1970'lerden itibaren devlet kademelerine planlı bir şekilde sızan ve onbinlerce elemanını en etkili yerlere yerleştiren FETÖ'nün 40 yıllık planı Türk milletinin kahramanlığı sayesinde bir gecede çökertildi.
Bazı isimler zamanla kavramlaşır ve belli olaylar için kullanılır. Sezar'ın "Sen de mi Brütüs" sözü ihanet manasına gelir. Kendi milletine ihanet edip, Truva atı olarak kullanılmanın karşılığı ise artık FETÖ'dür.
FETÖ 1970'lerde örgütlenerek, askeri okullara adam sokmaya başladı. 1980'lerden itibaren askeri okullardaki örgütlenmesi sel haline geldi.
Muhafazakâr fakir aile çocuklarını zaman zaman ders çalıştırıp, zaman zaman soru vererek askeri liselere ve harp okullarına soktular. 1982 ve 1986'da bu örgütün askeri okullardaki yapılanması tespit edildi. Tespit edilen yüzlerce öğrencinin bir kısmı ihraç edilirken çoğu artık vazgeçerler düşüncesiyle büyük bir gaflet eseri olarak askeri okullarda bırakıldı.
Önce binlerce öğretmen yetiştirip, ardından Türkiye'de okullar ve dershaneler açtılar. Ardından Azerbaycan'dan başlayarak yurtdışında okullar açmaya başladılar. Devletin zayıf olduğu Türk dünyası ve Afrika ülkelerinde örgütlü olmaları sayesinde büyük bir güç oldular. Türk milletinin hayallerini ve korkularını kullanarak büyüdüler. TSK, Emniyet teşkilatı, Adalet Bakanlığı, üniversiteler, Milli Eğitim, TÜBİTAK gibi devletin bütün kılcal damarlarına sızdılar. Kar topu gibi yuvarlanarak çığ haline geldiler.
Eğer bu hareket 2020'li yıllara doğru bu şekilde gelseydi devletin ele geçirmedikleri makamı kalmayacaktı. Ancak güç zehirlenmesine uğradılar ve 2012'de MİT'e operasyona kalktılar. Ardından 17/25 Aralık operasyonlarıyla hükümeti yıkmaya çalıştılar. Bu tarihlerden sonra FETÖ'ye karşı girişilen mücadelenin sonucu olarak panikleyerek darbeye karar verdiler. Asker kılıklı darbeciler sokağa çıkınca halk karşıdan karşıya geçmez zannediyorlardı, ancak yanılmışlardı. Türk milleti Türkiye'nin dört bir tarafında meydanlara çıkarak darbecilere karşı göğsünü siper etti. Darbe teşebbüsü halktan, emniyet güçlerimizden ve silahlı kuvvetlerimizden 250 kişinin şehid, 2.200'den fazla insanımızın da kollarını ve bacaklarını feda ederek gazi olmaları sayesinde önlendi. 40 yıllık plan Türk milletinin insanlık tarihine geçecek kahramanlığı sayesinde bir gecede çökertildi.
15 TEMMUZ KAHRAMANININ KİTABI
15 Temmuz isimli ve isimsiz birçok kahraman sayesinde dünya tarihine geçti. O gecenin kahramanlarından biri de İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'dır. Mustafa Çalışkan'ın liderliğinde İstanbul polisi sabaha kadar mücadele ederek darbe teşebbüsünün bastırılmasında önemli rol oynadı.
Mustafa Çalışkan müdürümüz o gece yaşadıklarını "15 Temmuz Kıyam(et) Gecesi ve Milli Duruş" ismiyle kitaplaştırdı. O gece yaşananlarla ilgili birçok hadiseyi bu kitaptan öğreniyoruz.
Çalışkan müdürümüz İstanbul TEM Şube Müdür yardımcısı olarak atanıp, FETÖ ile İstanbul polis teşkilatında mücadeleye girişmesiyle kitabına başlıyor. 17/25 Aralık sonrasında polis teşkilatında yapılan mücadele ile ilgili ilginç bilgiler veriyor. Bu dönemde İstanbul'da yarım kalan işlerini bitirmek için terfi etmemeye çalışması müdürümüzün devlet adamlığı anlayışını gösteriyor.
İstanbul Emniyeti'ne darbecilerle ilgili ilk bilgi 21.30 sularında bazı albayların emniyet müdür yardımcılarını arayarak teslim olmalarını söylemeleriyle geliyor. Bunlar meczub mu diye düşünülürken darbecilerin Beylerbeyi Sarayı önünde bazı polislerin silahlarını almaya teşebbüs edip, darbe oldu demeleri İstanbul Emniyeti'ni harekete geçiriyor. Çalışkan müdürün ilk emri "Kesinlikle polis silahını teslim etmeyecek, gerekirse de silah kullanılacak" oluyor.
Kitapta öğrendiğimiz ilginç detaylardan biri de darbecilerin, 22.05'de "Genelkurmay'ın Uygulama Direktifi"ni İstanbul Jandarma Bölge Komutanlığı'na geçmelerinin hemen ardından İstanbul Jandarma Bölge komutan Vekili Hüseyin Kurdoğlu'nun bu emrin geçersiz olduğuna dair kendi emrindeki birliklere mesaj geçmesi. Bu örnekte olduğu gibi birçok yerdeki vatansever Türk komutanının inisiyatif almaları darbecilerin planlarının sekteye uğramasında önemli rol oynamıştır.
Kitapta daha sonra İstanbul'un dört bir tarafında olan hadiseler ve polisimizin kahramanca mücadelesi anlatılıyor. Bu kitabı 15 Temmuz'da İstanbul'da yaşananları birinci ağızdan öğrenmek isteyen herkese tavsiye ederken, o gece mücadele eden diğer devlet görevlilerimizin de bu tür eserler yazarak geleceğin tarihçelerine kaynak bırakmalarını temenni ediyoruz.
Erhan Afyoncu- Sabah