"Nasıl dua edelim ki, dualarımız makbul ve müstecab olsun" konusuna kaldığımız yerden devam ediyoruz. Son derece önemli bir özellik olan "dua eden kullardan olma" vasfının taçlandığı durumdur, duanın kabûlü… Lâkin bu mertebeye, Sevgili Peygamberimizin (sav) hayatından ve sözlerinden alacağımız derslerle ulaşmak mümkündür… Sünnet-i seniyye'de, bir diğer ifadeyle Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimizin sözleri ve davranışlarında duamızın kabulü için gereken şartlar ve dikkat etmemiz icab eden hususları maddeler halinde belirlemiş ve bundan önceki iki yazımızda bunların üçünü sizlerle birlikte ele almıştık. Bugünkü yazımızda ise dördüncü madde olarak, mümin kardeşinden dua talep etmek konusuna değineceğiz. Bu madde başlığı altında ele alacağımız hususlar, şu neticeyi verecektir bizlere: Her bir dua talebimiz, aslında bir bakıma bizim o mümin kardeşimizle ilgilenmemizdir, ona değer vermemizdir, onu önemsediğimizi ifade etmektir. Bütün bunlar, Allah Teâlâ'yı hoşnut ve razı kılmakta, bu süreçte melekler devreye girerek dua eden kulun dualarının kabulü için Allah'a yalvarmaya başlamaktadırlar. Diyebiliriz ki, bu muhteşem sonuç, duanın, aslında mümin kardeşinin derdiyle dertlenmek özelliği taşımasından ileri gelmektedir vesselâm. Şimdi geliniz konuyla ilgili hadis-i şeriflerin yardımıyla bu önemli hususu incelemeye çalışalım.
Başkalarından dua istemek…
Bu başlık altında birkaç noktaya temas edeceğiz. İnsanın kendi kendine dua etmesi kadar, başkalarından dua alması da önemlidir. Bunlardan ilki, hasta kardeşini ziyarete gitmek ve bu esnada ona dua ederken aynı zamanda ondan da dua istemektir. Bir defasında Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, Hz. Ömer'e (ra) şöyle bir tavsiyede bulunmuştu: "Bir hastayı ziyarete gittiğin zaman sen de ondan senin için dua etmesini iste. Zira hastanın duası meleklerin duası gibidir."
Bu tavsiyede ve uygulamada dikkat çekici birtakım noktalar vardır. Birincisi, mümin kardeşine ilgisi, sevgisi ve değer verişinin en güzel ifadesi olan hasta ziyareti, onun derdiyle dertlenmenin ta kendisidir. Hasta psikolojisi üzerine çalışan konunun uzmanları, bırakınız ziyaretçinin gelip karşısında oturmasını ve şifa dileklerini iletmesini, "ziyaretçilerin ayak seslerini" bile "hastayı iyileştirici vitaminler" olarak nitelendirmektedirler. Bu kadar önemli ve değerli olan bu ziyaret, hastaya büyük bir teselli ve moral desteği sağlamaktadır. Fakat aynı zamanda bu ziyaret hastaya, kendisine sıkıntı ve ızdırap verse de bu hastalığın onu "meleklerin duası gibi makbul dua sahibi bir kişi" mertebesine yükselttiğini düşünmesine vesile olmaktadır. Böylesi bir mertebeye ve değere sahip olduğunu düşünmek, buna inanmak bile hasta için iyileşme sürecinde ciddi bir manevi destek sağlamaktadır, kendisine… Nihayet bu ziyaret, bir kez daha "meleklerin dua eden müminlerin dualarının kabulüne ve kardeşi için istediklerinin bir mislini isteyen kişiye vermesi için Allah'a niyaz etmelerine" de kapı aralamaktadır. Zira bir müminin, din kardeşinin gıyabında ettiği dua hem kendisine hem de dua ettiği kişiye fayda sağlamaktadır. Nitekim bu durumu, yani müslümanın din kardeşi için yaptığı dua esnasında olup biteni Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadisinde şöyle ifade buyurmaktadır: "Kişinin (din) kardeşi için gıyabında (onun olmadığı yerde) ettiği dua makbuldür. Bu esnada o kişinin başucunda, duasına "âmîn" diyen bir melek bulunur. O kişi (din) kardeşine hayır dua ettikçe (görevli) melek de: "Âmîn, (din kardeşin için istediğin) hayrın bir misli de senin için olsun." der."
Bu muhteşem güzelliğe sahip olmak için hem mümin kardeşinin gıyabında dua etmeli hem de ondan dua talep etmelidir. Sadece hasta olanlardan değil, ağırladığı misafirden, uğurladığı yolcudan, bu dünyaya gelmelerine vesile olan anne babasından…
Bütün bunlar, aslında bir yönden ilgiye, ihtimama ve değer verilmeye önem veren, bunu bekleyen kesimlerdir… Misafir, ev sahibinden ilgi bekler; yolcu, çıkacağı seyahat öncesi, ayrıldığı yerden değer verilerek ayrılmak ister; anne baba, evladından kendisine ihtimam ve hürmet göstermesini bekler… Her birinin hoşnut kılınmasını isteyen İslam, onların bu hoşnutluk içindeki dualarının Allah Teâlâ tarafından makbul ve müstecab kılınacağını ifade ederek, müminlere çok önemli bir iletişim imkanı sunmuştur diyebiliriz. Ev sahibinin kendisinden dua istemesinden memnun olan misafir; geride kalan arkadaşının kendisinden dua talep eden sözleriyle mutlu olan yolcu ve gönlünü hoş eden evladına şefkat, merhamet ve şükran duygularıyla dua eden anne babalar… Toplumlar ne de çok muhtaç oldu günümüzde, bu kimselere!..
Bir asr-ı saadet hatırasıyla bitirelim istiyoruz sözlerimizi… Umreye gitmek üzere vedalaşmaya gelen Hz. Ömer'e (ra) Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz şöyle demişti: "Kardeşçiğim! Dualarında bizi de unutma."
Unutmayalım: Filistin, Gazze ve diğer İslam beldelerindeki mazlum, mağdur ve maddi-manevi ihtiyaç içindeki kardeşlerimiz için yapacağımız yardımlar yanında, edeceğimiz dua ve niyazlar, aslında kendimiz için de birer melek duası olarak bize dönecek ve bize fayda verecektir… İki taraf olarak da buna ne kadar çok muhtacız!
Rabbimizden hepimiz için lütfedeceği huzur, selamet ve esenlik niyazıyla…
Mehmet Emin Ay