Ahmet Güner Sayar Hoca'nın ne kadar vefalı bir talebe olduğunu, hocalarını tanıtan kitaplar yazmasından biliyoruz. Onun hakkında kitap yazdığı hocalarını ikiye ayırabiliriz. İlki Sabri Ülgener ve Hutchison gibi akademide kendisine yol açan hocaları. Diğeri ise okul dışındaki ortamlarda kendilerinden feyz aldığı Raif Yelkenci, Abdülbaki Gölpınarlı ve Süheyl Ünver gibi, bir devre damgasını vurmuş ve tek kişilik mektep gibi çalışmış ve yaşamış, etrafına toplanan gençlere bildiklerini aktarmış ve yetişmeleri için ellerinden geleni yapmış vakıf insanlar.
Hocamızın son kitabı (A. Süheyl Ünver'le Sohbetler İstanbul: Ötüken Yayınları, 2021) daha önce biyografisini de yazdığı Süheyl Ünver ile buluşmalarında tuttuğu notlardan oluşuyor. Her şeyden önce şunu söylemeliyim. Ahmet Güner Hocamız gibi, on yedi yıl boyunca yanına gittiği hocasının söylediklerini not eden bir başka kimse var mıdır bilmiyorum. Varsa da sayısının çok az olduğunu söylemeliyim. Bunu bir kenara not etmiş olayım.
Ahmet Güner Hocamızın bu günlükleri, bize Süheyl Ünver'i yakından tanıttığı gibi onun nasıl yetiştiğini ve ne yapmaya çalıştığını da gösteriyor. Kanaatimce kitabın en kıymetli katkısı bu.
Kuşadalı-Amiş Efendi-Mecdi Tolun Çizgisi
Kitabı okuyunca Süheyl Ünver'in bir silsilenin son halkası olduğunu öğreniyoruz. Hayatı boyunca son halka olmamak için çırpınmış ve kendisinden sonra o silsileye bir halka daha eklemeye çalışmış bir adamın gayretlerini de görüyoruz. Kanaatimce ölmeden önce o silsileye bir halka daha eklemeyi başarmış.
Süheyl Ünver Hocanın konuşmalarında sıkça göndermede bulunduğu ve sözlerini aktardığı zatların evveli Kuşadalı İbrahim Efendi (ö. 1846). Onun görüşlerinin şekillenmesinde bir Halveti-Şabanî şeyhi olan Kuşadalı'nın büyük etkisi olduğunu konuşmalar boyunca takip edebiliyoruz. O kadar ki Süheyl Ünver Hoca Yaşar Nuri Öztürk'ün hakkında tez hazırladığı ve daha sonra kitaba dönüştürdüğü çalışmasının Kuşadalı'yı tam manasıyla anlatamadığını söyler ve kitabı eksik bulur. Bunu okuduktan sonra Kuşadalı hakkında bir çalışma daha yapılması gerektiğini düşündüm.
Süheyl Ünver'le buluşma
Ahmet Güner Sayar'ın Süheyl Ünver'in de müteakibi olduğu silsileye olan irtibatı buluşmaya vesile olacaktır. Bir tarafta Süheyl Ünver'in on yedi yıl yanında kaldığı, sohbetlerine devam ettiği Mecdi Tolun, diğer tarafta Ahmet Güner Sayar'ın yetişmesine büyük emeği olan dedesi Yusuf Bahri Efendi. Ve bu iki ismi buluşturan kişi ise Amiş Efendi. Her ikisi de Amiş Efendi'nin sohbet halkasından.
Yusuf Bahri Nefesli'nin, hakkında "Ben kimseye inâbe etmem. Ben kutb-ı cihân gördüm." dediği Amiş Efendi'nin görünen mesleği Fatih türbedarı. Ama ancak sevenlerinin ve bilenlerin gördüğü cihanın kutbu mutasarrıf bir Allah dostu. Kuşadalı'nın Tırnova'ya gönderdiği Ömer Halvetî'ye intisap ile Kuşadalı'ya bağlanan Amiş Efendi, şeyhinin izniyle İstanbul'a gelir. Birkaç defa gelip gittikten sonra Balkan Savaşları'nda Tuna'nın kaybedilmesi ile İstanbul'a gelir ve Faih türbedarı olur. Aynı zamanda Nakşi ve Melamî icazeti de olan Amiş Efendi dergah açıp mürit toplamaz. Kırk yılı aşan irşad faaliyeti süresince tâliplere Halvetî, nâdir olarak da Nakşibendî icâzetnâmesi verir. Tarikatların merasim, âdâb ve erkânından uzak kalarak sâlikleri melâmetle irşad eder. Bundan dolayı Sadık Vicdânî ona pîr olarak yani yeni bir tarîk kurucusu olarak görür. Babanzade Naîm Efendi'nin kayınpederidir aynı zamanda. Ahmet Güner Sayar Hocamızın dedesi de Nâim Efendi'nin ehibbasındandır.
