Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Mayıs 28, 2024
“Sokak köpekleri” meselesi üzerinden anlamsız kutuplaşmalar…

Yedi aydır, durmadan devam eden bir soykırım ve mezalimin yaşandığı Gazze'nin Refah şehrinde evvelki akşam, sığındıkları çadırların bombalanmasıyla çıkan yangınlarda can veren masum bebekler, çocuklar ve çaresiz insanlar, tarifi imkansız bir vahşete maruz kaldılar… Onların dûçar oldukları bu zulümleri eli kolu bağlı bir şekilde seyretmek zorunda kalmanın vicdanlardaki sızısını yaşıyor ümmet… Muhtelif şehirlerde düzenlenen mitingler, protestolar ve resmi ağızlardan kınamalar; Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin kararlarıyla, adeta dalga geçen zalimlerin saldırılarını durdurmalarına yetmediği gibi sanki arttırmalarına bir sebep teşkil etti… Kısacası evvelki gece, bu süreçte yaşanan, acılarla dolu en zor ve en kanlı gece olarak tarihe geçti…

Ne zaman sona ereceği bilinmeyen bu mezalim de elbet bir gün bitecek. Geçmişte çeşitli örneklerin muhtelif zamanlarda yaşandığı üzere, "zulüm ile âbâd olunmaz!.." Bu zulümler de sahiplerini elbette âbâd etmeyecek, vesselâm…

İslam âleminin başında böylesine büyük bir musibet ve felaket varken, ülkemizin gündemini meşgul eden "sokak köpekleri ya da başıboş köpekler" meselesi üzerine yazı yazmanın ne kadar zor olduğunu tahmin edersiniz… Akl-ı selim'in yerini körü körüne kutuplaşmanın aldığı bir ülke haline döndük farkındaysanız... Dahası, konuya dair görüşlerin paylaşıldığı bir sosyal mecrada yayınlanan "görüş" görünümlü ve fakat aslında mide bulandıran cümleler, şunu ortaya koymaktadır: Artık tamamen sekülarizmin istediği bir karakter taşıyor; etrafımızdaki pek çok "insan görünümlü" varlıklar… Çünkü Modernizm denilen anlayışın dünyanın başına bela ettiği sekülarizm hep şunları telkin etti ve kabullendirdi günümüz insanına:

"Sen özelsin/Sen biriciksin/Sen özelsin/Asla özgürlüklerinden taviz verme/Sen her şeyden daha değerlisin/Sen her şeyin en güzeline layıksın, neden azla yetinesin/Senin tercihin de senin kadar değerlidir/Senin sahip olduğun her şey de senin gibi değerlidir…" Dolayısıyla bu anlayış kişileri, neredeyse şöyle bir "kesinleşmiş" düşünceye ulaştırdı: "Sen herhangi bir hayvanı seviyorsan, başkalarının da onu değerli kabul etmesi gerekir. İnsanlar senin değerli bulduğunu değerli bilmeliler; bunun başka yolu yok!.."

Söz konusu sosyal mecra sitesinde, "Tercih yapmak zorunda olsanız 5 senelik köpeğinizi mi yoksa bir çocuğu mu kurtarırsınız?" sorusuna verilen cevaplar, maalesef hastalıklı bir ruh yapısına sahip, bencil ve kendini beğenmiş, kendi görüşünü ve sahip olduğu şeyi (bu bir köpek veya başka bir hayvan da olabilir) her şeyden üstün gören ve kutsal değeri olmayan kişiliklerin toplumumuzda çok sayıda var olduğunu gösteriyor. İnsanın değerini, taşıdığı canın kıymetini, bir çocuğun duygularını; onun, anne-babası için ne ifade ettiğini… Bu hususları hiç dikkate almadan, canı istediği gibi yorumlar yazan, kelimelerini küfürlerle birbirine bağlayan bir beyinsiz gürûhun, böylesine önemli bir konuda alınacak kararlar üzerinde bir tahakküm ve baskı kurması elbette söz konusu olamaz, olmamalı… Ama maalesef bu uç noktada bulunan kesimle beraber meseleyi hayvan sevgisi ya da sevgisizliğiyle kategorize eden ve bu önemli konuyu böyle bir düzleme indirgeyen bir başka grubun da varlığına şahidiz, ülke olarak… Kendilerini, hayvanları seven ve koruyan, onlara "insanlık adına" şefkat duyan ve bunu gösteren, onlar için mama ve su tedarikinde çaba sarf eden kişiler olarak gören bir kesim, kendileri gibi düşünmeyenleri ise "hayvan sevgisinden yoksun, merhametsiz ve insanlıktan uzak!" kişiler olarak kabul etmektedirler… Maalesef vatandaşlar arasında yaşanan kutuplaşma, tablo olarak bu şekildedir.

