24 Haziran seçim sonuçlarının bazı siyasi partilerde değişim tartışmalarını tetikleyeceği iddia edilmişti. Öyle de oldu. Özellikle CHP ve İyi Parti'de seçim sonrasında çok hareketli günler ve sert tartışmalar yaşanmaya başladı. Ancak, iç siyasi gündem papaz Brunson'u bahane eden ABD'nin Türkiye'ye karşı bir finansal saldırı başlatması nedeniyle ekonomiye kaydı. Muhalefette yaşanan gelişmeler ve tartışmalar bir an için unutuldu.
Bu ekonomik savaş gündeminden önce, CHP'de muhalif grup olağanüstü seçimli kurultay için imza kampanyası başlatmış, ancak genel merkez yeterli sayıya ulaşılamadığı gerekçesiyle kurultayın yapılmayacağını ilan etmişti. Kılıçdaroğlu gelen tepkileri biraz olsun yatıştırmak için MYK'da yenilenmeye gitmişti, muhalif grup ise nasıl hareket edeceğinin yol haritasını belirlemeye çalışıyordu. Aynı zamanda, bu süreçte taraflar birbirlerine salvolar savuruyordu.
Bu gelişmelerin üzerinden yaklaşık bir ay geçti. Ama CHP'de değişen bir şey yok. Yine taraflar birbirlerine çok sert sallıyorlar. En son Kılıçdaroğlu 66 gün sonra 24 Haziran seçim sonuçlarını değerlendirmek için Parti Meclisi'ni topladı. Bu toplantıya davet edilmeyen Muharrem İnce, sosyal medyadan "Seçimden 66 gün sonra seçim sonuçlarını değerlendirmek amacıyla Parti Meclisi toplantısı yapıldı. Bu toplantıya Cumhurbaşkanı Adayını davet etmemek sorun, toplantıda yalan söylemek ayrı bir sorun." "Seçimden sonra beni davet etmiş ama ben gitmemişim! Benim olmadığım yerde zor durumdan kurtulmak için yalana başvurmak koltuk sevdası değil de nedir? Ben partiliyim davet gelseydi iki elim kanda olsa giderdim." mesajlarını gönderdi.
Kılıçdaroğlu ise, Parti Meclisi toplantısında "24 Haziran seçimlerinden sonra da bırakmayı düşünüyordum. Sayın İnce'yi, benden sonra genel başkanı olması için aday gösterdim. Aklımızda bu vardı. Ancak sonrasında yapılanlar maalesef güven verecek şeyler değil, bana güven vermedi. Süreç çok farklı bir noktaya gitti" dedi.
Bu salvoların yanı sıra, birkaç gün önce CHP'de "9 Eylül Hareketi" olarak isimlendirilen "eski tüfekler", Kılıçdaroğlu'nun seçim yenilgilerini hatırlatan ve "Yeni CHP" gibi söylemlerin artık terk edilerek partinin fabrika ayarlarına dönmesini salık veren bir manifesto yayınladılar.
Tabii, bir de parti içinde "küskünler" olarak görülen ve sokak siyasetini ön plana çıkaran bir sosyalist blok var. Kılıçdaroğlu onları da hedef aldı ve Parti Meclisi toplantısında "Neymiş, küskünler seçimi boykot edecekmiş. Boykot etmek demek, AK Parti'ye oy vermek demektir. Böyle düşünenler boykot edeceğine gitsin, doğrudan AK Parti'ye oy versin" dedi.
CHP'de bu tartışmaların işaret ettiği üç husus var: 1) Genel Başkanlık tartışmaları yerel seçimler sonrasına kaldı, ancak bir süre daha taraflar birbirine ateş etmeye devam edecekler. 2) CHP'nin siyasi pozisyonu, ekseni ve izleyeceği hareket tarzı açısından parti içinde derin farklılıklar var. 3) Muharrem İnce'nin seçim sonrası performansı sadece Kılıçdaroğlu'na değil, neredeyse bütün CHP'lilere güven vermedi. Dolayısıyla, CHP'de Muharrem İnce'ye alternatif genel başkan adayı arayışı başlamış durumda.
İyi Parti ise, ekonomik savaş gündeminden önce, genel başkanlık ve istifa krizi yaşıyordu. Afyon'da yapılan çalıştayda Meral Akşener olağanüstü kurultay kararı almış ve genel başkanlığa aday olmayacağını açıklamıştı. Meral Akşener'in bu hamleyi partide kontrolü tam anlamıyla eline almak için yaptığı iddia edilmişti. Nihayetinde, Meral Akşener geri döndü, olağanüstü kurultayda yeniden genel başkan seçildi. Ancak, bu kurultay da birlik ve bütünlüğü sağlamak için yeterli olmadı. İyi Parti'de hala istifalar devam ediyor ve parti siyasi pozisyon ve kimlik açısından topluma kendini anlatabilmiş değil.
Dolaysıyla, muhalefet partilerinde 24 Haziran sonuçlarının oluşturduğu sancılı durum devam ediyor. Ülkenin sorunlarına odaklanma ve çözüm önerisi sunma muhalefet partilerinin gündeminde değil. Velhasıl muhalefet cephesinde yeni bir şey yok.
Mehmet Zahid Sobacı