Peygamberler tarihinde müstesna bir yeri bulunan ve kendisiyle beraber ailesi de rahmet ve berekete mazhar olan Hz. İbrahim, (as) müminler için örnek alınabilecek birçok özelliğe sahiptir. Geçen yazılarımızda onun bu manadaki bir kısım vasıflarından bahsetmiştik. Bu ve gelecek yazılarımızda ise, Hz. İbrahim'in dua ve niyazlarıyla bizlere örnek teşkil eden yönlerine değinmeye çalışacağız.
Allah Teâlâ, insanlara rehber olarak gönderdiği bu aziz peygamberini ayetlerde anlatırken, –birçok özelliğiyle birlikte- onun Rabbine yönelen "Münîb" ve sadakati tam "Sıddık" bir Nebi olması yanında "yüreği yanık, dua ve niyazı çok" bir kişi olduğunu ifade buyurmaktadır. (İlgili ayetler için bkz. Meryem, 41; Hûd, 75; Tevbe, 114 ) Nitekim Kur'an-ı Kerim'de, pek çok ayette Hz. İbrahim'in farklı dualarına rastlamak mümkündür. Bu duaların bir aile reisi olarak babalara, ebeveyn olarak eşlere ve bir evlat olarak her birimize, güzel bir örnek olacağını söyleyebiliriz. Çünkü bu niyazlar, kendisine peygamberlik ve derin manalar taşıyan sözler anlamına gelen "hikmet"in bahşedildiği bir kıymetli kulun, bir vasfı da "Peygamberlerin Babası" olan bir müstesna Nebi'nin gönlünden diline gelen sözlerdir.
BİR EVLAT OLARAK BABASINA DUASI…
Bilindiği üzere, Hz. İbrahim (as) putlara tapan bir toplum içinde yaşamaktaydı. İçinde yaşadığı toplumun taş ve tahtadan kendi elleriyle yaptıkları putların tanrı olamayacağını, onlara ve babasına göstermek, bu putların güçsüzlüğünü ve çaresizliğini ortaya koymak için bir gün onları yerle bir etmiş ancak toplumu bundan bir ders çıkarmak yerine onu ateşe atmak suretiyle cezalandırmak istemişti. Allah, ateşi Hz. İbrahim'e serin ve esen kılmış, onu bu teslimiyet sınavından başarıyla çıkarmıştı (Enbiya, 52-69)... Bu hadiseden sonra Hz. İbrahim'in özellikle babasına yönelik olarak devam ettirdiği tebliğ çabaları ve Hak dine çağrısı esnasında kullandığı üslûbu dikkatimizi çekmektedir.
"Kitapta İbrahim'i de an. Çünkü o sadakati bütün olan bir peygamberdi. Hani babasına şöyle demişti: 'Babacığım! İşitmeyen, görmeyen ve sana bir faydası olmayan şeylere niçin tapıyorsun? Babacığım! Doğrusu, sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Bana uy ki, seni doğru yola ileteyim. Babacığım! Şeytana tapma! Çünkü şeytan Rahmân'a isyankâr olmuştur. Babacığım! Doğrusu ben, sana, çok esirgeyici Rahmân tarafından bir azabın dokunmasından, böylece şeytana bir dost olmandan korkuyorum.'
Babası, 'Ey İbrahim! Sen benim ilahlarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vazgeçmezsen, mutlaka seni taşa tutarım. Uzun bir süre benden uzaklaş!' dedi. Bunun üzerine İbrahim şöyle dedi: 'Sana esenlik temenni ediyorum! Senin için Rabbimden af ve bağışlanma dileyeceğim. Şüphesiz O, beni nimetleriyle kuşatmıştır. Bundan böyle ben de sizi ve Allah'tan başka taptıklarınızı terk ediyorum ve Rabbime yönelerek O'na yalvarıyorum. Rabbime yalvarmakla da bedbaht olmayacağımı umuyorum." (Meryem, 41-48)
Ayetlerde göze çarpan ve net bir şekilde anlaşılan şudur: Evlâdın babaya karşı tavrı ve hitap şekli her hâl ü kârda son derece nezaketli, ilgi ve şefkat yüklü olmalıdır. Çünkü Hz. İbrahim, bir putperest olan babası Âzer'e hitap ederken her defasında sözüne "Babacığım" anlamına gelen "Yâ Ebetî" kelimesi ile başlamaktadır. Babasının putperest birisi olması ve kendisine karşı kaba ve tehditkâr ifadeler kullanmasına rağmen Hz. İbrahim saygıda kusur etmemektedir.
