Arama

Yusuf Özkır
Nisan 19, 2019
Gerçekten filmi çok beğendik(!)

Cumhuriyet Halk Partisi'nden İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu (henüz hukuki süreç tümüyle sonuçlanmasa da) mazbatasını aldıktan sonra bir video yayınladı.

Videoda İBB'deki yemek düzenine itiraz ediyor. Öğle yemeği için personel "musakka" yerken ben "antrikot" yiyemem diyerek eşitlikçi bir yaklaşım sergiliyor. Hâlbuki İBB'de personele ayrı, Başkana ayrı yemek çıkmadığı kamuoyu tarafından bilinir. Eski yönetimi israfçı ve halktan kopuk göstererek bu algının üzerine tasarlanmış bir imaj üretme çabasıyla yapıldığı çok açıktı videonun. Eğer gerçek hızlı bir şekilde ortaya çıkartılmasaydı İmamoğlu lehine sağlam bir halkla ilişkiler çalışması olarak kayıtlara geçecekti.

Fakat videonun tümüyle kurgulanmış bir film ve içindekilerin de rollerini oynamakta zorunda bırakılan kişiler olduğu kısa sürede deşifre edildi. Herkesin inanacağına o kadar güvenilmiş ki videoyu yemekhanede değil, başkanlığın çay ocağında çekmişler. Beylikdüzü belediyesinden bir çalışana da rol verilmiş bu tiyatroda.

Ayrıca yeni Başkanın öğle yemeğine gittiği Balıkçı da "başkan ilk öğle yemeğini bizde yedi" diye fotoğraf paylaşmış sosyal medyada.

Yine de kampanya süreciyle birlikte düşünüldüğünde gerçekten iyi bir film izledik. Yani bu film yeni çekilmeye başlanmadı. Kampanya dönemiyle başlayan ve devam eden bir süreçti. Oyuncuları da tebrik ediyorum. Genel başkan, İstanbul il başkanı vs. Çok güzel oynadılar. Kampanya devam ederken bu süreci makyajlama stratejisi olarak tanımlamıştım. (https://www.fikriyat.com/yazarlar/yusuf-ozkir/2019/03/30/chpde-mizrak-cuvala-sigmiyor) Yani olmayan bir şeyi allayıp pullayıp satabilmekten bahsediyordum. Bunun için gerçeğin üstünü örtebilecek şekilde bir performansı sahnelemek gerekiyordu. Maharet isterdi. Açık vermeden iyi bir oyuncu olmak gerekiyordu. CHP adayı seçim kampanyası esnasında filmdeki rolünü iyi oynayanlardan oldu. İyi bir film çevirdi. CHP gibi yüzlerce negatif bagajı olan partiye insanların oy verebileceği bir performans sergiledi.

VE GERÇEKLER…

Fakat CHP'li Başkan koltuğa oturur oturmaz seçim dönemlerinde kampanya süreci ile seçimden sonraki sürecin birbiriyle ne kadar farklı olabileceğini kamuoyuna göstermeye başladı.

31 Mart öncesi kampanya sürecinde muhafazakâr ve dindar kesimleri rahatsız edebileceği düşüncesiyle yapılmayan şeyler yavaş yavaş görünür oldu.

Kampanya sürecinde neredeyse hiç kitlesel miting yapmayan İmamoğlu mazbatayı aldığı akşam Saraçhane'de miting yaptı. Hafta sonunda Maltepe sahilinde daha büyük bir miting çağrısında bulundu.

Saraçhane'deki o mitingden hafızalara kazınan elindeki bira kutusuyla zafer işareti yapan kişi görüntüleri muhafazakâr ve dindar kesimde önemli bir tepkiye neden oldu.

Fakat iş işten geçtiği için yapılacak bir şey yoktu.

Bu görüntü İmamoğlu'na oy veren veya kendini küskün kategorisine koyarak sandığa gitmeyen muhafazakâr seçmende bir pişmanlık oluşturdu.

Mağlubiyet hissi uyandırdı. Ne yaptım dedirtti. Ama nafile…

Bira kutulu görüntü 15 Temmuz darbe girişimi gecesi tam da o bira kutusunun havaya kaldırıldığı yerde yaşanan fedakârlıkları akıllara getirdi.

FETÖ üyesi teröristler tarafından tam orada kurşunlanan 17 Şehidi düşündürttü.

İBB'yi teslim etmemek için bina önündeki havuzdan abdest alan kahramanların mücadelesini hatırlattı.

Ayrıca zafer konuşması yapan İmamoğlu'nun HDP dahil pek çok kesime teşekkür ettiği sırada tek bir kez FETÖ tarafından şehit edilen yiğitleri anmaması ile bu görüntü yan yana konuldu. Sorgulandı.

