Arama

Prof. Uğur Derman
Nisan 8, 2018
Hatîb Ömer Vasfi
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hat san'atı'nın büyük isimleri - 31

Hırka-i Şerîf Câmii hatîbi, Eyüp Sabri Efendi'nin oğlu ve Neyzen Emin Yazıcı'nın ağabeyi olan Ömer Vasfi, 30 Nisan 1880 günü İstanbul'un Tophâne semtinde doğdu. İbtidâî Mektebi'nden sonra, Tophâne'deki Fevziye Rüşdiyesi'nde okurken, oranın yazı hocası Çukurcumalı Kadri Efendi'den hat meşkıne başladı; câmi derslerine devâmı sırasında Aziz Efendi'den (1871 –1934) sülüs ve ta'lîk, sonra Kâmil Efendi'den (1861 –1941) sülüs, dîvânî ve celî dîvânî öğrendi. Nihâyet Sâmi Efendi'den (1838 –1912) ta'lîk, celî ta'lîk ve celî sülüs meşkeden genç Ömer Vasfi'ye, babasının 1899'daki vefâtı üzerine, Hırka-i Şerîf Câmii hatibliği tevcîh olundu; o da bu vazîfesini ölünceye kadar sürdürdü, ayrıca bâzı maarif mekteblerinde de yazı muallimliğinde bulundu.

Celî tarzıyla uğraşmayı tercîh eden Ömer Efendi, hocası Sâmi Efendi'den sonra, o yolun en usta tâkibçisi oldu; Necmeddin Okyay'ın tavsîfiyle "fenâ fî Sâmi" (Sâmi'de fânî olmak) mertebesine erişdi. Latîfeye ve mizaha düşkün, sözünü esirgemez, mûzib tabiatlı bir zât olduğu için çevresinde "Deli Ömer" diye anılan -kendisi de bundan hoşlanan- san'atkârımız, câmideki vazîfesinden dolayı "Hatib Ömer" ismiyle de tanınırdı.

Ömer Efendi, gâyet serbest tavırlı olup, "Bu bir zîbâ revişdir, âkıl ol, dîvâne sansınlar" fehvâsınca hareket eden, "Ben deliliğimle iftihâr ederim!" diyerek nâmını "Deli"ye çıkaran bir zât! İnsanın ismi bir kere öyle çıkmaya görsün. İstediğini yapar da, kimse bir şey söyleyemez. İşte bu sevimli hattatımız da "Deli Ömer" nâmına sığınıp istediği anda, istediği hareketi yapmaktan çekinmez. Hocası Sâmi Efendi, talebesi arasında en çok ona takılır ve nüktelerini onu hedef alarak yapar, "Deli üç kısımdır: Zır deli, zırzır deli, hınzır deli. Bu Ömer hınzır delilerden" dermiş. Asabî mizaçlı, küsüp hemen barışır, yemek yapmağa ve ikrâmına kardeşi gibi meraklı; sarığı, cübbesi ve yaz-kış ortasından tutup taşıdığı şemsiyesi ile dolaşması görülmeğe sezâ… Ulûm-ı Dîniyye ve Arapça'da ders okutacak kadar kuvvetli, fevkalâde müteşerrî', nev-i şahsına münhasır bir tip… Devrin şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi (1867-1954) ile ilk defa görüştüklerinde, sohbet sonu Sabri Efendi "Ayol, bu Ömer Efendi değil, Ömür Efendi" diyerek memnuniyetini ızhâr etmiştir.

Mûsıkîye de âşinâ olan Ömer Vasfi, kardeşiyle beraber Tophâne sırtlarında ikâmet etdikleri evlerinde zaman zaman yapılan toplantılarda, herkese lâf yetişdirebilmek için sofanın ortasına oturur; kenarlardaki erkân minderlerine yerleşen misafirlerine – her tarafa dönme imkânı bularak – ânında karşı söz düellosuna girişmekden pek hoşlanırmış. Şehir tiyatrosu aktörlerinden Vasfi Rızâ (Zobu, 1902 – 1992) bana vaktiyle şu hâtırasını anlatmışdı: Kendisi, sesi güzel olduğu cihetle Neyzen Emin Dede'den mevlevî âyinleri meşk etmek ister. Fakat Ömer Efendi'nin davranışlarından çekindiği için bir türlü gidemez. Nihâyet bir sabah cesâretini artırmak üzere bir iki kadeh atdıkdan sonra onların Tophane'deki evlerinin kapısını çalar. Karşısına çıkan Ömer Efendi, Vasfi Rızâ'ya önce mesleğini sorar. O da, tiyatrocu olduğunu söylerse reddedileceği zehâbına kapıldığı için "Efendim, ben berberim" cevâbını verir. "Peki, kaça tıraş edersin?" suâline ise "Kellesi bilir" deyince, Ömer Efendi bu sözden çok hoşlanır ve meşk kapısı Vasfi Rızâ'ya böylece açılmış olur.

Daha çok eserler verebileceği bir sırada, 48 yaşında iken, 25 Kasım 1928'de üremiden vefât eden Hacı Ömer Vasfi Efendi, Eyübsultan'daki Gümüşsuyu kabristanına defnolundu, kendisinden onyedi yıl sonra vefât eden kardeşi neyzen ve hattat Emin Dede (1883 –1945) de aynı kabre gömüldü.

Yeri sâbit eserleri arasında, Eyüb'deki Sultan Reşad türbesinin hâricî yazıları (Resim 1) ve içerde çini üzerindeki paftalı kuşak yazısı, Kısıklı Câmii ve çeşmesi yazıları, Mekteb-i Nüvvâb'ın (sonradan İstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütübhânesi olan bina) kitâbesi, Edirne-Karaağaç'daki çeşme kitâbesi, Taksim'deki bir çeşmeye yazdığı su âyeti (Resim 2), başta Fâtih Camii Hazîresi'ndeki Hz. Türbedâr Ahmed Amiş Efendi'nin (1807-1920) mezar kitâbesi olmak üzere, bâzı kabir kitâbeleri ve vazîfeli olduğu Hırka-i Şerîf Câmii'ndeki celî sülüs bir levhası akla ilk gelenlerdir. Ayrıca levha olarak yazdıklarından birkaç örnek veriyoruz (Resim 3, 4, 5).


Resim 1: Ömer Vasfi Efendi'nin Eyüb'deki Sultan Reşad türbesinin kapısı üzerine yazdığı celî sülüs müsennâ âyet-i kerîme (Sâd sûresi, 50).


Resim 2: Ömer Vasfi Efendi'nin Taksim'deki çeşme için celî sülüsle yazdığı su âyet-i kerîmesi (Enbiyâ sûresi, 30).


Resim 3: Ömer Vasfi Efendi'nin Mustafa Râkım'a taklîden yazdığı celî sülüs müsennâ su âyet-i kerîmesi (Enbiyâ sûresi, 30).


Resim 4: Ömer Vasfi Efendi'nin hocası Sâmi Efendi'yi taklîden yazdığı celî sülüs âyet-i kerîme (Yusuf sûresi, 64).


Resim 5: Ömer Vasfi Efendi'nin celî sülüs ile yazdığı bir hadîs-i şerif metni.

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN