"Para tuzağı" denen şeyler nedir, nelerdir biliriz...
Yeni cep telefonu teknolojilerinin, Sevgililer Günü gibi kitleselleşmiş tüketim ayinlerinin ve kelliği önlemekten cildi gençleştirmeye çeşit çeşit iddiası olan kozmetik endüstrisinin birer "para tuzağı" oldukları konusunda herkes hemfikir, değil mi?
Bütün bunlardan farklı olarak bir de "paranın tuzağına gelmek" diye bir şey var...
O zaman hayatı algılama biçimimiz değişiyor. Sabah akşam para hesapları yapmaya, baktığımız her yerde para görmeye, bütün meseleleri paraya endekslemeye başlıyoruz.
Yalnız insanlar için mi geçerli bunlar? Hayır, devletler ve toplumlar için de geçerli.
Hakkında laf etmesi kolay ama kaçınması zor bir tuzak.
Hele dostun geçinenler seni o tuzağa itiyorsa...
Şu anda başımızdaki "para/kur krizi" işte tam da böyle bir şey!
***
Bilirsiniz...
Tuzağa bir kez düşülünce kafamızı kaldırıncaya kadar etrafımızda olup bitenleri göremeyiz.
Ayağımızı sıkıştığı kapandan çıkartıncaya kadar ne çok şey değişir de, ilgilenemeyiz.
İstiyorlar ki...
Türkiye bir süre de para tuzağıyla boğuşsun ve 21. Yüzyıl'ın yeniden şekillendirilme çabalarında yer almasın.
Hatırlayın...
Seçim şu bu derken tam nefesimizi tutmuş ve esas konulara dikkat kesilmek üzereydik ki, gözlerimizi ekranlardan akan dolar/kur göstergelerine çivilediler.
Uzun yılların hesabına dayanan stratejik pozisyonlar almaya hazırlanıyorduk ki, finansal tedirginliği başımıza musallat ettiler.
***
Oysa içinde bulunduğumuz dönem bizden çok daha kapsamlı bir teyakkuz hali bekliyor.
"Ticaret Savaşları" deniyor ya, olup biteni anlatmak için çok zayıf bir terim.
Gördüğümüz şey sıcak savaşlar için ısınma turları...
Kısaca baksak, görürüz...
İran yalnızca dışarıdan abluka altına alınmıyor, içeriden de kaynıyor.
Hürmüz Boğazı çok kritik.
Kıbrıs yangın alanı.
Kuzey Suriye ve Kuzey Irak açık yara.
"Her şey bir kıvılcıma bakar" diyeceğim ama emin olun ki onun da zamanı ve yeri çoktan planlanmıştır.
Uzun lafın kısası...
Olay çok büyük!
Soğukkanlılığımızı kaybetmeden dikkatimizi para/kur krizinden ayırıp sıcak savaş tehditleri içeren uluslararası kriz üzerinde yoğunlaştırmaya mecburuz.
Haşmet Babaoğlu- Sabah