Zekeriya Erdim

Allah da alem de intikamını alır

Biz, biliyoruz ki; Allah'ın rahmeti, gazabından büyüktür. Fakat, O'nun gazabı dahi; rahmeti ve merhameti bilmeyenleri aydınlatma, unutanlara hatırlatma, kaybedenlere iade etme amacına dönüktür.

Öte yandan, doksan dokuz isminden biri; "müntakim", yani intikam alıcıdır. Sözlüklerde, özet olarak; "ayıplayan, yadırgayan, suçluyu cezalandıran, öç alan" ifadeleriyle tanımlanır.

Ancak; Allah'ın intikamı, kullarınki gibi değildir. Bu isim ya da sıfat, O'na nispet edildiğinde; muhtevasına, iki önemli unsurun ilave edilmesi gerekir.

Birincisi; suçluyu cezalandırmadan önce, çeşitli yollarla uyarmak. Yanlışını anlaması, kavraması, vazgeçip düzeltmeye çalışması için; ona zaman ve imkân tanımak.

İkincisi; zulme uğrayan dostlarını (mazlumları) korumak amacıyla, düşmanlarını (zalimleri) cezalandırması. Kötülüğü engelleyip, iyiliği teşvik etmek için; etkili yollar ve yöntemler kullanması.

Çünkü, O'nun cezalandırma amacı; hayatın ana unsuru olan insanı ıslah etmek, insanın birlikte yaşama ihtiyacını karşılayan toplum düzenini korumaktır. Bozulan dengeleri düzeltip; âlemde adaleti sağlamaktır.

Bu yapılmazsa; aslında emanetçisi olduğumuz ve fakat sahibi olduğumuzu sandığımız her şey, sallanır ve yıkılır. Âlem ve içindekiler; kötü amellerimizle bozup arızalı hale getirdiğimiz ilâhî dengenin ve düzenin, intikamını alır.

Abdullah bin Ömer'in naklettiğine göre; Hz. Peygamber(sav)'in dualarından biri, bu konuya tahsis edilmiştir. Vahiy elçisi, din tebliğcisi ve temsilcisi, insanların en erdemlisi ve şereflisi olan o seçilmiş kişi bile; "Allah'ım! Verdiğin nimetlerin son bulmasından, ihsan ettiğin sağlık ve afiyetin mahiyet değiştirmesinden, azabının ansızın gelivermesinden ve gazabına sebep olacak kötü işlerden sana sığınırım" demiştir.

4. Murat; "İntikam, gecikir ama asla yaşlanmaz" diyor. Bahri ise; Allah'ın, kullarından intikamını, yine kulları aracılığıyla aldığını söylüyor.

Nicaner Parra'ya göre; "Birilerinin gözyaşları üzerine kurulan her mutluluk, günü geldiğinde, en dayanılmaz acılarla intikamını alır". Dosteyevski'ye göre ise; "Doğaya karşı işlenen bir suçun öcü, insanlarınkinden daha zorlu olur".

Atalarımız, buna işaret etmek için; "Deniz verdiğini geri alır, aldığını geri verir" demişler. Gökten yağmurun yağabilmesi için, yerden buharlaşmanın olabilmesi gerektiğini söylemişler.

Rivayete göre, F. LaGard Smith'in; "İntikam Tanrı'nın işidir, bizim değil" şeklinde bir beyanı var. Nietzsche'nin ise; "Tanrı öldü, Tanrı öldü! O'nu biz öldürdük!" diye feryat ettiğini söylüyorlar.

Şüphesiz, burada kastedilen şey; ilahi öğretilerin unutulmuş, terkedilmiş olması. Bizim kötü arzularımız ve amellerimiz yüzünden; dünyanın, giderek yaşanılması zor ya da imkânsız bir yer halini alması.

Ayrıca, âlemlerin ve içindekilerin rabbi olan Allah'ın; hiç ölmediğini ve ölmeyeceğini biliyoruz. Kurduğu mükemmel dengenin ve düzenin, kulları eliyle bozulması halinde; farklı yollarla ve yöntemlerle, sürece müdahale ettiğini görüyoruz.

İlim ve irfan sahipleri; Allah'ın kullarına olan şefkatini ve merhametini, annenin çocuklarına olan şefkatine ve merhametine benzetiyorlar. Bu tarifin ve tanımın içinde; "ikram etme" cömertliği ile birlikte, "ıslah etme" hassasiyetinin de olduğunu belirtiyorlar.

Bu cümleden olmak üzere; bir anne çocuğuna verdiği yiyeceğin yere düşüp kirlendiğini görse, müdahale ederek geri alır. Ağlayıp sızlamasına aldırmadan; onu, mikrop kapma ve hasta olma tehlikesinden korumaya odaklanır.

Çocuk bunu anlayamadığı, kavrayamadığı için; olanca hırçınlığı ile tepki gösterir. Anne, onun görmediğini gördüğü ve bilmediğini bildiği için; sonuna kadar direnir.

Allah ile kulları arasında da böyle bir durum var. İnsanlar, kendilerine ikram edilen nimetleri kirletip zehirlediklerinde; ilâhî iradenin, ikaz ve ıslah ederek koruma amaçlı müdahalelerine muhatap oluyorlar.

Demek ki, âlemin ve içindekilerin yaratılış dengesini ve düzenini bozmazsak; huzur ve güven içinde yaşarız. İlahlık taslamaya kalkışıp, yerleri ve gökleri ifsat edersek; krizlerin, anarşilerin, bunalımların içine düşeriz.

Yıllardır, okullarda öğrencilerimize söylediğimiz gibi; elimizle ve ayağımızla toz kaldırıp, ağzımızla yutmayalım. Ne ekersek onu biçeceğimizin farkında olup; nefsimize ve neslimize yazık etmeyelim.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.