Yazılı ve sözlü anlatım geleneğimizde, "teşbih" yani "benzetme" sanatı vardır. Kelimeler, sözlük anlamlarının dışında görevler üstlenirler; bir şey başka bir şeyin yerini alır ve konu, olay, durum onun üzerinden anlatılır.
Meramımızı kolay ifade edebilmek için, biz de öyle yapalım. Toplum içindeki iyi niyetli ve iyilik gayretli kimseleri "pirinç", kötü niyetli ve kötülük gayretli kimseleri "taş" olarak analım, adlandıralım.
Bir başka ifadeyle; iyiler karnımızı doyuran "aş", kötüler dişlerimizi kıran "taş" olsun. İkisini birbirinden ayırt edelim; her biri, layık olduğu yeri ve değeri bulsun.
Hayatın çeşitli alanlarında, beklenmedik durumlarla karşılaşıyoruz. Başımıza gelen olmaz işler yüzünden; hayret, dehşet ve yoğun üzüntü içinde kalıyoruz.
Bir de bakıyoruz ki; kendimize ve çevremize yakıştıramadığımız şeyler, birilerine ya da bir yerlere yapışıp kalmış. Pirincimizin içinde bulunan yahut özellikle konulan taşlar; çatır çatır, dişlerimizi kıracak hale gelmiş.
Bu durum; parti, vakıf, dernek, sendika, cemaat gibi sosyal ve siyasal oluşumlar ile kamu kurumlarında, özel sektör kuruluşlarında zaman zaman ortaya çıkıyor. Ateş, sadece düştüğü yeri değil; yakın çevresini de yakıyor.
Bazen küçük bir kıvılcım, büyük bir yangına dönüşebiliyor. Duvara konulan bir çürük tuğla yüzünden, bütün tuğlalar gevşeyip düşebiliyor.
Bazıları, "beyaz pirinç içindeki siyah taşlar" gibi oluyorlar. Onlar; kolayca fark ediliyor, hızlıca çöpe atılıp ayıklanıyorlar.
Bazıları ise, "beyaz pirinç içindeki beyaz taşlar" gibiler. Fark edilmeleri zor olduğu için, daha fazla tehlikeliler.
Farklı, çeşitli sebepleri yahut amaçları oluyor. Kimileri mevki, makam, menfaat için; kimileri kişiye, kuruma, topluma ihanet için geliyor ve kalıyor.
Hepsi de suret-i haktan görünerek gizlenme peşinde. Renkten renge, kalıptan kalıba girip; görevinin gerektirdiği kılığa bürünme gayreti içinde.
Tekerimizin önüne taş koyuyor, harmanımızın içine ateş atıyorlar. Dünümüzü çalıyor, bugünümüzü sabote ediyor, yarınımızı satıyorlar.
Kaşıkla topladıklarımız kepçe ile dağıtılıyor ve hatta kazanlar devrilip içinde ne varsa dökülüyor. Bağlarımız çözülüyor, ipliklerimiz çekiliyor, dikişlerimiz sökülüyor.
Az ihmal yüzünden, çok sıkıntı yaşıyoruz. İçimizdeki hainlerin, gafillerin göğsümüzde açtıkları yaralarla uğraşıyoruz.
Bulunduğumuz çevre ve ortamları, huzurlu ve güvenli hale getirebilmek için; geniş kapsamlı bir "ayıklama" yapmalıyız. Dişlerimiz kırılmasın, işlerimiz yarım kalmasın istiyorsak; pirincin içindeki siyah ve beyaz taşları bulup atmalıyız.
Bir de "taşların arasında kalmış pirinçler" var. Onlar da bulunup alınmayı, pirinç ambarına konulmayı bekliyorlar.
Umulmadık zamanlarda, haktan ve hakikatten yana tavır aldıklarını görüyoruz. Aynı duygu ve düşünceleri paylaştığımızı, aynı duruş ve davranışı sergilediğimizi fark edip memnun oluyoruz.
Ancak; zamanla oluşmuş sosyal, psikolojik, siyasal, ideolojik engeller yüzünden uzak duruluyor. Bulundukları çevre ve ortamın gölgesinde kalıyorlar ve samimiyetlerinden şüphe duyuluyor.
İlişki ve iletişim kurup; yakından tanıma, bilme fırsatını yakalamalıyız. Taşların arasında kalmış pirinçleri; ustalıkla seçip almalıyız.
İşimizi, aşımızı büyütmek için; pirinçleri çoğaltmaya, taşları azaltmaya ve hatta tamamen ayıklayıp atmaya ihtiyaç var. Bunu yapmazsak, yapamazsak; bugün diş kıran taşlar, yarın büyüyüp baş yarar.
Biz biliyoruz ki; bir çivi bir nalı, bir nal bir ayağı, bir ayak bir atı, bir at bir yiğidi, bir yiğit bir orduyu, bir ordu bir memleketi kurtarabilir veya kaybettirebilir. Bir kaşık necaset, bir kova suyu kirletir; içilemez, kullanılamaz hale gelir.
Damarında kir, zehir, mikrop taşıyan bünyeler; hastalanıp ölme riskine açık olur. Arınmayı, durulmayı başarabilenler; daha fazla sağlık ve afiyet bulur.
Koruyucu hekimlik ve ilaçla tedavi safhası, artık geride kaldı. Varlığımızı devam ettirebilmek için, "cerrahi müdahale" zaruret haline geldi.
Kişisel, kurumsal, toplumsal maslahatlarımız; geniş kapsamlı temizliği gerektiriyor. Herkes kendi kapısının önünü temizlerse, bütün memleketin temiz olacağı; tarihi tecrübelerle biliniyor.
Zekeriya Erdim