Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Haziran 25, 2024
“Taraf Değilim; Gazze’nin ta kendisiyim”

24 Haziran 2024 Pazartesi akşamı 21:00'de başlayan ve 22:30'da biten bir programın sloganıydı yukarıdaki cümle… Balıkesir'deki 32 Sivil Toplum Kuruluşu'nun bir araya gelerek Balıkesir Sivil Toplum Platformu olarak düzenledikleri program, saat 21:00'de Şeyh Lütfullah Camii'nden başlayan yürüyüş, Zağnos Paşa Camii Parkı'ndaki miting programıyla devam etti. Program, Kur'an-ı Kerim tilaveti, konuşma ve dua ile son buldu.

Bundan önce bizzat katıldığımız Bursa ve Ankara'da düzenlenen miting programları da İHH ve Ankara Sivil Toplum Platformu tarafından organize edilen ve toplumun Gazze konusundaki duyarlılığını canlı ve diri tutmak adına çabalarıydı. Kanaatimizce yaşanan süreç ve gelinen noktada, şu an için en önemli husus, duyarlılığın zayıflaması, bu zulme alışma ve bu vahşi katliamın sıradanlaşmasıdır. Öyle ki ajanslar, Gazze'den her gün yeni bir katliamı aktarırken, bu haberler basında maalesef Euro 2024 Futbol Şampiyonası'ndan sonra verilir hale geldi. Oysa her yeni katliam, bir sonrakine zemin teşkil ediyor dersek mübalağa etmiş olmayız.

Peki, bu durumda ne yapmak gerekiyor? Bu soruya birkaç farklı cevap verilebilir. Ancak şunu söyleyebiliriz: Zalimin, yaptığı zulümdeki kararlılığı kadar; Gazzeli kardeşlerimizin direnişlerindeki sabır ve metanet yüklü azimleri kadar, bir müslüman olarak bu konuda "dertli" olmak gerekiyor. Hepsi bu! Bu dertlenme, beraberinde bir şuurlanma ve bilinçli bir şekilde meseleyi sahiplenme; "ne yapabilirim" sorusuyla sorgulamayı ve nihayet zalime can suyu olacak maddi desteği sağlayan şirketleri ve ürünlerini boykot etmeyi getirecektir, hiç şüphesiz...

Öte yandan, üç harfli zincir marketlerin, hala zalim terör ordusuna finans desteği sağlayan şirketlerin ürünleri satıyor olması, üzerinde çok önemle durulması gereken bir durumdur. Oysa bu durum, hiç lâmı-cimi yok, imanımızın bir kor ateş halinde elimizde kalıp, ciddi manada "sınandığımız" bir durumdur… Çünkü, mesele konforumuzdan fedâkarlık edip-etmeme meselesidir; ve her şeyde olduğu gibi, bu konuda da yapıp-yapmadıklarımızdan dolayı bir sorgu ve hesaba çekilme süreci bekliyor bizleri, ama bu dünyada, ama mahşer gününün sıkıntılı ortamında...

Doğrusu Gazze, bizlere zalimlerin zulmüne destek sağlayan şirketlere karşı tüm zamanların en bilinçli boykot direnişini öğretti ve yaşattı. Ama bu konuda hala yeterli bir hassasiyetin var olduğu söylenemez. Bu hassasiyet zaafiyetinin ise bilgi eksikliğinden değil, meseleyi önemsemeyişten kaynaklandığını düşünüyoruz. Burada da topluma yön veren şahsiyetlerin, yazar-çizerlerin ve insanlar tarafından yaşantısı dikkat çeken ve takip edilen kişilerin uyarılarının ve davranış biçimlerinin, insanları etkileyebilecekleri ve örnek teşkil edecekleri kanaatindeyiz. O halde boykot, bilinçli olarak yaşanmalı ve böylesi vasıflara sahip kimseler tarafından da örnek olunmalıdır… Bunun toplumda ciddi karşılığının olacağını söyleyebiliriz.

Biraz önce Gazzeli kardeşlerimizin sabır ve metanet dolu azimlerinden bahsetmiştik… Buradan sözlerimize devam etmek isteriz. Dün bir haber vardı internette… Zalim ve terörist siyonistler tarafından bombalanarak tahrip edilen Şifa Hastanesi'ne iskele kurup binayı yeniden faal hale getirmek için çalışmalara başladıkları yazıyordu... Bu kardeşlerimizin azmi ve direnci tüm İslam âlemine ve dünyaya örnek teşkil etti, şu acımasız savaşın devam ettiği süreçte… İşte bu Şifa Hastanesi bombalanmadan önce Ramazan ayının son 15 gününde gönüllü olarak burada görev yapan Op. Dr. Taner Kamacı, bir seminer için geldiği Bursa'da şunları anlatmıştı: Mısır üzerinden Gazze'ye geçmiştik. Yol boyunca rastladığımız herkesin yüzü asık, tavırları gergin iken, Gazze'ye varışımızla birlikte bunca yokluğa, yoksulluğa, soykırıma maruz kalan Gazzelilerin, büyük bir teslimiyet ve metanet içinde olduklarını ve hala yüzlerinde tebessümün var olduğunu gördük. Hastanenin başhekimi eşi ve iki oğluyla bir odada kalmaktaydı… Öğrendim ki, uzun yıllar para biriktirerek satın aldığı evi, zalimlerin bombalarıyla yerle bir olmuştu. Ama o, bu dünyada kaybettiği evi, ahirette Allah'ın, daha güzeliyle karşılayacağına inanıyordu, büyük bir iman ve teslimiyetle… Başhekimin eşi, yaşadıkları tek odada her gün beş yaşındaki büyük oğluna Kur'an-ı Kerim'den ayetler ezberletiyor ve asla bu konuda ihmalkâr davranmıyordu. Üç yaşlarındaki küçük oğlu ise namaz kılacakları yer bulamadıkları zaman, cemaatle namaz kılmak için geldikleri bu odada, onları görür görmez koşarak seccade getirmeyi kendisine vazife edinmişti… Gazzeliler işte böyle bir şuur, azim, sabır ve metanet sahibiydiler…"

Onu dinleyenler olarak, bunları anlatırken Dr. Kamacı'nın sesinin titrediğine ve gözlerinin dolduğuna şahit olduk… Belki yüzlerce böyle örnek var, Gazze'de… İnşaallah Gazzeliler, sınavlarını başarıyla veren bir toplum olarak insanlık ve İslam tarihinde iz bırakacak… İnşallah, Allah Teâlâ, böylesi sarsılmaz iman duygusuna ve rızay-ı Hakk'ı önceleyen şuura sahip bu kardeşlerimiz hürmetine vaadini tahakkuk ettirecek ve Mescid-i Aksâ hürriyetine kavuşacak! Gazzeliler, bu ümitlerini hiç kaybetmeyerek de tüm müslümanlara örnek teşkil ediyorlar vesselâm…

Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN