Arama

İbrahim Tenekeci
Nisan 15, 2021
Düşmanlık ahlakı
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Kendi dönemi içinde Mehmet Akif'in aleyhine yazmayan, konuşmayan pek az edebiyatçı vardır. Yahya Kemal'in durumu daha umutsuz görünmektedir. Örgütlü bir kötülüğe, yok sayılmaya maruz kalmıştır. Peki, sonuç ne oldu? Mehmet Akif ve Yahya Kemal her geçen gün büyümekte, eserleri ve isimleri daha kalıcı hale gelmektedir. Buna karşılık onlara fenalık eden, eleştiri adı altında düşmanlık yapan, küçük gören kişilerin belki de tamamı unutulup gitmiştir. Millî hafızada tutunamamışlardır.

Millî Mücadele'nin kilit taşlarından Kazım Karabekir Paşa'nın vaziyeti de böyledir. Kovuşturmaya, takibe, sindirmeye, sansüre maruz kalan bu vazgeçilmez kumandanımız, milletin kalbinde her dakika daha da kıymetleniyor. Çünkü: İyiliğin, güzelliğin, fedakârlığın, kabiliyetin üstünü örtemezsiniz. Kara bulutlar güneşin önünü nereye kadar kapatabilir?

***

Tartışma programlarını izliyorum. Doğu Akdeniz meselesi yahut batı dünyasıyla ilişkiler konuşuluyor. Kaç kez şahit oldum. Bazı katılımcılar, "karşılarında artık eski Türkiye yok, her alanda çok daha güçlüyüz" dedikten hemen sonra üslup değiştiriyor ve yine iktidar partisini, devlet başkanını eleştirmeye başlıyorlar. Garip ama gerçek.

Kara kin ve kibir, insanın sadece gözüne değil, gönlüne de perde çeker. On kez seçim kaybettiği halde partisinin başında olan, kendisini değil de bütün o seçimleri milletin oyuyla kazanmış olanı tek adam veya diktatör gibi göstermeye çalışıyor. Elindeki nasıl bir terazidir?

Bu tutarsızlığı sadece rakip partiler ve karşıt görüşlerde görmüyoruz. Filanca kişi, falanca isim, iki / üç dönem vekil yahut belediye başkanı olmuş. Sonra başka birini aday göstermişler. Bakıyorsunuz, kırgın. Küskün. Öfkeli. Olmadık, olmayacak işlerin, ilişkilerin, söylemlerin içine giriyor. Kendisine verilen emeği emek sahibinin aleyhine kullanıyor. Ne denilebilir ki?

Hak bilmek, hakikatli olmak, hakkaniyetli davranmak insan için ne güzeldir.

***

Bugün arkadaşlık ettiğimiz, beraber yürüdüğümüz, iş yaptığımız, kaderi ve kederi paylaştığımız, dertleştiğimiz insanla yarın yollarımız ayrılabilir. Hatta dost iken düşman haline bile gelebiliriz. Olabilir, oluyor. O andan itibaren mahremiyetin zedelenmemesi, hatıraların korunması gerekiyor. Fakat bunun tersini daha sık görüyor ve yaşıyoruz.

Sadece kardeşliğin, aşkın, isyanın değil, düşmanlığın da bir ahlakının olması gerekiyor. İyiyi kötülemek yerine, daha güzelini yapma gayreti içinde olmalıyız.

Ne yazık ki ülkemizde yenilgiye âşık olmuş bir güruh, grup, kitle, kesim, topluluk var. İnsanımızın kıymetli bir iş yapacağına inanmıyorlar. Milletin ve memleketin lehine yaşanan her güzel gelişmeyi karalamayı, küçük göstermeyi kendilerine vazife edinmişler. Faydalı işlerden birini işaret ettiğimizde, kıymetli isimlerden bir tanesinin altını çizdiğimizde, hemen 'yandaş' olmakla suçlanıyoruz.

Yine, hep aynı tavra, tutuma, acınacak hale şahitlik ediyoruz. Ülkemizin bütün kritik zamanlarında, yapay gündemler oluşturarak insanımızın dikkatini dağıtmaya çalışıyorlar. Bu konuda ve yalan üretmek hususunda hayli mahir olduklarını üzülerek söylemeliyiz.

Başarısız olanın başarı gösterini kıskanması, ona imrenmesi, anlaşılabilir bir haldir. İnsanın fıtratında böyle huylar vardır. Sözünü ettiğimiz, şikâyette bulunduğumuz, bazı kimselerin her iyi işi, güzel şeyi ve millî başarıyı zehirleme çabasıdır.

Özetle, düşmanlığın da bir ahlakının olması şarttır. Ahlak ve adaletle irtibatını kesmiş bir düşmanlık, önce sahibine kaybettirir. Nitekim hep öyle oluyor.

İbrahim Tenekeci

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN