan sonraki devresinde, "Emin Dede" ismiyle anılan san'atkârımızın "dede"liği îtibârîdir; yoksa, kendisi Mevlevî çilesi çıkarmış değildir. Emin Dede, o yıllarda Dârü'l-Elhân'ın da ney muallimliğine tâyîn olundu.
Emin Efendi'nin hat san'atındaki en mühim vasfı, yazı taklîd etmesindedir. Ağabeyinin ölümünden sonra, Üstâd Necmeddin Okyay'ın teşvîkıyle bu yolda eser vermeyi artıran Emin Dede, Şeyh Hamdullah'dan bu yana, beğendiği büyük hattatların sülüs-nesih kıt'alarını âdetâ onların şahsıyetine bürünüp fotoğraf kudretiyle aynen yazarak taklîd etmişdir.
Resmî vazîfesi dolayısiyle, daha ziyâde evrak ve harîtalar üzerine yazan Emin Efendi, Cumhûriyet'in îlânından sonra vazîfesi dolayısıyle bir ara Ankara'da bulundu ve 1931 yılında emekliye ayrılarak, gerek hat, gerekse mûsıkî sâhasındaki meşgûliyetini daha serbest şartlarda İstanbul'da sürdürmeğe başladı. Hiç evlenmemiş olarak vefât eden ağabeyi Ömer Vasfi Efendi'nin ısrarlı vasıyeti üzerine son yıllarında bir yuva kuran Emin Efendi'yi, 1943 Ağustos'unda gelen felç rahatsızlığı, her iki san'atından da kopardı. 3 Şubat 1945 vefât edince, ağabeyinin Eyüb/Gümüşsuyu'ndaki kabrine sırlandı.
Emin Dede, atak yaradılışından dolayı "Deli" lakabıyle anılan ağabeyi Ömer Efendi'nin aksine, dervîş-meşreb oluşuyla ve sâkin huyu ile dikkat çekmişdir. Onun hattatlık ve neyzenlikdeki mevkıi îtibâriyle, Kādıasker Mustafa İzzet Efendi'den farkı olmadığı halde, gündelik resmî meşgalesi ve kısa ömrü dışında, "yazıcı" lıkdaki mertebesinin kemâle erişdiği yıllarda harf inkılâbıyle yüzyüze gelmesi, kendisinin Kādıasker gibi verimli olmasına mânî teşkîl etmişdir.
Müze ve koleksiyonlarda rastlanan sülüs-nesih kıt'alarıyle (Resim 1) sülüs ve celî sülüs levhalarından (Resim 2 ve 3) başka -şimdilerde Sadberk Hanım Müzesi'nde bulunan- bir tek hilyesi ve Sultanhamamı'ndaki celî sülüs bir çeşme kitâbesi (Resim 4), ondan kalan sınırlı eserler arasında sayılabilir. Harf inkılâbından önce, Fâık Sabri Duran tarafından hazırlanan Orta Atlas'ın sülüs harîta yazıları da Emin Efendi'nin kaleminden doğmuşdur. Kendisi ta'lîk meşk etmediği hâlde, göz ve el kudretiyle ta'lîk ve celî ta'lîk levhalar da yazmışdır. Yarım kalmış bir müsteâr mevlevî âyîni, klasik üslûbda 10'u aşkın peşrev ve saz semâisi ile 7 şarkısı mûsıkî hayatının mahsûlleri olarak bilinmekdedir. Hüsn-i hatda talebesinin bulunmayışına mukābil, başda ressam Halil Dikmen (1907-1964) olmak üzere çok kıymetli neyzenler yetişdirmişdir.
Resim 1: Emin Yazıcı'nın sülüs-nesih bir kıt'ası.
Resim 2: Emin Yazıcı'nın müsenna celî sülüsle bir levhası.
Resim 3: Emin Yazıcı'nın sülüs bir levhası.
Resim 4: Emin Yazıcı'nın Sultanhamamı'ndaki bir çeşme için celî sülüsle yazdığı yegâne kitâbesi.
Prof. Uğur Derman
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Hatîb Ömer Vasfi (08.04.2018)
- Çarşanbalı Hacı Ârif Bey (30.03.2018)
- Tuğrakeş, hattat ve ressam: İsmail Hakkı Altunbezer (23.03.2018)
- Hattıyla ve edebiyle mârûf hattat: Şeyh Abdülazîz Rifâî (16.03.2018)
- Ta'lîk hattının unutulmaz ismi: Mehmed Hulûsi Yazgan (09.03.2018)
- Reîsü'l-hattâtîn Hacı Kâmil Akdik (02.03.2018)
- Âyet-berkenar mushafıyla tanınan hattat: Hasan Rızâ Efendi (23.02.2018)
- Hacı Nazif Bey (16.02.2018)