Son günlerde ortaya çıkan göstergeler CHP ve etrafında yoğunlaşan çevrelerde değişen bir şeyin olmadığını gösteriyor. Kampanya stratejisinin bir parçası olarak sahneye konulan onlarca muhafazakâr görüntüye ve söyleme rağmen 1940'ların millete tepeden bakan, onu aşağılayan ve hor gören vesayetçi yaklaşımı aynı şekilde devam ediyor. CHP ve ittifak yaptığı kesimler aynı tas aynı hamam yani.
Perşembe günü sosyal medyada paylaşılan bir video reklam kokan hareketlerle örtülmeye çalışılan bu jakoben kültürel kodların ne kadar diri olduğunu gösterdi.
İstanbul-Kartal'da AK Parti broşürü dağıtan genci yanına çağıran (İyi Parti üyesi) Mine Koraş isimli kadın hem hakaret ediyor hem de marifetmiş gibi yaptığını videoya çekiyor. Makarnacı diyor. Andımızı oku diyor. Emirler yağdırıyor. Güya aşağılıyor.
Sonra da marifetmiş gibi sosyal medya hesabından paylaşıyor bu çirkinliği. Paylaşımın altına yapılan yorumlar ise aslında bu hastalığın belirli kesimlerde bir salgına dönüştüğünün en net göstergesi. Erdoğan nefreti ile tam olarak bir akıl tutulması yaşıyorlar. Gerçeklikten kopmuşlar.
Ayrıca videoyu çeken Mine Koraş yorumlardan birine verdiği cevapta "Bu çocuk uyuşturucu bağımlısı olsa, bu zihniyetin eline düşmesinden çok daha iyi" ifadelerini kullanarak hem pespaye bir dil kullanıyor hem de Anadolu ruhundan ne kadar kopuk olduğunu ve radikallikte sınır tanımadığını teyit ediyor.
AK Partili genç adam ise tüm bu hakaretler karşısında vakarlı duruşuyla ders veriyor. Ahlakın, erdemin resmini çiziyor. Kadının hakaretlerine misliyle cevap verebilecek olmasına rağmen bir siyasi geleneği temsil ettiğinin bilinciyle "eyvallah" diyor ve gerçekleri anlatmak çabasıyla konuşuyor muhatabıyla. Adam gibi adam.
BAŞÖRTÜSÜ DÜŞMANLIĞI
Kemalist jakobenlikten bahsedilen yerde başörtüsü düşmanlığı ilk akla gelendir. Kamusal alanda İslami değerleri simgeleyen en önemli göstergelerden biri olması hasebiyle jakobenler çoğunlukla başörtülü kadınlara hakaret etmekle işe başlar. İstanbul ve Adana'da başörtülü kadınlara yapılan saldırı ve dindarlara hakaret eden görüntülerin ortaya çıkması klasik CHP damarının olduğu gibi aynı yerde durduğunu göstermektedir.
12 Eylül'den sonra böyleydi. 28 Şubat'ta daha ağırı yapıldı. 27 Nisan'da başörtüsü karşıtlığı için Cumhuriyet mitingleri düzenlendi. AK Parti başörtüsünün kamusal alanda özgürce kullanılabilmesi konusunda ne kadar yasal düzenleme yaptıysa CHP neredeyse tamamını iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesine taşıdı. Elinden geleni yaptı.
Seçime günler kala CHP çevrelerinde yaşanan "anket" coşkusu sanki erken bir zafer havası oluşturmuş durumda. Eteklerindekileri henüz seçim olmadan dökmeye başlamışlar. Bu yüzden Adana Seyhan'da iki çarşaflı kadına saldırılmış.
MAKYAJLAMA STRATEJİSİ
Seçim süreçleri aynı zamanda partilerin yeni bir strateji uyguladığı dönemlerdir. Bir önceki seçim sonuçları masaya yatırılır ve çıkartılan derslerle farklı bir yöntem arayışına gidilir. Millet İttifakı'nın 31 Mart öncesi uyguladığı kampanya bu konuda önemli işaretleri barındırıyor.
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento seçimlerini kaybeden CHP ittifakı 31 Mart yerel seçimlerine farklı bir ajandayla hazırlandı.
Mesela hiç büyük miting yapmadı. Başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere neredeyse CHP'nin kalabalık kitleler toplayabileceği büyük şehirlerde bundan kaçınıldı. İyi Parti adayının desteklendiği birkaç ilde ortak miting yapıldı. Kampanya stratejisinin bir parçası olarak Ankara ve İstanbul'da sağ-muhafazakâr seçmenden oy alabileceği düşünülen isimler sahaya çıkartıldı. CHP genel merkezi ve başkan adayları sürekli ılımlı mesajlar vererek CHP gerçekliğini kalın bir örtüyle kapamaya çalıştı. Reklam ajanslarının yardımıyla yapay bir evren ürettiler.
Fakat CHP etrafında kümelenen sosyolojiyi kontrol etmekte zorlandılar. Birileri erkenden zafer havasına girdi ve "intikam" söylemiyle dereyi görmeden paçaları sıvadı.
Tam olarak CHP'li elitlerin yapmaya çalıştığı mızrakları çuvala sığdırma stratejisi belirli ölçüde akamete uğradı. Mızraklar dışarı çıkıp dindarlara hakaret olarak yağmaya başlayınca özellikle kararsız muhafazakâr seçmen "ne oluyoruz" sorusunu daha yüksek sesle sorulmaya başlandı.
Kuşkusuz bu muhasebenin ne ölçüde yapılarak artılar ile eksilerin tartılabildiğini Pazar günü sandıklar açılınca görmek mümkün olacak. Feraset sahibi olabilmek bu sorgulamayı sandığa gitmeden görebilmektir. İş işten geçtikten sonra yapılacak şey ancak dövünmek ve yakınmak olur.
Unutulmasın "tarih değil hatalar tekerrür eder."