Allah Resulü (SAV), peygamberlik görevini en güzel şekilde tamamlamış ve en yüce dosta kavuşmuştu. Hayatı boyunca onu yalnız bırakmayan sahabilerin bir kısmı, peygamber şehri Medine'den ayrılmış, fetihlerle genişleyen İslam coğrafyasının çeşitli bölgelerinde yerlerini almaya başlamışlardı.
🔸 Ensar hanımlarından Ümmü Atıyye'ye (RANHA) gelen bir haber, onun da artık gitme vaktinin geldiğini bildiriyordu.
🔸 Ümmü Atıyye'nin (RANHA) oğlu Basra'daydı. O'nu görebilmek için aceleyle yola çıktıysa da uzun ve yorucu yolculuğun ardından Basra'ya vardığında oğlunun bir iki gün evvel vefat ettiğini öğrendi. Hastalığında yanında olamamış ve onu son bir kez görememişti.
🔸 Cahiliye geleneklerine göre bağırıp çağırmanın, çığlıklar atmanın, üstünü başını parçalayarak dövünmenin, mersiyeler okumanın tam zamanıydı şimdi. Süslenmeden karalar bağlama, günlerce yas tutma vaktiydi.
🔸 Ümmü Atıyye (RANHA) , bunların hiçbirini yapmadı. Çünkü hepsi cahiliyede kalmıştı. O ise İslam'ın nuruyla aydınlanmıştı ve Allah Resulü'ne (SAV), bu adetleri terk edeceğine dair yemin etmişti.
🔸 Rabbi'nin (CC) hükmüne rıza gösterdi ve oğlunun ölümüne üzülse de isyan etmedi. Ne kötü bir söz söyledi ne de feryat figan eyledi. 3 günden fazla yas tutmadı.
🔸 Ümmü Atıyye (RANHA) künyesiyle meşhur olan Nüseybe bint Haris (RANHA) , hicretten sonra Resulullah'a (SAV) biat eden Medineli hanımlardandı.
🔸 Bu biatte ona, "Allah'a (CC) hiçbir şekilde ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, iftira atmamak ve dinin emirleri konusunda kendisine karşı gelmemek" üzere Allah Resulü'ne (SAV) söz vermişlerdi. Ölülerin arkasından bağırıp çağırmak, günlerce yas tutarak ağıt yakmak anlamına gelen "nihayayı" terk edeceklerine dair de biat istemişti.
🔸 Zira cahiliye döneminde oldukça yaygın ve köklü bir gelenekti bu. Sadece kendi cenazelerinde değil başkalarının cenazelerinde de topluca ağıt yakar, çığlıklar koparırlardı.
🔸 Hz. Peygamber (SAV), isyanı körükleyen ve İslam inancıyla bağdaşmayan bu adetten vazgeçmenin onlar için hiç de kolay olmayacağını biliyordu. Ümmü Atıyye (RANHA) de bu hususta endişelenmişti. Sözünü tutamamaktan korkuyordu.
🔸 Ümmü Atıyye (RANHA), kendi yakınlarından birinin cenazesinde, yasına ortak olan bir hanım geldi aklına. Onun bu yaptığına mutlaka karşılık vermeliydi.
🔸 Resulullah'tan (SAV) izin alarak onunla görüştükten sonra geri geldi ve artık terk edeceğine dair kesin söz verdi. O gün, onunla birlikte biat eden hanımlardan birçoğu yasağa riayet edemedi ama Ümmü Atıyye (RANHA) sözüne daima sadık kaldı.
🔸 İslam'ı benimsemekle hayatına yepyeni bir sayfa açan Ümmü Atıyye (RANHA) , ömrü boyunca dinin gereklerini yerine getirme konusunda oldukça hassas davrandı ve hak yolunda hizmetten hiç geri durmadı.
🔸 Resulullah (SAV) ile birlikte yedi gazveye katıldı. Kah askerlerin geride bıraktıkları yüklerine göz kulak oldu kah yemek yaptı. Yaralıların tedavisi ile meşgul olup hastalarla ilgilendi. Hanımların cenaze hizmetlerinde ilk akla gelen isimlerden biriydi o (RANHA).
🔸 Zira, Allah Resulü (SAV), kızları Zeynep (RANHA) ve Ümmü Gülsüm'ü (RANHA) son yolculuğuna uğurlarken teçhiz ve tekfin işlemlerinde Ümmü Atıyye (RANHA) de görev almış ve bu konudaki uygulamaları bizzat Resulullah'tan (SAV) öğrenmişti.
🔸 Resulullah'ın (SAV) vefatından sonra da hizmetlerine devam eden Ümmü Atıyye (RANHA), oğlu için geldiği Basra'da ilim önderlerinin yetişmesine katkıda bulundu.
🔸 Fıkıh ve hadis bilgisi ile temayüz eden Ümmü Atıyye'nin (RANHA) naklettiği rivayetler, hanımlarla ilgili özel meselelere ve cenaze ile ilgili pek çok hususa ışık tutarken zekat malına dair naklettiği bir hadiste fıkıh kaidelerine kaynaklık etti.
🔸 Resulullah'ın (SAV) adını her anışında, "babam ona feda olsun" demeden geçemeyen bu güzide hanım (RANHA), Allah Resulü'nden (SAV) aktardığı yüz kadar hadisle, sünnetin nesiller boyu yaşatılmasına ve farklı coğrafyalara yayılmasına öncülük etti.