Öte yandan yeni seçilen isimlerin ilk icraatlarının simgesel önemi vardır. Başkanın İBB'ye tebrik çiçeği göndermek yerine Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne (ÇYDD) bağış yapın mesajını paylaşması bu açıdan dikkat çekicidir. 28 Şubat zorbalığının yaşandığı günlerde ve 27 Nisan e-muhtırasının verildiği süreçte ÇYDD öncü aktörler arasındaydı. Amerikayı yeniden keşfetmeye gerek yok. ÇYDD'nin başörtüsü karşıtlığı tescillidir.

Dolayısıyla simgesel dönüşümü ve bundan sonra İBB bağlamında nasıl bir şekillenme olacağını gösteren önemli örneklerden biridir bu mesajın içeriği.

DEMİRTAŞ ÖVGÜSÜ

Ekrem İmamoğlu'nun seçimden önce ve seçimden sonra kategorisinde değerlendirilebilecek bir açıklaması da hapisteki Selahattin Demirtaş hakkında oldu. İmamoğlu seçimden önce bir TV programında Demirtaş hakkındaki soruya "bilmiyorum, haberim yok, benimle ilgisi yok, tanımıyorum" mealinde cevaplar vermişti. Mesafesini hep korumuştu. Seçimden sonraki ilk açıklamasında ise Demirtaş'a övgüler dizdi.

Bir anlam kayması olmaması için İmamoğlu'nun övgü dolu açıklamalarının tamamını aktarmakta fayda var. Şunları söyledi İmamoğlu:

"Aktif siyasetteyken sayın Selahattin Demirtaş'ı beğenen birisiydim. Barışcıl, uzlaşmacı ve evrensel değerleri öne koyan bir dili vardı. Bundan da çok mutluluk duydum. Hatta bunun Türkiye için bir fırsat olabileceğini, Türkiye için gerçekten bir çok duvarları yıkabileceğini dile getirdim. Bugün de hala aynı kanaatteyim. O dilin geçerli olduğu bu ülkede çok daha mutlu olabileceğimizi görüyorum. Bu anlamda böyle siyasi çizgisi olan bir insanın benimle ilgili pozitif bir şey söylemesi beni mutlu etmiştir."

Açıklamada görüldüğü gibi CHP'li başkan Demirtaş'ın aslında bir hayranı konumunda. Keşke bunu seçimden önce de açıklasaydı. Zaten CHP ile HDP arasındaki ittifakın tek sorunlu tarafı bunun şeffaf şekilde yapılmamasıdır. Alan memnun satan memnun iken neden bunu gizleme çabasındalar. İlginç gerçekten.

İmamoğlu'nun koltuğa oturduktan sonra göstermeye başladığı kimliği ile kampanya sürecinde beklenen etkiyi oluşturamayacağı bilinen bir gerçek. Bu yüzden kendileri açısından iyi bir strateji geliştirildi. İmamoğlu da kurgulanan filmin içinde kendi rolünü başarıyla sahneledi. Kampanyacılar bu türden süreçlere "seçmeni kandırmak" türünden duygusal boyutuyla yaklaşmaz. Profesyonelce bakarlar. Önemli olan sonuçtur ve o sonucu elde edebilmek için iyi bir film çevirebilmek, buna halkı inandırabilmek kampanya yöneticileri açısından başarı hanesine yazılır

Kampanya Süreci Geçti

Ne diyordu meşhur filmin başındaki replikte "araba yarışı izleyenler sonuçta kimin kazanacağından çok yarış esnasında kimin kaza yapacağını, pistten çıkıp dışarıya fırlayacağını merak ederler. Bunun için seyrederler yarışı."

Yani sonucu elde etmek için yapılır seçim kampanyası.

Bu arada yanlış anlaşılmasın bunun ideal gerçek olduğunu söylemiyorum. İşlerin genellikle bu şekilde yapıldığını örnekleriyle aktarıyorum.

İdealde olması gereken seçim kampanyası döneminde söyledikleriyle seçimden sonra yaptıkları arasında uyumun olmasıdır. Bunun aksini kimse söyleyemez. Bunu başarabilen siyasetçinin sahnedeki ömrü uzun olur. 15 Temmuz'da olduğu gibi Millet "ölümüne" arkasından gider.

Şimdi yeni bir süreç başladı. Yeni şeyler çıktıkça ama kampanya sürecinde böyle değildi, farklı şeyler söylemişti diyerek hayal kırıklığına uğramak yerine iyi notlar tutup, sağlam analizler yapmak gerekir. Yeni seçim geldiğinde planları uygulayacak heyecanlı bir ekip oluşturmak ise işin olmazsa olmazıdır.

Yusuf Özkır

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN