Yaklaşık bir hafta sonra 9 ayı geride bırakıp 10. ayına girecek olan bir soykırımı, hemen her gün yaşanan yeni bir trajediyle seyrediyor insanlık!.. Kimi zaman canlı yayınlanan kimi zaman sonradan dolaşıma giren haberlerde bombalama, yakma, yıkma ve zulmün her türlüsüyle dünyanın gözü önünde cereyan ediyor bu zalim ve vahşi katliâm…
Zaman zaman ümitlerin tükendiği, ye'sin ve çaresizliğin bir kara bulut haline dönüşüp insanları esir aldığı zamanlar oldu… Zaten savaşlar aslında ümit ve mücadele gücü kaybedildiğinde kaybedilmiş olur ya!.. Ümidini, direncini ve gayretini diri tutanlar; önce bunu bizzat yaşayıp, duruşu ve davranışlarıyla paylaşan Gazzeliler, sonra da bunu dünyanın dört bir yanında sergileyen müslim, gayrimüslim tüm vicdan sahibi insanlar sayesinde hala direniyor Gazze ve içindeki tüm şehirler…
Muhteşem bir iman gücü, muazzam bir takdir-i ilahi'ye rıza, hayret verici bir direniş ruhuyla Gazze, tüm dünyaya nice dersler veriyor, aylardır…
İslam ülkelerinin gereği gibi yapamadığı, insanlık dünyasının ise son derece sınırlı bir şekilde verebildiği destek yanında, hiç tahmin etmediğimiz bir koldan; manevi bir yardım ulaşıyor Gazze'ye, Gazzeli Müslümanlara… Bu yardımın, onların gönüllerine bahşedilen, sabır ve metanet olduğunu düşünüyoruz. Nitekim geçmiş ümmetlerin başlarına gelen büyük musibetler karşısında, peygamberlerinin ve onlara iman eden müminlerin de niyazıdır, bu iki husus… Onların dualarında Rablerinden dilekleridir, bu iki özellik… Ve bu iki husus, imanı takviye eden, inancı güçlü ve diri tutan önemli özelliklerdir ki, mazlumlar hep onlarla teselli bulur ve zorluklara karşı durur, muvaffakiyete ve kurtuluşa muktedir olur… İşte bu sebeple Bakara suresinin 250. ayeti, üzerinde çokça durulması ve düşünülmesi gereken ayetlerden biridir.
Dokuz aylık süreçte, ümitlerin tükendiği, solmaya yüz tutan bir çiçek haline geldiği, sonra tekrar boynunu dik tutarak canlandığı ve toprağa kök salıp gürleştiği, neşvü nemâ bulduğu günler yaşadık… "Zulüm ile âbâd olunmaz" vecizesi, geçmişte tecelli ettiği gibi bugün de yarın da aynıyla tecelli edecektir. İnanıyoruz ki Gazzeliler, vatanları ve mukaddesatı uğrunda verdikleri canlarıyla bu zaferi kazanacak; zalim terör devleti ise her şeyi yok ederek kendi sonunu hazırlayacaktır. Tarih, haksız yere kardeşini öldüren Kabil'den bu yana; Nemrud'u, Firavun'u, Buhtunnasr'ı, Nero'yu, Hitler'i, Mussollini'yi, Karadziç'i, S. Miloseviç'i sayfalarından silmediği gibi 40.000 canın acımasızca katledilmesi emrini veren katil Netanyahu'yu da ona senatosunda konuşma yaptırıp alkışlayan zalimleri de kaydedecek ve bir gün bu hesap, önce dünyada sonra da Ebedi Hayat'ın ilk demlerinde kurulacak Büyük Mahkeme'de elbette sorulacaktır. Bundan asla kaçış, kurtuluş yok… Belki dünya gözüyle bunu görmek bizlere de nasip olacak, kim bilir?..
Bu sabah rastladığımız bir haberde, Gazzelilerin ümitlerini kaybetmediklerinin, dirençlerini diri tuttuklarının güzel ve anlamlı bir örneği çıktı karşımıza... Haber kaynaklarında dolaşımda olan bir video, hemen her gün aldığımız acı dolu haberlerden farklı bir hikayeyi ihtiva ediyordu…13 aydan bu yana Gazze'de görev yapan ve 10 aya yakın bir zamandır yaşanan vahşeti ve zulmü tüm dünyaya duyuran TRT Arabi Muhabiri Sami Berhum'a, canlı yayında güzel bir sürpriz yapıldığından söz ediyordu haber... Yakınlarını uzun süredir göremeyen Sami Berhum, bağlantıyla canlı yayınında ailesiyle bir araya getirildi ve Sami Berhum, şu anda Türkiye'de yaşayan ailesiyle birlikte 3 yaşındaki oğlu Kerim'in doğum gününü canlı yayında kutladı…
Sunucu, Berhum'a hitaben, ona bir sürprizlerinin olduğunu ifade ederek Türkiye'de yaşayan ailesinden bahsetti ve 3 yaşına giren oğullarının doğum günü vesilesiyle kendilerini canlı yayında bir araya getirmeyi düşündüklerinden bahsetti… Sonrasını tahmin ediyorsunuzdur… 13 aydır ailesinden uzakta bir baba… 13 aydır eşinden, babalarından ayrı aile fertleri ve 3. yaşına giren bir oğlan çocuğu… Seyrettiğinizde belki de sizi en çok etkileyecek olan görüntülerden biri de küçük Kerim'in, ekranda gördüğü kasklı ve yelekli babasının görüntüsünü öpmeye çalışmasıydı… Bir eğitimci olarak beni en çok etkileyen sahne buydu… Çünkü ilk çocukluk yıllarını yaşayan çocuklar, annenin şefkati kadar babanın varlığı ve ilgisine de muhtaçtır. Hele oğlan çocukları için karakterin oluşumunda baba figürünün önemli rolü sebebiyle bu ilgiye ihtiyaç çok daha fazladır. Sami Berhum, 13 aydır ailesinden uzakta ve en küçük çocuğu Kerim'i 13 aydır kucağına alıp sevme imkanından mahrum… Ama o da eşi de ve tüm ailesi de bu ayrılığa sabır ve metanetle göğüs gerenlerden… Dahası birkaç önce zalim İsrail güçlerinin basın mensuplarına kasten gerçekleştirdikleri saldırıda yaralanan fakat buna rağmen iyileştikten sonra tekrar görevine devam eden bir kahraman… Berhum ailesi de nice Gazzeli gibi vatanını, toprağını terk etmeyi düşünmeyen; Mescid-i Aksâ'yı ve mukaddesatını canından aziz bilenlerden… Selam olsun onlara… Rabbimizin sabır ve metanet hâlesi kuşatsın, cümlesini… Ve zafer, tez zamanda inananların nasibi olsun. Amin…
Mehmet Emin Ay