Terörle mücadele İslam'la mücadelenin maskesinden başka bir şey değil. Mesele tam bir tiyatroyu andırıyor. Batılılar terörle mücadelede kendi kriterlerine bile sadık kalmıyorlar. Kurallar koyuyorlar sadece bizi bağlıyor onlar ise çıkarlarından sorumlu. İslami terör diyorlar devşirmeleri vasıtasıyla İslam adına fason örgütler kurduruyorlar ardından da bu manzaraları İslam'a servis ediyorlar. İslam âleminin üzerinde de boza pişiriyorlar. Adamlar her yönden artıda ve kardalar.
Gerçekte ilk Hariciler kafası bozuk Müslüman tipler arasından çıkmıştı. Elbette her şey kurmaca değil. Ama vaktiyle Türkiye'de Aczimendiler diye bir oluşum vardı ve hal hareket, tavır ve kisveleriyle veya cemaati kostümleriyle adeta 'ben kurguyum' diyorlardı ama misyonlarını ifa edinceye kadar da piyasadan silinmediler. Harut ve Mariut gibi dilleriyle değil de fiilleriyle ve halleriyle 'biz fitneyiz sakın bize yaklaşmayın, aman bizden uzak durun' diyorlardı. Bilenler bildi bilmeyenler zokayı yuttu ama sürece müdahale edilemedi. Bugün Ebu Bekir Bağdadi adlı at hırsızından Salih Müslim gibi deve hırsızına kadar bir sürü Müslüm kılığında gayri Müslüm Haçlıların emir eri olarak aramızda cirit ve fink atıyor. Salih Müslim denilen açık artırma ile kiralık militan Prag'da enselendikten sonra jet hızıyla birlikte salıverildi. Zira muvazaalı yani anlaşmalı terörist çıkmıştı. İt iti tabii ki ısırmaz. Ardından BBC gibi kurum ve kuruluşlara konuşarak Türkiye'nin arkasına adam saldığını ve mafya taktığını ve onlar aracılığıyla takip ettireceğini ileri sürdü. Terörist kılıklı herif yanına Batı basınını da almış Türkiye'yi terörist eylemler yapmakla suçluyor. Lafının gerisine inandırıcı olması için bir sürü IŞİD ve Kaide gibi örgüt isimleri de ekliyor, sıralıyor. Boğuntuya getirerek haklı çıkmanın kündesini atıyor. Bir kendisi terörist değil kalan herkes terörist. Galiba Türkiye'yi eski patronu Esat ile karıştırdı. Şimdi Avrupa'da dilediği gibi serbest ve sere serpe dolaşacak bu PKK'nın Cem Sultan'ı. Avrupalıların terörden anladıkları da bu. Yıllar yılı gözlerimizi boyamak için PKK'yı terör örgütü saydıkları halde bize vermedikleri serbest dolaşım hakkını bol keseden teröristlere tanımadılar mı? ABD terörist olarak nitelendirdiği PKK'ya resmen kol kanat geriyor ve arka bahçesi haline getirdi! Adamlar yandaş teröre kutsiyet halesi atfediyor ve neredeyse dokunulmaz ilan edecekler. Avrupalılar Salih Müslim'i ABD de toptan Afrin'i kurtarmanın derdinde. Prag denilen kahpe yuvası İsrail'in kuruluşu yıllarında silahlarıyla Siyonist çetelerine arka çıkmış bir başkenttir. BM'de Kudüs kararıyla alakalı ABD ve İsrail sarmalını destekleyen, arkalarında siper olan birkaç ülkeden birisiydi. Fransa ile çek Cumhuriyeti Yahudi hâkimiyeti altında bulunuyor. Yahudi-Haçlı ittifakına bir de PKK küsuratı eklendi.
*
Bunlar anlaşmalı ve kiralık muhalefet. Suriye muhaberatının kuluçkasında gözlerini açmışlar. 1980'li yıllarda Abdullah Öcalan Bekaa Vadisinde tepinirken Suriye adına Gazi Kenan Lübnan'a vaziyet etmektedir. Yardımcı da Rüstem Gazala idi. Her ikisi de sahip oldukları hassas ve kritik bilgilerden dolayı Asıf Şevket vesaire gibi kendi rejimleri tarafından tasfiye edildiler. Gazi Kenan ile Rüstem Gazala'nın Lübnan'ı Muhaberat adına yönettikleri sırada çaylak Apo da ofis boy veya protégéleri olarak onların hizmetindedir. O sıralarda Salih Müslim de Apo'nun çömezi olarak Akkar'da PKK'ya takviye eleman devşirecek kamplarda Suriyeli Kürtlere eğitim vermektedir. Fehman Hüseyin gibi çete mensuplarının yolu buralardan geçmiş olmalı. PYD ve YPG'nın çekirdeği, temelleri o yıllarda Rüstem Gazala ile Apo'nun görüşmeleri sırasında atılmış olmalıdır.
