Hat san'atı'nın büyük isimleri - 47
Kırım'dan geldiği için "Tatar" lakabıyla da anılan Abdullah Efendi, Mustafa Dede'nin oğlu Derviş Mehmed'den aklâm-ı sitteyi öğrendi, iyi bir hattat oldu. Lâkin, kötü niyetli birinin, kendisine san'atında yeni bir tavır bulmasını tavsiye etmesiyle, eski üstadların eserlerini inceledikten sonra, sülüs-nesih yazılarında değişikliklere kalkışarak, ilerleyeceği yerde geriledi. Burada tanıtılan mushaf, gerileme devrinden öncesine âiddir.
Öleceği kendisine mâlum olup kabrini hazırlattı, kitâbesini yazdı. İki 9 rakamından sonra üçüncü rakamı boş bıraktı ve sebebini soranlara: "Bir 9 daha yazacak talebem bulunur" dedi; hakikaten 999 (1591)'de vefat etti. Defnedildiği Edirnekapısı'ndaki kabrinin üstünde bulunan kitâbesi, korunmak için Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ne nakledildi; hâlen orada mahfuzdur (Resim 1).
Hat san'atına dair engin bilgi sahibi olduğu şuradan anlaşılıyor ki, Menâkıb-ı Hünerverân müellifi Mustafa Âli, bu eserini telîf ederken, Abdullah Efendi'den çok istifâde ettiğini ve yardım gördüğünü belirtiyor. Kendisinin yetiştirdikleri arasında isim bırakmış olanı Emrullah bin Mehmed (ö.1631) de iyi bir hattat olarak anılır.
Abdullah Kırımî'nin Türk ve İslam Eserleri Müzesi-385'de muhâfaza edilen –bizim de tanıttığımız– bu mushafı, tezhîbiyle çekici bir görünüşe sahiptir (Resim 2). Serlevha ve sȗrebaşı tezhibleri fevkalâdedir. Sȗrebaşları, üstübeç mürekkebi ve rıkā' hattı ile yazılmıştır. Hızib ve aşere alâmetleri zer-mürekkeb ve tahrirli tevkî hattı iledir. 966/1559 tarihinde yazıldığı, ferağ kaydında belirtilen (Resim 3) bu Kur'ân'ın kabı, dışı mülemma', içi üstten ayırma şemseleriyle de göz alıcıdır.
Resim 1: Abdullah Kırımî'nin TİEM'de muhâfaza edilen 999 (1591) tarihli kabir kitâbesi.
Resim 2: Abdullah Kırımî mushafının müzehheb ser-levhası.
Resim 3: Aynı mushafın ferağ kaydı.
Prof. Uğur Derman