Arama

Zekeriya Erdim
Ekim 3, 2019
Babamız bizi evden kovarsa...
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Farkında olalım ya da olmayalım; kişiler, kurumlar, toplumlar olarak büyük bir zincirin iç içe geçmiş halkaları gibiyiz. Her birimiz; bir aile, bir millet, bir de ümmet dairesinin içindeyiz.

Bu mensubiyetler; yakından uzağa doğru işleyen bir "hak-hukuk" sistematiği oluşturuyor. Sosyal, kültürel, siyasal, ekonomik halimizi ve hayatımızı; hücre, doku, organ, organizma bütünlüğü içinde çalıştırıyor.

Taşlar birleşip duvarlara, duvarlar bütünleşip kalelere, kaleler uygun noktalara yerleşip "sığınma-barınma-korunma hatları"na dönüşüyorlar. Taşlar kırılınca duvarlar yıkılıyor, duvarlar yıkılınca kaleler yok oluyor, kaleler savunma hattı olmaktan çıkınca cepheler düşüyorlar.

Bir mıh bir nalı, bir nal bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu, bir ordu bir milleti, bir millet bir ümmeti, bir ümmet tüm insanlık alemini kurtarıyor yahut batırıyor. Hayatın bütün alanlarında ve konularında, okçular tepesi terkedilerek "ganimet" peşine düşülmesi; mensuplarını yahut taraftarlarını, topyekün "felaket"e götürüyor.

Aile, millet ve ümmet ölçeğinde; bu durumun nice örneklerine ve öykülerine şahit oluyoruz. Kırdığımız dallar yahut kopardığımız bağlar yüzünden; ya yardan aşağıya yuvarlanıyor, ya da uçurumun kenarında, düştü-düşecek noktasında duruyoruz.

AİLE HALİ

Kendisini yakından tanıdığımız bir yetişkin var. Kusursuz kul olmaz ama aile efradı ve akrabaları, dostları ve arkadaşları, komşuları ve meslektaşları, hakkında "iyi şeyler" söylüyorlar.

Yıllar önce, on dokuz yaşında bir delikanlı ve üniversite birinci sınıf öğrencisi olduğu günlerde; annesi, babası ve ağabeyisi onu hiç tanımadığı, bilmediği bir kızcağızla evlendirmek istediler. Hatta alelacele gıyabi nişan merasimi yapıp; karşı çıkarsa, "evlatlıktan reddetme" noktasına kadar geleceklerini söylediler.

Bu emrivakiye boyun eğmedi ve sonuna kadar direndi. "Siz benim hakkımda hangi kararı verir ve hangi tavırı tercih ederseniz edin, ben sizin evladınız olmaya ve kalmaya devam edeceğim. Canım sağ olduğu müddetçe başımın üstünde yeriniz var ama hayatımın en önemli konusunda benim adıma karar vermeye hakkınız yok." dedi.

Filmi çevrilebilecek, romanı yazılabilecek bir süreç yaşandı. İster istemez, aralarındaki ilişki yara aldı ve aşındı.

Bu yüzden, evlendiği zaman uzun süre eşine karşı soğuk duruldu ve bilerek, isteyerek olumsuz davranıldı. Fakat nice sonra, derin bir pişmanlık duygusu içine girildi, "özür dileme" ve "helallik isteme" noktasına kadar varıldı.

Ondan sonra aile, hatta sülale boyu "hayırlı evlat" ve "hayırlı gelin" olarak gördüler. Sevdiler, saydılar, değer verdiler.

MİLLET HALİ

Küçük ölçekte evimiz ve ailemiz neyse, orta ölçekte vatanımız ve milletimiz öyledir. "İyi gün"de uzak durulsa, karşı olunsa bile; "kötü gün"de yekvücut olunup bir araya gelinir.

Ancak, maalesef giderek bu olgunluğu kaybettiğimizi görüyoruz. Bir yandan kişiler ve kurumlar arasında abartılı "irade ve insiyatif çatışmaları"na, öte yandan kendi devletini ve milletini "yabancı devletlere ve milletlere şikayet etme" tavırlarına şahit oluyoruz.

Geçtiğimiz günlerde; Belediye Başkanlığı, Milletvekilliği, Bakanlık görevlerinde bulunup sonra boşa çıkmış bir dostla buluştuk. Doğal olarak, yaşadığımız ülkenin ve toplumun hal ve gidişi hakkında konuştuk.

Bu bağlamda, "yeni siyasi oluşumlar" da gündeme geldi. Parçalar birleştirildiğinde; birilerinin kendisini ziyaret ederek nabız yoklaması yaptıkları ve hatta "sizi sürecin dışında bıraktılar" diyerek damardan yakalamaya çalıştıkları anlaşılmış oldu.

Onlara, eşine az rastlanabilecek cinsten bir cevap vermiş. Çocukluk yıllarından bu yana "Milli Görüş" ocağında yetiştiğini ve o kimlikle siyaset yaptığını belirterek; "Partimiz bizim evimiz ve ailemiz, Başkanımız ise hane reisimiz yahut babamızdır. Geçmişte olduğu gibi bugün de evimizi, ailemizi terk edip gidemeyiz. Babamız bizi evden kovsa bahçede, bahçeden kovsa sokakta yatarız ama başkalarının kapısını çalarak ailemizin itibarına gölge düşüremeyiz" demiş.

Yeni siyasal oluşumların doğruluğu-yanlışlığı ayrı bir değerlendirme konusudur. Fakat, böyle bir "vefa duygusu" çok az kişide bulunur.

ÜMMET HALİ

Büyük ailemiz olan ümmet coğrafyasında da ciddi sıkıntılarımız var. Kimileri gaflet, kimileri ihanet, kimileri büyük bir mağduriyet ve mağlubiyet içinde bulunuyorlar.

Ümmetin babası durumunda bulunan Osmanlı duraklama, gerileme ve yıkılma sürecine girdiğinde; milletin büyük bir kısmı dışarıda kalmış. Biz son vatan parçası olan Anadolu Yarımadası'na sığınıp, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kurduğumuzda; dünkü "kardeş"lerimizin çoğu bugün "yabancı" olmuş.

Ailenin "hayırsız evlat"ları, kardeşlerini unutmayı tercih ediyor. Birileri çıkıp, ümmetin yegane varisi kendileriymiş gibi; "Suriyelilerin burada ne işi var?" diyor.

Şüphesiz, Allah'tan başka hiç kimseye kayıtsız şartsız bağlılık ve bağımlılık doğru değildir. Fakat var olabilmek ve ayakta kalabilmek için; aile, millet, ümmet hukukunun iyi korunması gerekir.

Görünen o ki, yakında düştüğümüz yerden geri kalkacağız. Herkese ve her şeye rağmen; inşaallah, Türkiye'nin öncülüğünde, yeniden büyük bir ümmet olacağız.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN