ABD askerlerinin boşalttığı bölgelerin geleceğini Türkiye'nin ABD ve Rusya ile yapacağı pazarlıklar belirleyecek. İran, Esed rejimi, Fransa ise ikincil aktörler konumunda. Bu bölgelerde bulunan YPG ise nafile çabalarla kaçınılmaz sonu (tasfiyeyi) durdurmaya çalışıyor. Bir yandan AB (Fransa) ülkelerini, diğer yandan Rusya ve Esed rejimini yardıma çağırıyor. Tıpkı Afrin'de yaptığı gibi şimdi de Münbiç'te Esed rejimini devreye sokmaya çabalıyor. Türkiye ile Esed rejimini karşı karşıya getirmek için uğraşıyor. Rejim cenahından da Münbiç'e girdik haberleri ajanslara servis ediliyor. Her türlü askeri hazırlığını yapan Türkiye ise "psikolojikoperasyon var, henüz kesinleşen bir durum yok" değerlendirmesini yaptı. Münbiç'te kontrolün kime geçeceği konuşulurken Türk heyeti Rusya ile müzakereler için bugün Moskova'da. İşin rengi orada netleşecek.
Trump'ın Suriye'den çekilme kararının en büyük kaybedeni kuşkusuz YPG. Abdullah Öcalan'ın talimatıyla kurulan PYD/YPG'nin hayali kantonlarda "Suriye Kürdistanı" kurmaktı. Yani kendi silahlı birliklerinin koruduğu otonom bir bölge elde etmekti. Tıpkı Kuzey Irak'taki bölgesel yönetim gibi "statü" kazanmaktı. Bunun için iç savaş boyunca Esed rejimi, Rusya, İran, Fransa ve ABD dahil birçok aktörle iş tuttular. Deaş ile mücadelenin getirdiği şöhrete ve ABD silah yardımına güvendiler. Bir ara neredeyse hem Rusya hem de ABD'nin isteği ile Cenevre sürecine dahil olacaklardı. Ancak Türkiye'nin kararlı tutumu ile bu engellendi. Rusya ve İran ile Astana sürecini işleten Türkiye, Afrin'e operasyon ile bu örgütü tasfiye sürecini başlattı. ABD'den sürekli olarak PKK'nın kolu olan YPG ile çalışmayı bırakmasını istedi. Son iki yılda Washington ile her türlü gerilimi göze alan Ankara kararlılığının sonucunu aldı. Şimdi ABD'nin çekilmesiyle YPG'nin tasfiyesinde final aşamasına geçilecek.
YPG'nin Münbiç'i boşaltarak Esed rejiminin askerlerini çağırması kendi adına olumlu sonuç üretmeyecek bir çaba. Türkiye karşısında direnmesi mümkün olmayan YPG çaresizlik içinde kendisine hami arıyor. Deaş ile mücadelede raf ömrünü tamamlamış bir vekili ABD terk ederken diğer güçlerin ciddi ölçüde sahiplenmesini kimse beklemesin. Esed rejiminin de YPG'ye karşı eli güçlü. Şam YPG'ye ne otonomi verir, ne de silahlı militanlarının bir bölgede fiili kontrol kurmasını kabul eder. Zaten Esed'in YPG'yi Türkiye'nin operasyonlarından koruması da mümkün değil. O halde YPG'ye kalan tıpkı Münbiç gibi çekildiği bölgeleri Esed rejiminin hâkimiyetine bırakacak manipülasyonlara girmek. Tabii Türkiye ne kadarına müsaade ederse... Kaldı ki Esed rejiminin kontrolüne bıraktığı yerlerde YPG'nin Türkiye'ye yönelik saldırılarda bulunmasının yeni terörle mücadele operasyonlarını getireceği de aşikâr.
YPG militanlarının kaderi bundan sonra ya Esed'in ordusuna katılmak, yani bir süre daha "paralı asker" fonksiyonu üstlenmek.
Ya da Irak'taki PKK'ya katılmak olabilir. Her iki durumda da bir zamanların "statü" ya da "ordu" hayalleri suya düşer. Bu saatten sonra YPG'nin Suriye'deki siyasi geçiş sürecinde bir aktör olarak bulunma ihtimali ortadan kalktı. Moskova-Ankara ya da Washington-Ankara hattında yapılan müzakerelerde YPG'nin "aktörlüğü" ya da herhangi bir "statü" elde etmesi konuşulmayacak. En fazla tasfiyesinin farklı senaryoları tartışılacak. Suriye'deki Kürtlerin üniter devlet yapısı içinde haklarının sağlanacağı vurgulanacak. YPG'nin tasfiyesi yeni Suriye'nin kurulmasını da kolaylaştıracak. Son olarak şurası da net: Muhaliflerin güvenli bir varlık alanı bulmadığı ve YPG'nin tasfiye olmadığı ortamda Türkiye, Suriye'deki askeri varlığını sürdürür.
Burhanettin Duran-Sabah