Çok şükür, "Allah'ım bizi ramazana kavuştur" diye ettiğimiz dualar kabul edildi ve her ne kadar coşku ile kutlayamayacaksak da ramazana eriştik. Üftâde Hazretlerinin ifâdesiyle;
Âşıklara eydin salâ, oruç ayı geldi yine
Rahmet denizi cûş edip âlemlere doldu yine
Kur'an'da Allah öğdüğü, cümle nebîler sevdiği
Ümmete Allah verdiği, oruç ayı geldi yine
Cümle aya sultan olan, dertlilere derman olan
Hakk'dan bize ihsân olan, oruç ayı geldi yine
Dosttan atasın getiren, zulmetleri hep götüren,
Cânlarda irfân bitiren, oruç ayı geldi yine
Sâliklere kuvvet olan, âriflere izzet olan
Mü'minlere cennet olan, oruç ayı geldi yine
Aydın eden gönülleri, mesrûr eden mü'minleri
Ma'mûr eden mescidleri, oruç ayı geldi yine
Üftâde'nin cânı sever, oruç ayın dâim öğer,
Dost iline edin sefer, oruç ayı geldi yine
Belki iftar sevinçlerini topluca paylaşamayacağız, terâvihleri cemaatle kılamayacağız ama yine de ramazanın manevî iklimini her zerremizde hissedeceğiz. İnşallah hep birlikte yine eskisi gibi coşku ile kutlayacağımız günler de gelir.
Bundan 20-30 sene öncesine kadar Ramazan hazırlıkları bir ay öncesinde başlardı. Evler temizlenir, yorgan döşekler havalandırılır, mevsimine göre boya badana işleri yapılır, bir ay boyunca yenilecek kuru erzak temin edilirdi. Bunların bir kısmı, un, yağ, çay, şeker, kahvaltılıklar, kuru bakliyat gibi çürümeyecek ve bozulmayacak olanlar çarşı pazardan alınırken bir kısmı da evin hanımları tarafından hazırlanırdı. Yöreye göre değişmekle birlikte özellikle hamur işleri, yufka, erişte, mantı, kesme makarna, börek, reçel, komposto, demirhindi ve kızılcık şerbeti, kadayıf, güllaç ve tatlılar kolaylık olsun diye hanımlar tarafından ramazan gelmeden hazırlanırdı. Normal günlerden farklı ve daha çok çeşit olurdu sofralarda. Otuz gün âdeta hanımların bildiği tüm yemekleri yaptıkları bir gösteriye dönüşürdü. Onca emeğin zâyi olmaması için de mutlaka sofraya misafir çağrılırdı. Sahurlar için başka şeyler hazırlanırdı. Pastırmalı yumurta sahurların şahı idi. Sahur pişisi denilen hamur işleri yapılırdı. Sahur yapıldıktan sonra sabah namazı için camiye gidilirdi. Mevsimine göre ya eve dönülür ya da işe gidilirdi.
Fırınlarda ramazana has ekmekler, özellikle pideler çıkardı. Pastahâne, kebapçı ve fırın pideleri farklı olurdu.
Camiler de ramazana hazırlanırdı. Halılar temizlenir, güzel kokular dökülür, varsa tamirler yapılır ve cemaat beklenirdi. Mahyalar iki minareli camileri süslerdi.
Ramazanın zevkini en çok çocuklar çıkarırdı. Feyzinden ise hanımlar istifâde ederdi. Mutlaka mukabeleler olur ve en az bir mukabele takip edilirdi. Erkekler, sabah namazından önce vaktin gelmesini beklerken veya ikindi namazından sonra eve dönmeden dinlerken hanımlar, öğleden önce genişçe bir evin salonunda takip ederdi.
Oruç tutamayacak kadar küçük çocuklar tekne orucu tutardı. Çocukları teşvik için oruç tutanlara hediyeler verilirdi. Hele hayatında ilk oruç açılan iftar çocukların hayatı boyunca unutmayacağı bir kutlamaya dönüşürdü. Kutlamalar aile ile sınırlı kalmaz, mahalleli, tekne de olsa oruç tutan çocuklara hediyeler verirdi.
EĞLENMEDEN OLMAZ
Gün boyu oruç tutanlar, akşam iftarını açıp terâvihi kıldıktan sonra eğlenirdi. İstanbul'da Direklerarası, ramazan eğlenceleri ile şöhret bulmuştu. Burada, özellikle havalar ısınıp günlerin uzadığı mevsimlerde sahura kadar süren eğlenceler olurdu. Halk tiyatrosu, ortaoyunu, tulûat tiyatroları büyüklerin zevkle temâşâ ettikleri seyirlik oyunlardı. Çocuklar için de Karagöz perdesi kurulur, hayalbazlar ve kuklacılar çocukları eğlendirirdi.
Kahvehaneler, bir diğer vakit geçirilen mekânlardı. Özellikle kış mevsimine tesâdüf eden ramazanlarda camiden çıkan cemâat kahvehanelere gider, meddahları ve âşıkları dinleyerek hoşça vakit geçirirdi. Köylerde kahvehanelerin yerini köy odaları alırdı.
Gündüzleri âdeta sessizliğe bürünen hayât, kâinatın uyuması ile canlanır ve âdeta gün, iftardan sonra yeniden başlardı.
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan Ramazan-ı şerifiniz mübârek olsun. Allah Tealâ, bu mübârek ayın hürmetine bizi maddi ve manevi, görünür ve görünmez sıkıntılardan, semâvî ve arazî âfetlerden muhafaza buyursun. Bir yılı aşkın süredir boğuştuğumuz şu mikroptan ülkemizi ve dünyayı en yakın zamanda kurtarsın. Bu mübarek ayın şefâatine nâil, şikâyetinden emin eylesin.
Amin
İsmail Güleç