Son beş yılda sahipsiz veya başıboş köpek saldırısı sonucu 100 civarında insanın hayatını kaybettiği, 67 çocuk, genç ve yetişkin insanın köpeklerin saldırısından kaçarken trafik kazasına maruz kalarak yaralandığı veya hayatını kaybettiği ülkemizde, her geçen gün sayıları artan sahipsiz ve başıboş köpeklerin zaman zaman hemcinslerini parçaladıkları hadiseler bile artık haber değeri taşımaz hale gelmiştir. Görünen o ki, bu konuda toplumsal uzlaşı sağlamak mümkün değildir. Çünkü düşünceler farklı, anlayışlar birbirinin zıddı, söylemler ise tamamen birbirine ters… Bu hengâme içinde gözden kaçırılan bir şey var: Sokak köpeklerinin sokaklarda istediği gibi yaşama hakkı olduğunu savunan sanatçı, dernek başkanı, yazar-çizer, müzisyen, oyuncu vasfına sahip kesim, araştırıldığında görülecektir ki, özel aracına binmeden sokağa adımını atmayan kimselerdir… Sokaklarda ve caddelerde yürümeyen ve ıssız yerlerde yaşamak zorunda kalmayan, dolayısıyla saldırgan köpeklerin hışmına uğrama ihtimali bulunmayan bir kişinin bu konuda böyle bir kanaat belirtmesi, düşüncesini kesin doğru olarak sunması ne kadar etik olacaktır ve ne kadar inandırıcı bulunacaktır?...

Sözlerimizi tamamlarken şu noktalara da değinmek isteriz. Kutsal namına hiçbir değeri olmayan seküler kesimin, "Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" zihniyeti, bütün iticiliğine rağmen toplumu etkisi altına almaya çalışırken, bazı kimseler de dinimizin bu konuda telkininin nasıl ve ne şekilde olduğunu ortaya koymaya çalışmaktadırlar. Evet, İslam çok net bir biçimde insanı, varlıkların en değerlisi olarak kabul eder ve onun can, mal, akıl ve onurunu korumanın temel prensipler olduğunu ortaya koyar. Ancak, inanan (mümin) bir kimsenin inandığı, benimsediği bu prensipler, maalesef ayet, hadis, dinî hüküm (helal, haram) gibi kutsal nitelikli hususları önemsemeyen ve benimsemeyen kimseler için herhangi bir değer ifade etmemektedir. İşte bu noktada, devleti yöneten irade için asla görmezden gelinmeyecek ve ötelenmeyecek bir görev vardır: Vatandaşın can güvenliğini sağlamak için bir an önce kararlar almak…

Yazıya son halini vermeye çalıştığımız bu sabah, yine bir başıboş köpeğe çarpmamak için direksiyonu kırmak zorunda kalan sürücünün takla atan aracında yaralanan çocukların haberini okuduk… Dünkü bir haberde ise iki yıl önce kendisine saldıran köpekten kaçarken kamyonun altında kalarak ağır yaralanan ve kurtarılamayarak hayatını kaybeden Mahra'nın, kedileriyle birlikte çektirdiği resmine rastlamıştık… Adı gibi kendisi de ay yüzlü bu 10 yaşındaki kızımızın hayatını kaybetmesinde kusuru bulunan Valilik, Büyükşehir ve İlçe Belediye Başkanlıkları aleyhine açılan davada mahkemenin, "kişisel kamusal alanda güvenlik içinde yaşanmasını sağlayan önlemleri yeterince almaması nedeniyle davalıların kusurlu olduğu" kanaatine vardığı da ifade ediliyordu aynı haberde...

Türkiye, başıboş ve gittikçe sürü halinde gezmeye başlayan sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan her kişinin, resmi kurum ve kuruluşlar aleyhine davalar açtığı bir ülke olamaz, olmamalı!..

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN