Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 10, 2023
Acelemiz var, bize müsaade edin

Bilindiği gibi "acele" kelimesinin iki ayrı yanı ve yönü var. Yaşadığımız hayat boyunca bazı şeyler acele etmeyi, bazı şeyler de ağırdan alıp sabretmeyi gerektiriyorlar.

Ayetlerde, hadislerde, atasözlerinde, vecizelerde uzun uzun anlatılmış. Acele etmeyi yahut sabretmeyi gerektiren şeylerin tasnifi yapılmış.

Anlaşılan o ki müminler dua edip istedikleri şeylerin bir an önce karşılık bulmasında, müşrikler varlığından söz edilen azabın ayan beyan gerçek olmasında acele etmişler. Kimileri Hakk'ın, kimileri batılın yolunu tutup gitmişler.

Resuller de ümmetleri de acele etmemeleri yahut geç kalmamaları gereken konularda uyarılmış. Her birinde "Zararı engelleme, faydayı temin etme" yahut "Hayra yönelme, şerden uzaklaşma" mesajları varmış.

Hayat rehberimiz ve önderimiz Hz. Muhammed (sav), misafir gelince karnını doyurmakta, günah işleyince pişman olup Allah'ın affına sığınmakta, vakti girince namazı kılmakta, biri ölünce cenazesini kaldırmakta, akil baliğ olunca oğullarımızı ve kızlarımızı evlendirip yuvalarını kurmakta acele etmemizi söylemiş. Ayrıca ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, hastalık gelmeden önce sağlığın, ahiret gelmeden önce dünyanın, ölüm gelmeden önce hayatın kıymetini bilmemizi istemiş.

Hz. Ebubekir (ra); "Hayır işlerinde acele edin, çünkü arkanızdan hızla gelen eceliniz vardır" diye uyarmış. Hz. Ali (ra)'nin nasihatlerinde ise "Söz verirken acele etmeme, hayra niyetlenince acele etme" ikazları yer almış.

J.W. Goethe hayat yolunda "Acele etmeden ama tembellik de yapmadan" yürümeyi tavsiye etmiş. Jagues Prevert, "Çimenlerin üzerine yayılmakta acele edin, çünkü er ya da geç çimenler de sizin üzerinize yayılacak" demiş.

Bizi tanıyanlar, bilenler biraz ağırkanlı olduğumuzu söylerler. "İyice ölçüp biçmeden adım da atmaz, söz de söylemez" derler.

Özellikle önemli konularda hem enine boyuna araştırıp soruşturmayı hem de yeteri kadar düşünerek kendi içimizde olgunlaştırmayı tercih ederiz. Sembolik ifadesiyle "En az bir gece üstüne yatıp öyle karar verelim" deriz.

Bunda fıtri özelliklerimizle birlikte temel değerlerimizi esas alarak oluşturmaya, geliştirmeye çalıştığımız duygu, düşünce, davranış kalıplarımızın da etkisi vardır. Zihinsel altyapımız içinde "Acele işe şeytan karışır" yahut "Acele karar verenin sonu hüsrandır" cinsinden inanışlar da yer almışlardır.

Ancak fıkıhta, "Şartlar değişince hükümler de değişebilir". Bir başka ifadeyle "Zaruri durumlarda, haramlar bile helal hale gelebilir".

Bir Karadeniz fıkrasına göre Temel, "Allah'ım bana sabır ver" diye dua etmiş. Hemen arkasından "Yalnız biraz acele olsun" demiş.

Bir Anadolu masalına göre ise kadınlar pınar başında su doldururken, gaipten gelen sesler duyulmuş. Aralarında bulunan genç kıza "Başına bir bela gelecek, gençlikte mi gelsin kocalıkta mı?" diye sorulmuş.

Anasına da danıştıktan sonra "Ne gelecekse gençlikte gelsin" şeklinde cevap vermiş. Ölü gibi yatan bir şehzadeyi yedi yıl sabırla beklemiş, büyü bozulup ayağa kalkmış, onunla evlenerek muradına ermiş.

Her iki örnekte de hem "sabır", hem de "acele" var. Bu ikisinin ne zaman ve nasıl kullanılması gerektiğini bilenler doğru yolu buluyor, dengeli ve düzenli bir hayat yaşamayı başarabiliyorlar.

Biz çocukluk ve gençlik yıllarımızda iki sebeple iki şeyi acele yapmaya alışmıştık. Sofraya oturunca acele etmezsek aç, uzun yola çıkınca acele etmezsek geç kalırdık.

Şimdilerde ileri yaşlarımızda buna bir şey daha ilave oldu. Ömür denilen geçici hayatın sonuna doğru yaklaştıkça eksiklerimizi tamamlamak ve yanlışlarımızı düzeltmek için acele etmek zaruret haline geldi.

Onun için hasta taşıyan ambulanslar gibi "Acelemiz var, bize müsaade edin" diyoruz. Her anımızı hakkını vererek yaşayıp iyi değerlendirme niyeti, gayreti içine giriyoruz.

Dostlarımıza, yakınlarımıza tavsiyelerimiz de bu noktaya odaklanıyor. Özellikle oğullarımıza ve kızlarımıza, vasiyet gibi nasihatler sıralanıyor:

-Allah'ın dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmekte acele edin. Nefsinizi ve neslinizi, sadece O'na kulluk etme hedefine yöneltin.

-Ömür sermayenizi, ahiret azığı kazanmak için kullanın. Bütün işlerinizde ve ilişkilerinizde Kur'an ile bildirilen, sünnet ile gösterilen sınırların içinde kalın.

-Sözünüzde yalan, rızkınızda haram olmasın. Üzerinizde hiç kimsenin zerre miktarı kadar bile hakkı kalmasın.

-Kendiniz için istediğiniz iyilikleri, başkaları için de isteyin. Farkında olduğunuz kötüleri ve kötülükleri elinizle, dilinizle, kavli ve fiili dualarınızla engelleyin.

-Öyle hayırlı evlatlar olun ki öldükten sonra bile amel defterimiz açık kalsın. Sizin yaptığınız ve yapacağınız hayırlı işlerin sevabı, bizim için de ahiret azığı olsun.

-Sahih iman, salih amel, sağlam duruş içinde olun. Azgınlığa ve sapkınlığa ilgi duymadan, şeytanın adamlarına ve adımlarına uymadan dosdoğru yol üzerinde durun.

-Acelemiz var yükümüzü azaltın, işimizi kolaylaştırın. Rabbimizin huzuruna hayır dualarınızla ve haklarınızı helal ederek ulaştırın.

-Arkamızda kalan yarım işlerimiz varsa tamamlayın, borçlarımız varsa ödeyin. "Biz, âlemlerin Rabbi olan Allah'ın sadık kullarından, Hz. İbrahim'in ateşine su atan milletinden, Hz. Muhammed'in sünnetine tabi olan ümmetindeniz" deyin.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN