Dilimize Arapça'dan geçen bu kelime, 'akıl' kelimesiyle sağlam mânasındaki 'selim' kelimelerinin birleşiminden oluşur. Her insanda az veya çok duyarlılık, hâfıza ve hayal gücü gibi, akl-ı selîm de vardır.
FITRATTAN GELEN BİR GÜZELLİK
Akl-ı selîmin Kur'an-ı Kerim'de, Rûm Suresi'nin 30'uncu ayetinde ve hadislerde geçen fıtrat ile yakın alâkası olduğu söylenebilir.
Müfessirler fıtratı genellikle, "bütün insanların yaratılışında bulunan hak dini ve onun mesajlarını kabul etmeye müsait olan kabiliyet" şeklinde yorumlarlar.
Hz. Muhammed (sav), "Her çocuk fıtrat üzere doğar; sonra ebeveyni onu Yahudi, Hristiyan veya Mecûsî yapar" buyurmuştur. Bu doğrultuda, insanın yaratılıştan akl-ı selîm sahibi olduğuna işaret etmiş ve aklın bu özelliğinin çevre tesirleri ile bozulabileceğini belirtmek istemiştir.
AKL-I SELÎM İÇİN HİSS-İ SELÎME İHTİYAÇ VAR
İbn Sînâ, selim olan insan fıtratının akıl diye isimlendirildiğini belirtir. Fahreddin er-Râzî ise, aklın doğru bilgiye ulaşabilmesi için hiss-i selîme muhtaç olduğunu söyler.
"İnsanların diriltileceği gün ve Allah'a temiz bir kalple gelenler dışında malın da çocukların da fayda vermeyeceği gün beni mahcup etme!"
Şuarâ, 89.
Kur'an'da bir de "kalb-i selîm" kavramı geçer. Şuarâ Suresi'nin 89'uncu ayeti, Muhammed Suresi'nin 24'üncü ayetiyle birlikte değerlendirildiğinde, kalb-i selîmin akl-ı selîme yakın bir mâna taşıdığı veya en azından aklın selâmetini koruyabilmek için yaratılıştaki saflığını ve istikametini devam ettiren bir kalbe yahut da vicdana sahip bulunmak gerektiği sonucuna varılabilir.
"Kur'an'ı okuyup düşünmezler mi? Yoksa kalpler üzerinde kilitleri mi var?"
Muhammed, 24.
Déscartes, "doğruyu yanlıştan ayırma gücü" diye tarif ettiği akl-ı selimi, (le bon sens) akıl ile aynı kabul eder ve bunun bütün insanlarda eşit olduğunu savunur.
TDV İslâm Ansiklopedisi