Nisan ayındaki iki gelişme dikkatleri bir kez daha küresel medyanın Türkiye'deki faaliyetlerine çekti. Önce 15 Nisan'da İngiltere merkezli The Indepentent bir internet gazetesi olarak Türkçe yayına başladı. Ardından 29 Nisan'da küresel medyanın dört önemli devlet kuruluşu ortak bir platform oluşturarak YouTube kanalı üzerinden sektöre girdi. "+90" adıyla tanıtımı yapılan platformda Alman Deutsche Welle (DW), İngiliz BBC, Fransız yayın kuruluşu France24 ve ABD'li Voice of America yer alıyor.
Daha önce görülmediği şekilde dört küresel aktörün medya gücünü birleştirerek Türkiye'de yayına başlaması önümüzdeki süreçte daha çok tartışılacaktır. Fakat genel olarak küresel yayınlara bakıldığında yabancı medya grupları ile Türkiye'deki gazetecilik piyasasının ilişkisi üç bağlamda irdelenebilir. Birincisi küresel kabul gören markaların isim hakkının satın alınmasıyla yapılan işbirlikleridir. Bunun en iyi örneğini CNN TÜRK oluşturuyor. Ekim 1999'da ABD'nin CNN televizyonunun isim hakkını satın alan grup ancak temel yayıncılık prensipleri doğrultusundaki tavsiyelerle yayın politikasını devam ettiriyor. Doğrudan bir sermaye sahipliği bulunmuyor.
TÜRKÇE YAYIN YAPAN YABANCI MEDYA GRUPLARI
İkincisi Türkiye'de şubesi bulunan ve yabancı dilde yayın yapan medya gruplardır. Bu medya gruplarını ise küresel networke sahip ajanslar, televizyonlar ve gazeteler oluşturmaktadır. AP, Reuters, Russia Today, BBC, CNN, Die Welt ve AFP gibi pek çok haber kuruluşu Türkiye'deki şubelerinde hazırladıkları haberleri İngilizce, Fransızca, Arapça veya farklı dillerde abonelerine geçmektedir. Bu yayınlarda tercih edilen söylemin diğer ülkelerdeki genel haber dilini çok boyutlu bir şekilde etkilediği görülür. Büyük ölçüde oryantalist tonlar taşıyan haberlerde gerek Türkiye gerekse İslam coğrafyası ötekileştirilen bir mekan olarak tasarlanır ve sunulur. Ayrıca Türkiye'nin yurt dışındaki imajının şekillenmesinde bu medya gruplarının tercih ettiği haberlerin ve görüntülerin önemli bir etkisi bulunmaktadır. Mesajın oluşturulmasında öne çıkartılan bakış açısı algıyı da ona göre şekillendirmektedir. Mesela son yıllarda Türkiye'nin yükselen etkisini kırabilmek için küresel ölçekte başlatılan negatif haber akışı nedeniyle Türkiye hakkında gerçekte hiçbir fikri olmayan insanların zihninde tümüyle dışlayıcı bir yaklaşımın ortaya çıkmasında bu yayın organlarının etkisi büyüktür. Avrupa sokaklarında kendi ülkelerinin liderleri hakkında hiçbir fikri olmayan insanların pek çoğunun gözünde Başkan Recep Tayyip Erdoğan "otoriter" lider olarak kodlanmıştır.
TÜRKÇE YAYIN YAPAN YABANCI MEDYA
Üçüncüsü Türkiye'de doğrudan "Türkçe" yayın yapan özel şirket televizyonlarıdır. Küresel medya baronu Rupert Murdoch'un sahibi olduğu FOX TV bu kategoriyi televizyon yayınları bağlamında temsil etmektedir. FOX TV'nin sermayesi doğrudan Murdoch'a aittir ve onun genel ilkeleri doğrultusunda yayın yapmaktadır. ABD'de Evangelistlere ve Neoconlara yakın bir söyleme sahip olan FOX TV'nin Türkiye'deki uzantısının da benzer tonlara sahip olması bu nedenle şaşırtıcı değildir.
Ayrıca son yıllarda artış gösteren internet gazeteleri bu alandaki yoğunluğu oluşturmaktadır. İngiltere devletinin yayın organı olan BBC Türkçe en kıdemlileri arasındadır. Radyonun 2011'de yayınlarına son vermesinden sonra internet gazeteciliğine ağırlık verdiği görülmektedir. Doğal olarak BBC Türkçe'nin patronajını da İngiltere oluşturuyor. ABD'nin resmi sesi konumundaki Voice Of Amerika Türkçe yayın yapan radyo olarak biliniyordu. 1942'den beri devam eden yayınlarına 2011'de son verdi ve internet gazetesi olarak yoluna devam etmeye başladı. Ağırlığını buraya verdi.
Almanya'nın 1962'den beri Türkiye'deki resmi sesi konumundaki Deutsche Welle (DW) de aynı şekilde radyo olarak yayın yapıyordu, sonrasında o da internet gazetesi mecrasında Türkçe yayın yapmaya başladı. Çoklu medya içeriklerini internete taşıdı.
Bu kategoriye son yıllarda yeni mecralar eklendi. En fazla dikkat çekeniyse Rusya devletinin resmi haber ajansı konumundaki Sputnik oldu. Hem radyosu hem de internet gazetesi ve sosyal medya hesapları ile Sputnik Türkçe yayınlarını sürdürmektedir.
Aynı şekilde 2018'de yayına başlayan Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi Arabistan kaynaklı Şarkul El-Avsat internet gazetesi de doğrudan bu ülkelerin sermayesi ile bağlantılıdır. Genel yayın politikasında Suudi Arabistan ve BAE'nin dış politika çizgisinin hakim olduğunu ve bunun da son yıllarda yoğunlaşan İsrail yakınlaşmasıyla birlikte Türkiye karşıtı bir yerde konumlandığını söylemeye bile gerek yok. Dolayısıyla Nisan ayında Türkiye'de gerçekleşen yabancı medya hareketliliğine bu bilgiler ışığında bakmak ve analiz etmek gerekiyor.
Yusuf Özkır