Her dem tazelenen, her dem yeniden okunan Kur’an…
Bir kitap düşünün; sayfalarca… Hem de tam 604 sayfa…
Bir kitap düşünün; 114 bölüm… Kimisi 47; kimisi tek satır olan… Tek satırda bile sayfalarca ilim, irfan ve hikmet barındıran…
Bir kitap düşünün; ihtiva ettiği bilgiler her geçen gün yeni yeni keşfedilen, üzerine düşeni ve gereğince düşüneni hayretler içinde bırakan mucizeleri işaret eden…
Bir kitap düşünün; her dem tazelenen ve her dem yeniden bestelenen metniyle, şiir ve mûsıkî erbabını da sıradan insanları da, hâsılı onu dinleyen herkesi mest eden…
İşte o, "Kitab-ı Hakîm" ve "Kitab-ı Mübîn" olarak nitelenen, "Kur'ân-ı Kerim" olarak bilinen ve yâd edilen mukaddes kitabımız…
Bir şâiri en çok memnun eden şey, kalbine ilham edilen sözlerin, beyitler halinde diline düşmesidir. Bu, son derece önemli bir ilahi lütûftur… Zira "Kulûbu'ş-şuarâ, Hazînetü'r-Rahmân" hikmetiyle ifade edildiği üzere, "Şairlerin kalpleri Rahmân'ın Hazînesidir" orada ne inciler ne mercanlar vardır bilinmez! İşte kalpten kalbe var olan yolla taliplerinin gönlünde yer eden beyitler, mısralar, şairi için çok değerlidir. Hele bir de bunların yazılarak elden ele dolaşması ve okunması, bir şair için büyük bir sürûr ve sevinç kaynağıdır. Şiirler arasında, öyleleri de vardır ki, elinize aldığınızda kendini bir mûsikî formuna teslim etmek için bekler vaziyette bulunurlar âdetâ… Yine ilahi bir lütuf olan ilham ile bestelenen o eser, artık bambaşka bir hâle bürünmüş ve "Meleklerin, perilerin dili" anlamına gelen mûsikî sayesinde, kulakların işittiği, gönül tellerini titreten ve doğrudan kalplere tesir eden bir şekle dönüşür. Zira Allah Teâlâ'nın eşsiz kudretiyle kâinatta, kuşların ötüşüne, nehirlerin çağıltısına, rüzgarın esişine yerleştirdiği; ve insanın kalp atışındaki ritimlerle, ses tellerindeki titreşimlerle kendini gösteren mûsikî, taşıdığı bu ilahi lütuf sayesinde nice şiirleri ve edebî metinleri, bambaşka bir güzelliğe büründürür. Bundan dolayı, eserinin bestelenmesi, bir şair için tarifi mümkün olmayan bir sevinç ve onur meselesidir denilebilir.
Şimdi başa dönelim … Yüce Yaradan'ın insanlığa son mesajı… Kelimenin tam anlamıyla "ilim, irfan, hikmet hazinesi" olan bir mukaddes kitap… Son Nebi'ye verilen mucizeler içinde en büyük ve en değerli mucizesi… Diğer peygamberlerin mucizeleri, hayatlarında onlarla birlikte var iken, onların yokluğunda ise ortadan kaybolurken; Yaradan'ın koruması altında kıyamete kadar korunan bir mucize!
Hiç düşündünüz mü? Nice kudretli şairlerin büyük bir hayranlıkla ayetlerini terennüm ettikleri bu mukaddes kitabın her dem yenilenen ve her dem okunan bir özellikte olduğunu…
Hiç düşündünüz mü? Bir günün taşıdığı yirmi dört saatin her dakikasında dünyanın dört bir yanında Kur'an'ın, müminlerin dilinde mutlaka bir ayetinin olduğunu…
Hiç düşündünüz mü? Her okuyanın, diğerine benzemeyen bir orijinallik ve özgünlükle okuduğunu… Sıradan bir biçimde, standart bir şekilde ve monoton bir halde okunmadığını!..
