Zor günlerin gereği
Dünya, nimetleriyle ve külfetleriyle bir imtihan yeri. Hayat, ömür denilen yaşama sürecinin iyi ve kötü günleri.
Kâh iniş iniyor, kâh düzde yürüyor, kâh dik yokuşlar çıkıyoruz. Denize ulaşmaya çalışan dereler gibi bazen berrak, bazen boz bulanık akıyoruz.
Sevinçler ve mutluluklar, kederler ve huzursuzluklar; dönüşümlü olarak, hep bizim için. Kader kurgusu, lisan-ı hâl ile diyor ki; "Elinize verdiğimiz atlas kumaşla ve altın makasla bir gün gelinlik dikin, bir gün dönüp kefen biçin".
Varlık ile yokluk, genişlik ile darlık ikiz kardeş gibi. Âlemlerin ve içindekilerin Rabbi olan ilahi irade, gecenin de gündüzün de sahibi.
Onun için; "iyi günde de kötü günde de beraber olma" anlayışını geliştirmişiz. Başımıza gelen olumsuz hâlleri kimi zaman "kaza, bela, ceza" saymış; kimi zaman da "deneme, sınama, imtihan" bilmişiz.
Allah(CC), Bakara suresi ayet 155'de; "Ant olsun ki; biz sizleri biraz korku, biraz açlık, biraz mallardan-canlardan-ürünlerden eksiltmekle imtihan edeceğiz" diyor. Arkasından, sabredenlerin selamete ereceklerini söylüyor.
Bakara suresi ayet 214'te ise, daha büyük bir sınamadan söz ederek; "Yoksa siz, sizden öncekilerin başlarına gelenler sizin de başınıza gelmeden, cennete kolayca girivereceğinizi mi sanıyorsunuz. Onlara öyle büyük bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine sarsıldılar ki; sonunda elçi ve beraberindeki müminler, 'Allah'ın yardımı ne zaman?' diye sordular" demiş. Arkasından; Allah'ın (CC), yardımının pek yakın olduğunu, olacağını söylemiş.
Yaşadığımız ya da yaşayacağımız "zor günler"; çeşitli alanlarda, konularda ve farklı boyutlarda olabilir. Yangınlar, depremler, kuraklıklar, kıtlıklar, sel felaketleri, savaşlar, salgın hastalıklar; azımızın, çoğumuzun, hepimizin başına gelebilir.
Böyle durumlarda, takınılması gereken tavırlar ve alınması gereken tedbirler var. En olumsuz şartlar altında bile doğru duygu, düşünce, davranış biçimini yakalayabilmek; maddi ve manevi değerler bakımından, zararı azaltmayı ve faydayı çoğaltmayı sağlar.
Öncelikle acı, öfke, kaygı, keder gibi duygularımızı kontrol altına alıp; iyi yönetebilmeyi başarmamız gerekir. Bir adım ileride ve bir basamak yukarıda bulunanlar, kontrol mekanizmalarını kuvvetlendirip sükûneti sağlayamazlarsa; geride olanlar, aşağıda kalanlar, daha tehlikeli yahut tahrip edici bir sürece girebilir.
Ferdi murakabe, sosyal murakabe, siyasal murakabe, ilahi murakabe sistematiği iç içe ve eş zamanlı olarak çalıştırılmalı. Kriz yönetimi, duygusal ve tepkisel etkilenmelerden azami derecede arındırılarak; "akil, makul, muktedir" denilebilecek olgunluğa ulaştırılmalı.
Afet dönemlerinin oluşturduğu çok yönlü kayıplar; muhataplarının akılları, ruhları, bedenleri için taşınması fevkalade zor bir yük olacaktır. Onlarla aramızda gönül köprüleri kurabilirsek, kavli ve fiili dualarımızla yanlarında olabilirsek; acılar ve kederler, paylaştıkça azalacaktır.
Resulullah (SAV), bir hadis-i şerifte; "Tamamını elde edemediğiniz şeylerin, bir kısmından vazgeçmeyin" diyor. Zor zamanlarda, dar zamanlarda; bir yandan bu günlerin sıkıntıları ile mücadele ederken, öte yandan yarınların ümitlerini ve güvenlerini de yeşertmemiz gerekiyor.
Moral ve motivasyon seviyesini yüksek tutmak, en büyük gücümüz ve imkânımız olur. Akıl, ruh, beden enerjisini iyi yönetenler; her türlü zorluktan, daha kolay kurtulur.
İnsanların ve toplumların sıkıntılı süreçlerinde; fitne çıkaranlar, istismar edenler, başkalarının felaketini kendileri için ticarete dönüştürmeye çalışanlar olabilir. Algı ve bilgi kirliliğine karşı, hassas ve uyanık olunması gerekir.
Felaket zamanlarında; iyilik ve yardım anlayışı gelişir, bir seferberlik hâli yaşanır. Ortak tehditlere ve tehlikelere karşı, ortak tavır içine girilmesi sağlanır.
Şüphesiz, yapılması gereken şeylerden biri; yaşadıklarımızdan yeni dersler çıkarmak ve tecrübe hanesine yazmaktır. Kişisel, kurumsal, toplumsal hayatımızın daha sağlam temeller üzerine oturtulması için; hâl ve gidişimizi derinlemesine analiz edip, yeni bir yol haritası çizmektir.
Görünen ve bilinen o ki; aynı gök kubbenin altında, birlikte yaşıyoruz. Aynı havayı, suyu, toprağı, güneşi paylaşıyoruz.
Ülkenin ve toplumun, dünyanın ve insanlık âleminin her şeyi; hepimizi, yakından ilgileniyor. Hâl ve gidişimizin sebep olduğu doğrudan ya da dolaylı sonuçlar; dönüp dolaşıp bize geliyor.
Zor günlerin gereğini yaparsak; kolaylığa daha çabuk ulaşırız. Anın vacibini bir kenara bırakır, ibra-ihya-inşa sorumluluğunu kulak ardına atarsak; daha büyük zorluklarla karşılaşırız.
Yaşadığımız her an; zararı azaltmaya, faydayı çoğaltmaya çalışmalıyız. İyileri ve iyilikleri hâkim kılmak; kötüleri ve kötülükleri engellemek için uğraşmalıyız.
Din, devlet, vatan, millet, kültür, medeniyet değerlerimiz; bunu salık veriyor. Düştüğümüz yerlerden geri kalkarak, yuvarlandığımız uçurumlardan düze çıkarak; yolumuza devam etmemiz gerekiyor.
Zekeriya Erdim
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yüzümüzü hangi yöne dönelim? (29.01.2023)
- Mukaddesatın muhafazası (23.01.2023)
- Fabrika ayarlarına dönmeliyiz (19.01.2023)
- Yolcu, yol ve yordam üstüne (09.01.2023)
- Kartalın sırtındaki kuzgunlar (29.12.2022)
- Korkirem bala korkirem (26.12.2022)
- Pirincin içindeki taşlar ve taşların arasındaki pirinçler (21.12.2022)
- Zamane savaşları (11.12.2022)