Yine bu ayetlerden, evladın babası için duada bulunabileceğini ve hatta duacı olması gerektiğini anlıyoruz. Nitekim Hz. İbrahim, babası için –kendisine onun putperest inancından vazgeçmeyeceği ve inkârcı biri olarak öleceği (Bkz. Tevbe,114) Allah tarafından bildirilinceye kadar- onun hidayeti bulması, mümin biri olması için duasına devam etmiştir.
Peki bu bilgi kendisine gelinceye kadar Hz. İbrahim babası için Rabbine hangi sözlerle dua etmekteydi?..
"Babamı bağışla ey Rabbim. (Ona tövbe ve iman nasib et.) Çünkü o yoldan sapanlardan oldu." (Şuarâ, 86)
"Ey Rabbimiz! Amellerin tartılacağı gün beni, anamı-babamı ve müminleri bağışla." (İbrahim, 41)
EVLADIN ANA-BABASINA DUASININ ÖNEMİ
Mutlu bir aile yuvası için fıtratımızdaki güzellikleri, iyilikleri gün yüzüne çıkarmaya çalışmamız gerektiğini bunun için de Peygamberler Tarihindeki örneklerin peşine düşmek, insanlığın kurtuluşu için gönderilen rehberlerin izlerini sürmek gerektiğinden söz etmiştik. Mutlu ve huzurlu bir yuvada, ana-babanın evlatları için duası ne kadar değerli ve kıymetliyse, bazen çocukluk çağının masumiyetini yaşayan bir sabinin çocuksu dilek ve temennileri, bazen Allah'ın "en sevdiği kulları zümresinden olan" ibadet ehli bir gencin gönlünün derinliklerinden gelen yakarışları, bazen de çoluk çocuğa karışsa da ana babasına evlatlık vasfı devam eden bir yetişkinin içten ve samimi niyazları, Allah katında "geri çevrilmeyen" dualardan biri olabilir. Hz. İbrahim, (as) hidayete ermesi yönünde ümidini hiç yitirmeden babası için Rabbine dua ederken, aynı zamanda ardından gelecek Müslüman ümmetlere de bir mesaj vermekteydi… Müşrik de olsa, münkir de olsa ana-babanızın hidayeti için dua edin. Belki onların hidayeti sizin duanıza bağlıdır. Bunu onlardan esirgemeyin…
Modern ve seküler hayatın bize unutturduğu önemli işlerden biri de aile fertlerinin birbirine olan hayır dua ve niyazlarıdır. Çünkü artık ailelerde ne ağzı dualı dede ve nineler kaldı; ne de birbirine dua ettiğine rastladığımız ana-baba ve evlatlar… Halbuki, aile bağlarını, sevgi ve saygı iletişimini sağlam ve sürekli tutmanın en önemli unsurlarından biridir, karşılıklı dua etmek… Ve dua, kulun da Rabbi katında değerli oluşunun ön şartıdır aynı zamanda: "(Ey Habibim) De ki, duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!" (Furkan, 77)
Dua etmek, bir eğitim-öğretim, bir telkin ve terbiye işidir. Anne babaların küçük yaştan itibaren bizzat kendisi örnek olarak çocuğuna vereceği eğitimin sonucunda gerçekleşecek bir durumdur. Küçük yaştan itibaren öğretilen ve ezberletilen dualarla mümkün olacak bir husustur, dua eden biri olabilmek… Aynı zamanda Müslüman kimliği taşıyanlardan beklenen bir davranıştır, anne babası için Allah'a dua etmek… Hem de içtenlikle, şefkat ve merhamet yüklü niyazlarla:
"Hiç şüphesiz Rabbin, kendisinden başkasına asla ibadet etmemenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı size kesin olarak emretmiştir. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara "öf!" bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: 'Rabbim! Tıpkı beni küçükken merhamet ve şefkatle koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acıyıp merhamet et." (İsrâ, 23,24)
Hz. İbrahim'den ve onun ibretlerle dolu hayatından dersler ihtiva eden hatıraları aktarmaya devam edeceğiz. Gelecek yazımızda buluşmak üzere selam ve esenlik üzerinizde olsun…
Prof. Dr. Mehmet Emin Ay