Hz. Muhammed bir cami adı olabilir mi?
Camilerimizin isimleri uzun zamandan beri düşündüğüm ve yazmak istediğim bir konu idi. Öyle ilginç cami isimleri ile karşılaşıyorum ki hem şaşırıyor hem de üzülüyorum.
Söylesem te'siri yok sussam gönül râzı değil
Çektiğim âlâmı bir ben bir de Allah'ım bilir.
Diyen şair-i meşhur gibi; duyduğum üzüntüyü gönlümü razı etmek için yazmaya karar verdim.
Hakikâten çok garip bir çağda yaşıyoruz. Her sabah acaba bugün hangi garip hadise ile karşılaşacağım diye uyanır olduk ve şaşırmak hayli zamandır vak'a-yı âdiyeden oldu.
Herkesin dilediğini yapabildiği ve söyleyebildiği çağdan maalesef dini yaşantımız ve camilerimiz de nasibini alıyor. Yeni yapılan kimi camilerde minber ve kürsülerin kiliselere benzetilmesinden müşteki iken bir de isim meselesi çıktı.
Geçenlerde tesadüfen Hz. Muhammed Cami adında bir cami olduğunu duydum. Şöyle google üzerinde bir tarayınca birçok yerde de bu isimde cami bulunduğunu gördüm. İsim, çok tuhaf gelmişti bana ilk duyduğumda. Camiye isim verme meselesinin dini boyutunu ilahiyatçılara bırakalım. Biz meselenin kültürel tarafı ile ilgilenelim.
Bir camiye nasıl isim verilir?
Ecdadın camilere nasıl isim verdiğini anlamak için İstanbul'daki tarihi camilerin isimlerine bakmak kâfi. Selatin camiler, banisi olan padişahın adı ile anılıyor. Fatih, Süleymaniye, Yavuz Selim, Sultan Ahmet, Beyazıt camileri hep banilerinin isimlerini taşıyor.
Mihrimah Sultan, Valide Gülnuş, Atik Valide Sultan, Pertevniyal Valide Sultan Camileri de yaptıran hanım sultanların isimlerini taşıyor. Bazen yaptıran adını verse de halk başka bir isim verebiliyor. Mahpeyker Kösem Sultan tarafından yaptırıldığı halde duvarlarındaki çinilerden dolayı Çinili Cami adıyla anılır. Dolmabahçe cami Bezm-i âlem Valide Sultan tarafından yaptırılmasına rağmen onun adıyla anılmaz.
Sadece padişah ailesi değil, vezirlerin, ağaların, paşaların yaptırdığı camiler de var ve onlar da yaptırdıkları camilere kendi isimlerini vermişler. Rüstem Paşa, Sinan Paşa, Mahmut Paşa, Şemsi Paşa, Defterdar İbrahim Paşa, Kaptan-ı Derya İbrahim Ağa ve daha birçok cami yaptıran devletlinin adını taşıyor. Bu gelenek günümüzde biraz değişerek de olsa devam ediyor. Yaptıranlar ya anne-babasının adını ya da kendi adını veriyor. Devletlilerin yerini zenginler almış oldu.
Cami isimlerinin bir diğer kaynağı bulundukları semt. Bebek, İçerenköy, Levent, Şişli, Teşvikiye, Karaköy, Fenerbahçe ve daha birçok cami bulunduğu semtin adıyla bilinir. Cami mi mahalleye adını verdi yoksa mahalle mi camie bilinmez. Bildiğimiz semt ile camiin aynı ismi paylaştıkları.
Bir de mimari özelliğine göre halk tarafından isimlendirilen camiler var. Çinili, Kırmızı Minare, Kızıl Cami, Burmalı Mescit, Alaca Cami, Bayraklı Cami, Üç Şerefeli Cami gibi. Hırka-ı Şerif cami ise bulundurduğu hırkadan dolayı bu isimle anılıyor.
Bir de hikayesi olan cami isimleri var. Sankiyedim Cami, yemeyip biriktirilen paralarla yapıldığı için bu isim verilmiş. Laleli Cami, III. Mustafa tarafından yaptırılmasına rağmen kalbini kırdığı bir mutasavvıfın gönlünü almak için adını vermek zorunda kaldığı cami. Kumrulu Mescit adını çeşmesinin ayna taşında bir çift kumru kabartmasından alıyor.
Bir de halkın uzun bularak kısalttığı isimler var. Nurbanu Sultan Valide-i Atik Camie zaman içinde Valide cami diye anılır olmuş. İstanbul'u fethe gelen Arap fatihleri düşünülerek kiliseden çevrilen camiye Arap cami adı verilmiş. Halk diline nasıl kolay geliyorsa ve aklında nasıl kalıyorsa öyle isimlendirmiş.
Çok sayıda cami adı devrin bilinen ve hürmet edilen Allah dostlarının adını taşıyor. Eyüp Sultan, Aziz Mahmut Hüdayi, Yahya Efendi, Yuşa Cami ilk akla gelenlerden. Bunun yanında bir tarikate, mesleğe veya bir gruba tahsis edilen camilere de o grubun adı verilmiş, Kalenderhane, Debbağlar, Şazeli gibi.
İstanbul'daki cami isimlerine baktığımızda ya yaptıranın adı ya yapıldığı semt ya yapılan malzeme ya cemaatinin mesleği ve meşrebi veya yapılış hikayesine göre verildiğini görüyoruz. Son yapılan camilere ya bulunduğu semtin adı Taksim, Çamlıca gibi veya bir büyük insanın adı Ataşehir Mimar Sinan gibi isimler verilerek gelenek devam ettiriliyor. Yeni yaptırılanlardan Şâkirîn Cami ise isminin hikayesi olan camilerden.
Durum bu minvalde iken hangi akla hizmet edilerek camiye Hz. Muhammed ismi verildiğini anlamış değilim. Hz. Ebubekir, Hz. Osman, Hz. Ömer ve Hz. Ali isimlerini yazmamam onları da makul bulduğum için olmadığını da ifade edeyim.
Sosyal medyada iki tık fazla almak için yapmadık kepazelik bırakmayan rezillerle asırlardan beri hiç kullanılmamış, günlük dilde sıradanlaştırmamak için çocuklarına bile ismini Mehmet yaparak vermiş bir millettin evladına camilerine isim verme konusunda aşırıya kaçmayı hiç yakıştıramıyorum.
Belli ki Diyanet İşleri Başkanlığı bu konuda ya hassas değil ya da gücü yetmiyor, sözünü dinletemiyor. Ama bu şekilde devam ederse ilginç olmak ve özgürlük adına duyduğumuzda bizi üzecek çok garip isimlerin konulması yakındır.
Allah akıl, fikir ve izan versin. Bizleri utanacağımız işler yapmaktan muhafaza buyursun diyor ve sözü Hersekli Arif Hikmet Bey'e bırakıyorum.
Yâ Rab ya akl u dânişe feyz ü revâc ver
Yâhut cihânda etmesin ehl-i hüner zuhûr
İsmail Güleç
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Mevlid sadece şiir midir? (04.01.2023)
- Mescitte şiir okunur mu? (31.12.2022)
- Mevlid sıradan bir şiir değildir (27.12.2022)
- Yılın en uzun geceleri (22.12.2022)
- Şeyh Galib’in kahve keyfi (18.12.2022)
- Mevlana ve Mevlevilik hakkında doğru bilinen yanlışlar (15.12.2022)
- Herkesin her şeyi bilmesi mümkün mü? (11.12.2022)
- Teoman Duralı Hoca’nın üç özelliği (07.12.2022)