Suriye olaylarının akabinde PYD bu yüzden rol almaya potansiyel olarak hazırdı ve Muhaberatın yeşil ışık yakmasıyla birlikte harekete geçti. IŞİD'in karşı ağırlığıydı ve bölücü karakterinden dolayı Batılıların ihtiyarı ve seçimi de Salih Müslim ve çetesi üzerine vuku buldu.
6 Temmuz 2012 tarihinde Beşşar denilen siyasi köçek bu nedenle Cumhuriyet gazetesi üzerinden ve Utku Çakırözer'in çanak tutmasıyla PKK ve zımni olarak da potansiyel IŞİD'ler üzerinden Türkiye'yi tehdit edebildi. O günleri idrak edenler, muvazaalı bir biçimde Suriye'nin kuzeyinde rejimin zayıat vereceği veya zorlanacağı, enerji tüketeceği yerleri boşaltarak anlaşmalı olarak yedek ve redif güçleri PYD'ye devrettiği hatırlayacaktır. İşte tam bu sırada Salih Müslim ile Esat çeteleri Mişel Temmo gibi muhalif Kürt liderlerini kalleşçe tasfiye ediyor bir de suçu Türkiye'ye yüklüyorlardı.
27.2.2018 günü akşam saatlerinde ( 20/21:00 suları) Türkiye'den yayın yapan Dokuzuncu Kanal'da Şimdi Suriye ( Suriye El-An) adlı programında Salih Müslim meselesini ele aldık, tartıştık. Zekeriya Melahifci adlı siyasi aktivist 2012 ve 2013 yıllarında Şam rejiminin muvazaalı bir biçimde yani anlaşmalı olarak kuzeydeki toprakları PYD terör örgütünün uhdesine terk ettiğini hatırlattı. Zira rejim onları kendisine yakın hissediyor ve onlara güveniyordu. Nedense bu terör şebekesine bir güvenen daha çıktı o da Amerika Birleşik Devletleri idi. Şimdi Marksist dostlarıyla arasından su sızmıyor. Rejimin aktardığı toprak kontrollerine ilaveten daha sonra IŞİD'den geri alınan topraklar da sistematik olarak PYD'ye devredilerek bu terör örgütü elbirliğiyle parlatıldı ve palazlandırıldı. Şimdi de Avrupa hukuki olarak ona koltuk çıkıyor, kucak açıyor. Nasıl anladılarsa, akladılarsa 8 dakikada salıverdiler. Yoksa dayanışmalarını göstermek için mi bir iki gün içeride tuttuktan sonra salıverdiler? Örgütü kapışıyorlar hatta kendi aralarında paylaşamıyorlar. Bu durumda vuslat dışı kalan ve alınan tek aktör Ruslar. Mehalifci'nin hatırlattığı gibi rejim sistematik olarak kuzeydeki bölgeleri hem onları kendisine yakın gördüğünden hem de Türkiye'ye nispet olsun diye PKK'nın yerel kolu PYD'ye teslim etti.
Bu rejimin anlaşmalı muhalefet üretmekte ve düşmanlarını yanına çekmekte üzerine yok. Bu mahareti gelenek olmuştur. Bu maharetiyle ilgili sadece şunu söylemek mümkün. İsam Attar vaktiyle Müslüman Kardeşlerin Suriye kolunun başıydı ve Mustafa Sıbai'nin yerine geçmişti. 1963 yılı ve sonrasında ülkeye sokulmadı ve Lübnan, Almanya derken sonunda Aachen'a yerleşti. Ali Tantavi'nin damadıydı. Benan Tantavi de eşi. Suriye rejimi gerilim günlerinde Almanya'dan ayarladığı kiralık katillerle Benan Tantavi'yi öldürtmüştür. Ardından da bu rejim –aynen İran ve Rus taktikleri de böyledir- İsam Attar'a kompliman yapmış ve araya aracılar koyarak ferdi olarak dönmesini temin etmeye çalışmıştır. 1986 yıllarında bir taraftan İhvan'ı görüşmeler yoluyla oyalarken bir taraftan da böyle ikili komplimanlarla İhvan liderlerini ülkeye dönmeye ikna etmeye çalışmıştır. Çift koldan çalıyordu. Suriye rejiminden medet umanlar 1986 yılı ve sonrasındaki görüşmelerle İhvan'ı nasıl oyaladığını hatırlasınlar. Bu rejimin karakteri şeytanidir. Aynı hamurdan olanlar köprü kurmak isteyebilirler. Birleşik kaplar ve karakter meselesi. İsam Attar ise şahsi dönüşe karşı çıkmış ancak ilkeler bazında yani rejim değişikliği halinde ülkeye döneceğini söylemiştir. Şu karaktersizliğe bakın Hafız Esat adamın karısını öldürtüyor ardından da muazzez ve saygın bir biçimde ülkeye geri dön çağrısı yapıyor. Araya adamlar koyuyor! Rejim bununla da kalmamış ve yine gerilim günlerinde İsam Attar'ın kız kardeşi olan Necah Attar'ı başkan yardımcılığına kadar yükseltmiştir. Tabii ki siyasi vitrin düzenlemesi olarak.
