Trump yönetiminden kovulan kovulana.
Yaklaşık on beş aylık iktidar döneminde Trump yirmiden fazla bakan ve üst düzey bürokratı kovdu.
Bunların arasında iki ulusal güvenlik danışmanı, FBI direktörü ve yardımcısı, Dışişleri Bakanı gibi doğrudan karar mekanizmasında yer alan önemli isimler mevcut. Dikkat edilirse değişen isimlerin büyük bir kısmı güvenlik ve dış politikayı yöneten üst düzey figürler. Tillerson ve McMaster'ın görevden ayrılması oldukça kritik, çünkü yerlerine getirilen isimler bazı yönleri ile kamuoyunda tartışılan kişiler.
Her bir istifa ya da kovulmayı kendi bağlamında değerlendirmek ve anlamlandırmak mümkün. Ancak bu kadar ismin değişmiş olması da normal değil. Üstelik giden en üst düzey isimler Trump'ın kendi yaptığı atamalardı.
Bu noktada akla gelen soru şu: Trump ne yapmaya çalışıyor, uygulamak istediği bir strateji var da kovulan isimler direnç mi gösteriyordu? Bu soruyu Amerikan kamuoyu da kendine soruyor. Fakat herkesin kafası karışık. Kimse bu değişimi doğru dürüst anlamlandıramıyor.
Bu kafa karışıklığının sebebi basit aslında. Amerikan siyaseti ile ilgilenen gazeteci ve akademisyenlerin kafasında Amerikan stratejisi ile ilgili genel bir şablon vardır. Ve bütün gelişmeleri bu şablon çerçevesinde yorumlarlar.
Ancak Obama'nın ikinci döneminden itibaren -İran nükleer meselesi hariç- kapsamlı bir stratejiden bahsetmek oldukça zor. Bu çıkarsamaya Amerikan yönetiminin Arap Baharı ve özellikle Suriye krizi karşısında yaşadığı savrukluğa bakarak yapmak mümkün. Dış politikayı ticaret mantalitesi üzerine oturtan Trump'ın miras aldığı dağınıklığı toparlamaya yanaşmadığı görülüyor.
Peki dış politika ve güvenlik alanında yaşanan bu kadar değişim neyin işareti? Bu soruya cevap vermeye çalışan iki ana argüman mevcut. Birincisi Trump'ın sürekli bir kriz hali üreterek kendi dönemini kriz yönetimi üzerinden yürüttüğüne odaklanıyor. İkincisi ise Trump'ın dış politikada bir strateji üretmeye çalıştığını ve değişen önemli isimlerin bu nedenle değiştiğini düşünüyor.
Walt, Trump'ın oğul Bush'un yönetimine benzer bir noktaya geldiğini "Cheney yönetimine hoşgeldiniz" cümlesini kurmuş. Ayrıca Pompeo'yu süper-şahin, Bush yönetiminin şahini Bolton'u da extremist değil, bu yönetimin ortalaması olarak gördüğünü ifade ediyor, ki haksız da sayılmaz.
ABD İRAN'A SALDIRACAK MI?
Trump'ın kapsamlı bir strateji çerçevesinde hareket etmesini beklemeyelim. Parça parça fakat ciddi sonuçlar doğuracak adımlar atacaktır. Ortadoğu özelinde bunun bir ayağı İran, diğeri ise Filistin meselesi olacaktır.
Pompeo ve Bolton'un İran ve Kuzey Kore karşıtı söylemleri ile krizlerin savaşla çözülebileceğine dair açıklamaları medyada dolanıp duruyor. İkisi de hem Kuzey Kore hem de İran'a karşı güç kullanılmasından yana.
Hal böyle olunca Trump'ın İran'a yönelik müdahalesi tartışma konusu oluyor. Peki bu senaryo gerçekçi mi?
ABD yönetiminin İran'a karşı daha sert söylemler takınması kaçınılmaz. Nükleer anlaşmayı da bir yıl içinde iptal edebilir. Dahası nükleer müzakere öncesi yaptırım dönemine de geri dönülebilir. Ancak doğrudan bir müdahale senaryosu çok gerçekçi değil, çünkü ABD bunun neye mal olacağının farkında olsa gerek. En basitinden ABD'nin Ortadoğu'da kırk bini aşkın askeri bulunuyor ve bir müdahale durumunda hedef olmaları kaçınılmaz olacak. Suud'u kullanarak İran'ı sınırlandırmak ise maliyetsiz fakat etkili sonuç üretme potansiyeli olmayan bir seçenek ve bölgesel bir kaos üretmekten başka bir işe yaramaz.
Yeni Trump yönetiminin sürpriz hamlesi Filistin'e yönelik olabilir. "Yüzyılın anlaşması" olarak sundukları planı dayatmayı merkeze alan bir stratejiyi uygulamaya koymanın peşine düşeceklerdir. ABD büyükelçiliğinin Kudüs'e taşınması kararı bu planın önemli bir parçasıydı. Planı kabaca şu şekilde tarif etmek mümkün: Batı Şeria'nın Ürdün'e, Gazze'nin Mısır'a bağımlı olduğu bölünmüş bir Filistin toprağı ve Kudüs'ü başkent edinmiş bir İsrail. Bu senaryoda orta vadede Filistin diye bir ülke zaten var olmayacaktır.
Özetle Trump Ortadoğu'ya yönelik bir hamle yapacaksa bunun bir ayağı İran'ı sıkıştırmak öbürü ise İsrail'i merkeze alan adımlar olacaktır.
Elbette kolay olmayacak ve bu plan tıkır tıkır işlemeyecektir. Ancak bu planı uygulamaya koymanın bile kaotik sonuçları olacaktır.