Amiş Efendi'nin yakın çevresindeki zevattan biri de mutasavvıf, şair, siyaset adamı, Şer'iyye ve Evkaf Vekâleti müsteşarı Abdülaziz Mecdi Tolun'dur (ö. 1941). Süheyl Ünver, tanıştıktan sonra vefatına kadar Mecdi Tolun'un sohbetlerine devam ederek dolaylı yoldan Amiş Efendi'ye de mülaki olmuş.
Daha Ahmet Güner Sayar dünyaya gelmezden evvel ettiği dua ile ailenin hayatına girmiş ve kokusunu bir daha hiç çıkmayacakmışçasına bırakmış evliyadan bir zat-ı muhterem.
Ahmet Güner Sayar'ın Amiş Efendi'yi merak etmesi ve onun hakkında bilgi toplamaya başlama arzusu onu Süheyl Ünver hocaya götürecektir. Sayar Hoca, Amiş Efendi hakkında bilgi sahibi olan birkaç kişiden biri olan Ünver Hoca'yı bir daha hiç bırakmayacak, İstanbul'da bulunduğu süre boyunca her fırsatta ziyaretine gidecek ve ondan Amiş Efendi Hakkında bilgi almaya devam edecektir.
Amişnâme
Kitabın bence kıymetli kılan birkaç özelliğinden biri Amiş Efendi'nin sözlerinin derlenmiş olmasıdır. Süheyl Ünver'in, onu tanıyanların çok iyi bildiği toplayıcılığını burada da devreye girmesi ve Amişnâme adını verdiği Amiş Efendi'nin sözlerinden oluşan bir defterinin olduğunu söylemesi, Ahmet Güner Hoca'nın bir daha bırakmamak üzere Süheyl Ünver'in eteğine yapışmasına neden olacaktır. Artık her seferinde yeni bir söz işitme ümidiyle Ahmet Güner Hoca, Tıp Tarihi Enstitüsü veya Süleymaniye Kütüphanesi'nin müdavimlerden sayılacaktı.
Sermayemiz kuru muhabbettir
Süheyl Ünver'in Amiş Efendi'den Ahmet Güner Sayar'a naklettiği ilk söz şu:
"Sermayemiz kuru muhabbettir. Ya bunun sulusu olur mu? Olur a! Tekke şeyhlerinin muhabbeti."
Aslında bu ilk cümle aynı zamanda Süheyl Ünver'in kitap boyunca aktarmaya çalıştığı fikirleri de özetliyor. Kuşadalı tekkeleri ilga ve mücahedatın bir kısmını ref etmiş, Amiş Efendi de kalanını kaldırarak Muhammedî sohbeti getirir. Kuru muhabbet denilen şey Amiş Efendi'nin yaptığı Muhammedî sohbetlerdir. Sulu muhabbet ile kastedilen tekkelerde yapılan zikirlerdir. Böylece tarikat devri kapanıp hakikat devri başlamıştır. Sadık Vicdanî, Amiş Efendi'nin pir olduğunu söylerken muhtemelen bu durumu da göz önünde bulunduruyordu.
Muhabbetin sulanması işin içine ekonomi ve siyasetin girmesidir. İçine su katışmış sütten yağ ve peynir olamayacağı gibi para ve siyasetin girdiği tarikatlerden de hakikate ulaşılamaz.
Bence bu kitabın en önemli yanı bize kuru muhabbet ile sulu muhabbet arasındaki farkı göstermesidir. Süheyl Ünver'in Türk kültürüne hizmet etmek için nasıl çırpındığını, ömrünü ve varlığını nasıl bu yolda harcadığını göstermesi de önemli hiç şüphesiz.
Süheyl Ünver'e dolayısıyla kendisini de yakından tanımamızı sağlayan Ahmet Güner Sayar Hocamıza teşekkür ediyorum.
İsmail Güleç