Bazı hatalar vardır, telafi edilir. Bazı hataların telafisi zordur. Öyle hatalar vardır ki telafi edilmez. Referandumun üzerinden geçen bir aylık süre, yapılan hatanın telafisinin mümkün olmadığını gösteriyor.
Bir aydır gün geçmiyor ki Barzani yönetimi aleyhine bir gelişme yaşanmasın.
Önce Kerkük ve petrollerini kaybetti. Kerkük'ün kaybı basit bir alan kaybı olmaktan öte bir anlama sahip. "Kürtlerin Kudüs"ü dedikleri bu şehir aynı zamanda bir petrol hazinesi. Yıllık 8 milyar dolar civarında bir gelirin kaynağı olarak adım adım ilerleyen bağımsızlık sürecinin son halkasıydı denebilir. Dolayısıyla Kerkük'ün kaybı merkezi hükümete bağımlılık demek. Kısacası önemli bir stratejik kayıp.
Dondurma kararı ve müzakere teklifi Barzani'nin yeni bir manevra hamlesiydi ama tutmadı. Referanduma karşı çıkan bütün aktörler bu dondurma kararının yeterli olmadığını ifade etti.
Bu durum karşısında yeni bir karar aldı ve görev süresinin uzatılmaması gerektiğine dair mektubu parlamentoya gönderdi. Sahip olduğu yetkiler, parlamento, hükümet ve adalet divanı arasında paylaşıldı. Kısacası iktidarı kendi elleri ile teslim etmek zorunda kaldı.
Ancak referandum sonuçlarını iptal etmediğini de bir kenara not edelim. Bu konu muhtemelen yeni seçilecek bölgesel yönetimin kucağında bulacağı ilk önemli mesele olacak.
PEKİ BUNDAN SONRA NE OLACAK?
Önümüzdeki süreçte Barzani'nin lideri olduğu KDP ve Bölgesel yönetim daha çok gündem olacaktır. Bir başka deyişle referandumda yaşanan hüsran bölgesel yönetimin içini fazlasıyla etkileyecek. Bu anlamda KDP'yi bekleyen tehlike kendi içinde bölünmesi olacak. Mesut Barzani'nin parti başkanlığını bırakıp bırakmaması bu anlamda belirleyici olacaktır.
Bölgesel yönetim açısından bakıldığında ise ilk seçimlerde KDP'nin kan kaybedeceğini ifade etmek mümkün. Bu durum, Barzani'nin pes edip bir köşeye çekileceği anlamına gelmiyor. Zaho, Duhok ve Erbil'deki etkisi devam edecektir. Goran ve KYB'nin üzerinde ittifak edeceği bir adayın ise başkan olarak seçilmesi zor olmayacak. Bu durumda KDP sert bir muhalif çizgi izleyecek.
Nitekim Barzani'nin dün yaptığı açıklamada "16 Ekim gecesi Kerkük'te meydana gelen büyük bir ihanetti. Kerkük teslim edildi ve zehirli bir hançer hem halkımız hem de peşmergenin sırtına vuruldu" ifadeleri dikkat çekti. Bu cümleler aynı zamanda KDP ile KYB arasındaki tarihsel husumetin yeniden canlanabileceği anlamına geliyor. ABD'yi sessiz kalmakla suçlaması ise yaşadığı hayal kırıklığının önemli bir göstergesi. Çünkü İran kontrolündeki Haşdi Şabi ya da diğer milis güçlerinin saldırısını ABD'nin kabullenmeyeceğini düşünmekteydi.
Gelinen noktada Barzani'yi bekleyen esas tehlikenin PKK olduğu ortada. Kandil'den Suriye sınırına kadar uzanan bölgede etkili bir konuma gelen PKK Barzani'yi de tehdit ediyor. Seçimler yoluyla iktidardan düşmesi durumunda PKK'nın Barzani'yi ve kendisine bağlı güçleri hedef alması şaşırtıcı olmayacak. Bu anlamda önümüzdeki süreçte Türkiye'ye duyduğu ihtiyaç daha fazla ortaya çıkacak.
25 Eylül'den önce referandumdan vazgeçmesi gerektiği yorumları karşısında, böylesi bir kararın iktidarına mal olacağı yazılıp çizildi. Yaptığı açıklamada Barzani de benzer argümanlar kullandı. Ancak ortaya çıktı ki iktidarının sonunu getiren şey bizzat referandumda ısrar etmek oldu.