Düşüncelerinizin şu noktada nihayete erdiğini göreceksinizdir: Her okunuşta yeni ve farklı bir besteyle okunan biricik ve değerli bir eserdir, Kur'an-ı Kerim!.. Doğrusu, onun bu büyük mucizevî yönünden ve değerinden yeterince haberdar olmadığımız kanaatindeyiz.
Bir seher vakti, Gazze direnişinin ve savunmasının şehit komutanları İsmail Heniyye ve Yahya Sinvar'ın okuyuşlarını dinlerken gönlümüze düşen fikirlerdi bu yazdıklarımız... Takdir sizlere aittir. Ama müminlere Peygamberlerinden kalan en büyük mucize ve en değerli hediye hükmündeki Kur'an-ı Kerim'in, onların okuyuşlarıyla ne kadar güzel bir kırâate dönüştüğüne şahit olduğumu ifade etmeliyim. Kur'an-ı Kerim, on dört asır ve 1400 küsur yıl önce, o dönemde Ashab-ı Kiram'a ve tüm insanlara hitab eden ayetleriyle inerken, bugün de adeta ilk defa inen ayetlerin tazeliğiyle hitab ediyor, müminlere ve tüm insanlığa… Aradaki fark sadece bir tek husus: Her okuyanın dilinde ve sesinde yeni bir besteyle; yeni bir özgün okuyuşla… İşte Kur'an-ı Kerim'in bir başka mucizevî tarafı da onun bu özelliği olsa gerek.
Bugün 7 Kasım 2024… 7 Ekim 2023 tarihinden üzerinden tam bir yıl ve bir ay geçti. Tam 396 gündür hemen her gün yeni bir katliam yapan Siyonist Terör Örgütü, insanlık tarihinde eşi görülmedik bir soykırımı en acımasız şekliyle gerçekleştiriyor… Gazzeli müslümanlar ise bu süre zarfında sarsılmaz imanıyla destanlar yazdıracak bir direnişle toprağını savunmaya çalışıyor. Binlerce hikaye, onların imanına ve sarsılmaz inancına hayran bırakıyor insanları… İnsanlıktan nasibi olanlar, bu onurlu ve değerli kimseler için bir şeyler yapabilmenin çabası içindeyken bir kısmı ise maalesef konforundan taviz vermeden sadece "izlemekle" yetiniyor, gözler önünde yaşanan bu insanlık dramını…
Mukaddes kitabımızı etkileyici tilavetleriyle okuyan şehit komutanlar, dillerine ve şahsiyetlerine ne de güzel yakışan o ayeti okuyorlardı: "Mü'minlerden öyle er kişiler vardır ki, onlar Allah'a verdikleri söze sadık kaldılar. Onlardan kimi (Allah yolunda şehid edilmek suretiyle) bu adağını yerine getirdi, kimi de (şehid olmayı) beklemektedir. Onlar, Allah'a verdikleri sözü asla değiştirmediler." (Ahzab 23)
Bir ismi de "Zikr" yani "uyarıcı" olan mukaddes kitabımız, bugün bizi de muhatap alarak şöyle bir hatırlatmada bulunuyor: "Mahşer gününde her biriniz dünyada sahip olduğunuz nimetlerden birer birer hesaba çekileceksiniz!" (Tekâsür, 8) Yediğimiz-içtiğimiz ve tükettiğimiz her şeyin hesabının sorulacağı, Kamer suresinin 8. Ayetinde ifade edilen, o "Zor ve Çetin Gün"de…
Mehmet Emin Ay
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- “Sonra o gün, bütün nimetlerden sorguya çekileceksiniz…” (31.10.2024)
- “Ölürsek şehidiz, kalırsak muzaffer!..” (21.10.2024)
- Heniyye ailesi: Sabır ve metanet âbidesi (05.08.2024)
- Gazze’de bir savaş muhabiri (30.07.2024)
- Unutmamak, vefakârlık ve 15 Temmuz (15.07.2024)
- Mülteciler meselesinde nerede yanlış yaptık? (12.07.2024)
- Hicretin 1446. yılında, muhacirler mazlum ve mahzun... (08.07.2024)
- Kaybeden kim, kazanan kim? (29.06.2024)