Bu örnekler rejimin nasıl çalıştığına dair bir fikir verebilir. Rejimin karakteri budur. Rejimin yapısı, insanları katletme ve zimmetlerini satın alma üzerine kurulmuştur.
Suriye rejimi sadece iktidarı değil aynı zamanda muhalefeti de düzenliyor. Baas'ın redifi İleri Cephe örneğinden dolayı bu hususta bir hayli deneyimi var.
Mansur Atasi adlı Müzze Hapishanesi müdavimlerinden bir muhalif rejim tarafından nasıl kendisine Kadri Cemil'in kurmaca, düzmece örgütüne katılma teklifi yapıldığını ve iliştirilmek istendiğini anlatıyor. 1.10.2011 tarihinde albay rütbesindeki istihbarat elemanı kendisine serbest kalma karşılığında Kadri Cemil'in kurmaca muhalif örgütüne katılmasını teklif ediyor. Başka bir mahkûm derhal kabul etmiş ve bir süre Kadri Cemil'in muhalefet oluşumunda yer almış ardından da sessiz sedasız bir surette kenara çekilmiş. İşte Soçi'de Mihraç Ural ile birlikte yan yana poz veren Kadri Cemil denilen kurmaca muhalif budur. Salih Müslim'in başka versiyonu. Salih Müslim de esasında Soçi'ye davetliydi ama Türkiye'nin vetosunu yediği için kıpırdayamadı, etrafında dolanabildi. PYD ve muhalefet adına üretilmiş Moskova Tribüne böyle de IŞİD'in oluşumu çok mu farklı? IŞİD tahterevallinin öbür ucunda duruyor. O da rejim tarafından Cezayir'de GIA örneğine uygun olarak imal edilmiş. Saydnaya gibi hapishanelerdeki mahkûmlar arasından devşirilmiş. Örgütü insan kaynakları buralardaki firar veya salıvermelerle sağlanmış. ABD'de başını keşfetmiş, bulmuş. IŞİD adlı eşkıya çetesinin başı da Amerikalılar tarafından Boko hapishanesinde devşirilmiş ve ardından Suriye ve Irak kırsalına salınmış ve buralarda IŞİD diye görünmüş, ete kemiğe bürünmüş. Hepsi kopyala yapıştır misali çakma örgütler.
Beni en çok şaşırtan Kadri Cemil olmadı da öteki Kadri oldu. Öteki Kadri yani yazar Kadri Gürsel. Kadri Gürsel ise klor gazı öldürmüyor diye zevzeklik etmiş. Güler misin ağlar mısın? Ahlaki seviyeye bak.
Suriye rejiminin Doğu Guta'da kullandığı klor gazının pek öldürücü olmadığını söylemiş. Ellerindeki stoklarda başkası da kalmamış! Demek ki mecbur kalmış klorla idare etmiş. Keşke bunun yerine Suriye rejimini ve Rus Savunma Bakanlığının açıklamalarını veya önleyici yalanlarını esas alıp gazı muhalefetin gazladığını söyleseydi. Hem adamların yanından ayrılma hem de marifetlerinden bir şey kapma! Olacak iş değil.
Bu ifadeleri acemice ve çaylak duruyor. Daha pişmemiş biraz daha Suriye rejiminin veya yandaşlarının tezgâhından geçmeli ve ilmi siyaset dersi almalı. Yoksa sosyal medyada maskara olmaktan kurtulamayacak. Artık dersi, kursu sakalsız Hüsnü'den mi alır Ceyda Karan'dan mı alır onu kendisi takdir etsin. Benim işim değil. Ama açığa düştüğü kesin. Adam Esat rejimini savunurken savunulamayacak duruma düştü. Kadri Gürsel gibi Gezici aydınlarımız orada atılan gazlar konusunda habbeyi kubbe yaparken iş Esat rejimine gelince kubbeyi habbe yapıyorlar. Şanlı basınımızın hali pür melali bu. Haçlıların redif gücü gibi. Medeni Batı da Salih Müslim'i savunma hattında. Al birini vur ötekine. Şimdi Esat'ın hala nasıl ayakta kaldığını anlayabiliyor musunuz? Sahi dünya böyle nadanlarla dolunca Esat göze batmaz oluyor.